25 Ağustos 2014 Pazartesi

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ SONRASI İÇİN DEĞERLENDİRME VE GELİNEN NOKTA (1)

            CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ SONRASI İÇİN DEĞERLENDİRME VE GELİNEN NOKTA-1
Sevgili Okuyucular, kimin kazanacağı merakla beklenen Cumhurbaşkanlığı Seçimi de artık geride kaldı,
 Ve malûmunuz olduğu üzere, seçimi Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’nin Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip ERDOĞAN kazandı
Böylesi bir netice de, aslında sürpriz olmadı.
 Böylece Türkiye’nin 12 inci Cumhurbaşkanı da, belirlenmiş oldu.
Bu seçim, Cumhurbaşkanının Halk tarafından seçilmiş olması itibarı ile bir ilktir.
Yapılış şekli ve sonuçları itibarı ile de, Türkiye de artık yeni bir dönemin başladığını söyleyebiliriz
Cumhurbaşkanının Halk tarafından seçilmesi, Türkiye’de bir ihtiyaçtan kaynaklanmıyordu.
Böylesi bir hususun; sadece Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın ihtiyaçlarından, gelecek adına kendi plan ve projelerinden kaynaklandığını söyleyebiliriz
Bu seçim, adaylar arasında eşitlik olmayan şartlar altında gerçekleşmiştir,
Başbakan Tayyip ERDOĞAN, Başbakanlık görevinden istifa etmeden seçim kampanyasını yürütmüş, Devlet’in bütün imkânlarından sonuna kadar yararlanmıştır,
Seçim yasaklarına uymamıştır.
Yasal ve Anayasal suçlar işlenmiştir,
Yüksek Seçik Kurulu YSK görevini yapmamıştır,
Dolayısı ile bu seçim; baştan sona kadar şaibelerle doludur ve meşruluğu çok tartışılacaktır.
Eğer, Cumhurbaşkanlığı Seçimi 1-2-3-4-5 numaralı makalelere bir göz atarsanız, bu noktaya nasıl gelindiğinin ipuçlarını bulabilirsiniz.
Dolayısı ile gelinen bu noktanın demokrasi ile bir ilgisi de yoktur,
TAYYİP ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI SEÇİLDİ AMA HALÂ BAŞBAKANLIKTAN İSTİFA ETMİYOR…
Öyle anlaşılıyor ki,28 Ağustos 2014 tarihinde, devir-teslim töreni yapılıncaya kadar, istifa etmeyecek…
Tayyip ERDOĞAN 10 Ağustos’da ilk turda barajı geçerek % 51,7 oyla seçimi hazandı,
15 Ağustos’da Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Mazbatayı TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e teslim etti,
Anayasa’nın ilgili hükmüne göre;
YSK kesin kararını açıkladıktan sonra;
Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın Başbakanlığı düşüyor,
Dokunulmazlığı kalkıyor,
Partisi ile bütün ilişkileri kesiliyor…
Pekii Anayasa’nın böylesine sarih, böylesine açık hükmüne rağmen, Başbakan Tayyip ERDOĞAN bu yasaklara uydu mu? Hayır!
En vahimi de şu:
17 Ağustos 2014 tarihli Resmi Gazete de yayınlandığına göre Tayyip ERDOĞAN, 3’lü Kararnameye Başbakan sıfatı ile imza atmış,
Aynı kararnameye mevcut Cumhurbaşkanı sıfatı ile Adullah Gül’de imza koymuş.
Yani suça birlikte iştirak etmişler…
15 Ağustos’tan sonra yaşanan bu olay, bir Anayasa ihlali
27 Ağustos 2014 tarihinde yapılacak olan AKP’nin Olağanüstü Kongresi’ne Başkanlık edip, AKP’de kendinden sonraki Genel Başkanı ve Başbakanı seçecek deniliyordu ama yeni Başbakan’ın atandığını da gördük; Tarih, 21 Ağustos 2014 Perşembe,
YENİ BAŞBAKAN AHMET DAVUTOĞLU…
Eski Başbakan, yeni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Dışişleri Bakanı Ahmet DAVUTOĞLU’nu, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni Başbakanı olarak atadı.
Demek ki kendisine göre ortada acil bir durum ve ihtiyaç vardı, bu yüzden 27 Ağustos 2014’de yapılacak olan AKP Olağanüstü Kongresi’ni beklemeyip, Ahmet DAVUTOĞLU’nu Başbakan olarak atadı.
Dolayısı ile Olağanüstü Kongre yapılmadan, şimdiden yeni Genel Başkan’ın da kim olacağını öğrenmiş olduk; Ahmet DAVUTOĞLU
Zira Recep Tayyip ERDOĞAN, AKP’nin yeni Genel Başkanı, aynı zamanda yeni Hükümet’’in de Başı olacak diyordu.
Tayyip ERDOĞAN’ın Ahmet DAVUTOĞLU’nu yeni Başbakan olarak atamasında da, Anayasal bir terslik var.
Zira Başbakan Tayyip ERDOĞAN, Cumhurbaşkanı seçildi ama bu yeni görevine Cumhurbaşkanlığı Koltuğuna oturduktan sonra başlayacak
Zira Abdullah GÜL’ün görev süresi yasal olarak, 28 Ağustos’da bitiyor. Dolayısı ile de; Recep Tayyip ERDOĞAN’nin yeni görevi de, bu tarihten itibaren başlamış oluyor.
Bu nedenle Recep Tayyip ERDOĞAN, Anayasa’ya göre 15 Ağustos 2014 tarihinden itibaren, görevinden istifa etmiş bir Başbakan konumunda dır ve bu tarihe kadar yapmış olduğu tüm uygulamalar, yok hükmündedir ve bir Anayasa ihlalidir.
Recep Tayyip ERDOĞAN’in bu gibi uygulamaları ile de görülmüş ve anlaşılmıştır ki;
Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim şekli yasal olmasa da; cebren ve zorla Başkanlık, ya da Yarı Başkanlık sistemine geçirilmek istendiği anlaşılmaktadır.
Böylesi bir görüntü, vurgulamaya çalıştığım üzere, örnekleri ile ortadadır.
BU GİBİ YASA VE ANAYASA İHLÂLLERİNİN GEREĞİ YAPILACAK MI? YAPILACAKSA;  NE ZAMAN VE NASIL?
Bu soru öncelikle Yargı ve Adalet sistemi ile doğrudan ilgilidir,
Yasal ve Anayasal ihlâllerinin gereği yapılacak mı, yoksa yapılan tüm hukuksuzluklar ve gelinen nokta görmezden gelinip, sineye mi çekilecek?
 Şunlarda çok ilginç ve çok önemli sorular:
1-Yine Anayasa’ya göre; yeni Cumhurbaşkanı Mazbatasını aldıktan sonra, bu kararın Resmi Gazete de yayınlanması gerekiyordu,
Ama bu da yapılmadı.
Öyle anlaşılıyor ki, 28 Ağustos’a kadar da yayınlanmayacak
Bu da bir suç unsuru
Belli ki yeni Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, bu konuda emir verip, baskı oluşturmuş
2-Yüksek Seçim Kurulu YSK Başkanı Cumhurbaşkanlığı Mazbatasını TBMM Başkanı Cemil ÇİÇEK’e teslim ettiğinde gördük ki;
Mazbatada Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN yazılı,
Peki niye Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN yazılı değil,
Birileri böylesi bir hususun yanlışlıkla olduğunu söylese de; gerçi söyleyen olmadı ama kimse buna inanmaz dı…
Dolayısı ile YSK’nın da siyasallaştığı ve görevini yapmadığı, hatta suç işlediği söylenebilir.
Peki bu konuda ne yapılacak?
Diğer Anayasal Kurumları saymıyorum; eğer YSK son anda da görevini yapmış olsaydı; Başbakan Tayyip ERDOĞAN, daha seçim kampanyası esnasında elenir ve Cumhurbaşkanı olamazdı.
Yasa ve Anayasa Hükümleri çiğnenerek, görmezden gelinerek gelinen bu noktada;
Sadece Yargı ve Adalet Sistemi değil, gereğinin yapılması hususunda herkes kafa yormalı, elini taşın altına koymalıdır.
CHP Konya Milletvekili Atilla KART bundan 4 gün önce, Anayasa Mahkemesine kişisel başvuru hakkını kullanarak, 15 Ağustos’tan itibaren Tayyip ERDOĞAN^’ın uygulamalarının yok hükmünde sayılması ve gereğinin yapılması konusunda müracaatta bulundu.
Sayın Atılla KART’ın müracaatında aynı zamanda;
Tayyip ERDOĞAN’in seçimi kazandığı ve Cumhurbaşkanı seçildiği; 15 Ağustos’da Yüksek Seçim Kurulu Başkanı tarafından da tescil edildiği, bu kararın yine Başkan tarafından;  yayınlanmak üzere, Resmi Gazeteye de elden verildiği bilinmesine rağmen;
Halâ yayınlanmadığına da vurgu yapıyor
Sayın KART önce, bu gibi konularda gereğinin yapılması için Yargıtay Cumhuriyet Baş Savcılığı’na müracaat ediyor ama talep reddediliyor.
Ve nihayet son çare olarak Anayasa Mahkemesi’ne kişisel başvuru hakkını kullanmak kalıyor…
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut SANAL, İstanbul’da Çağlayan Adliyesi’ne başvurarak; Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ı, IŞİD Terör Örgütüne maddi, manevi, silah ve cephane yardımı yaptı gibi suçlamalar la, kişisel başvuru hakkını kullanarak şikâyet etti.
Pekii, CHP ve MHP’nin Yöneticileri de, bu gibi konularda Kurumsal olarak görevlerini yerine getirdiler mi?
CHP Lideri Kemal KILIÇDARĞLU, Recep Tayyip ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanlığı törenine katılmayacağını söyledi. Bu önemli bir tavır,
Gerekçe; Yasa ve Anayasa ihlalleri…
Ama MHP Lideri Devlet BAHÇELİ, böylesi bir tavrı bile koymadı.
Belli ki, AKP’ye oy veren seçmenlere gelecek adına şirin görünmek istiyor.
TAYYİP ERDOĞAN’IN CUMHURBAŞKANLIĞI YEMİNİ…
Tayyip ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanlığı Koltuğuna oturabilmesi için, bu yemini etmesi gerekiyor.
Nedir bu yeminin özeti?
Devlet’in Bağımsızlığı,
Vatanı ve Milleti ile Bölünmez Bütünlüğü,
Demokratik-Laik Cumhuriyet İlkelerine bağlılık,
Ve nihayetinde, standart olan yemini okuduktan sonra;
Bu yemine bağlı kalacağına;
Namusu ve şerefi üzerine Yüce Türk Milleti huzurunda söz veriyorum, ant içiyorum demek gibi…
Tayyip RDOĞAN, Cumhurbaşkanlığı Koltuğuna oturmak için, böyle bir yemini edecek ama aklı başında hiçbir kişi buna inanmaz, inanması da beklenemez.
Zira bu güne kadar örnekleri ile görülmüş ve anlaşılmıştır ki, Tayyip ERDOĞAN, bu yasaklara hiç uymamıştır ve uyması da beklenemez…
Bu nokta da CHP Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU’nun törene katılmama konusundaki tavrını doğru buluyorum.
Anayasa ve Yasalara uymadığı, uymayacağı örneklerle ortada olan bir kişinin, Cumhurbaşkanlığı Koltuğuna oturacak olması, Cumhuriyet tarihimizde bir ilk dir
Ve üzerinde mutlaka durulması gereken, çok önemli, çok ciddi bir konu dur
EĞER 3 KASIM 2002 ÖNCESİ OLSAYDI, BU HUKUKSUZLUKLAR YAŞANMAZ DI…
Konuyu şöylede özetlemek mümkün:
1-AKP’ye açılan kapatma davasında, Anayasa Mahkemesi; para cezası değil, kapatma cezası verirdi.
2-17 ve 25 Aralık 2013 tarihlerinde ki yolsuzluk ve rüşvet operasyonları engellenemez di ve gereği yapılırdı.
3- Operasyonları başlatan Savcı, Hakim ve Emniyet Mensupları, Polisler;
Paralel Yapının adamlar; Hükümet’e tuzak kuruyorlar gibi gerekçelerle, engellenip, sürgün edilmez, görevlerinden alınamazdı
4-Yüksek Seçim Kurulu; Tayyip ERDOĞAN’IN Cumhurbaşkanlığına aday olması konusunda, önünü tıkardı,
Ve sonuç da Tayyip ERDOĞAN, Cumhurbaşkanı seçilemezdi
5- CHP Milletvekili Atilla KART’ın örneğinde de görüldüğü üzere;
Yargıtay Cumhuriyet Baş Savcılığı, şimdi olduğu gibi yaşananları görmezlikten gelmez,
15 Ağustos 2014 tarihinden sonrası için;
Yeni Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın uygulamalarını geçersiz saymak için, gereğini yapardı
Sonuçta kim ne derse desin;
Bu gün Yargı dahil,  Devlet’in tüm Kurumları siyasallaşmış tır.
Demokrasiden, Hukuk Devletinden bahsedilemez.
Bu konuda şu an itibarı ile Anayasa Mahkemesi, tek umut gibi gözükmektedir.
REJİMİ DEĞİŞTİRMEK, SİYASAL İKTİDARLARIN GÖREVİ DEĞİLDİR.
Bu hususu herkesin bilmesi ve anlaması lazım;
Özellikle de, AKP’ye samimi duygularla oy verip, onu destekleyen vatandaşlarımızın…
Kimse AKP şunu yaptı, bunu yaptı demesin…
Resmi verilere göre yaklaşık 15 Miilyon vatandaşımız, değişik adlar altında ihtiyaç maddeleri yardımı ve parasal yardım almış…
Sonuçta AKP ve dolayısı ile Başbakan Tayyip ERDOĞAN 20 Milyondan fazla oyla, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna atlamış,
Konunun özeti bu…
Türkiye Cumhuriyeti bu gün, içerde ve dışarda en zor günlerini yaşıyor,
Ekonomik kriz de kapıda…
REHİNELER KONUSU; ŞU ANDA TÜRKİYE’NİN EN ACİL SORUNU
Tayyip ERDOĞAN, şaşaalı törenlerle Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmaya hazırlanırken;
Musul Konsolosluğu mensubu 49 vatandaşımız, 2,5 aydır, halâ IŞİD Terör Örgütünün elinde esir.
Ve akıbetlerinin ne olacağı da meçhul…
IŞİD, Konsolosluğumuzu karargâh olarak kullanıyormuş. Bu konu da Basınımıza da yansıyan görüntüler, bilgiler var.
Cumhurbaşkanlığı Seçimi vesilesi ile bırakılabileceği düşünülüyordu ama olmadı
Böylesi bir düşünce, böylesi bir umut; başta Hükümet’in bazı Yetkilileri ve özellikle de Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın saf etiği sözlerden anlaşılıyordu…
Zira İslami Terör Örgütü IŞİD’e AKP Hükümeti tarafından, silah ve cephane gönderildiği, maddi ve manevi destek sağlandığı yönünde ciddi iddialar var…
Güzergâhı Suriye olan MİT’e ait TIR Kamyonlarının, Adana’da durdurulup, Savcılık tarafından aranmak istenmesi ama Hükümet tarafından engel olunup, aratılmaması ve nihayetinde, bu Kamyonların yoluna devam ettiği bilinmektedir.
Sonra bu gibi hususların bir defaya mahsus olmadıkları da söylenenler arasında
Hükümet’in özelikle de Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın,  IŞİD’e bir terör örgütü diyememesi de, çok manidar bir durum.
Burada, sadece beklemenin, sorunun çözümüne bir katkı sağlamayacağı yönündeki görüşümü vurgulamak istiyorum.
Rehinelerin sağ-salim kurtarılmaları konusunda, özellikle de Seçim aşamasında çözüm olarak; AKP Hükümeti ve özellikle de Başbakan Tayyip ERDOĞAN tarafından, fidye verme dahil, her türlü yolun denendiği kanaatini taşıyorum.
Ama belli ki IŞİD, bu gibi önerileri kabul etmeyip, çok daha farklı şeyler istemektedir.
TARAF Gazetesi’nin haberine göre;
IŞİD, yurt dışında tek Türk toprağı olan ve Suriye’de Halep yakınlarında bulunan SÜLEYMAN ŞAH Türbesi’nin kendilerine verilmesini şart koşmuş.
Bilindiği üzere Süleyman Şah, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi’nin Dedesi
900 Küsur yıldır orada yatmaktadır ve Türbe, Türk askerleri tarafından korunmaktadır.
Bu kapsamda, Türk Hükümeti tarafından Türk askerlerinin, Türbeden çekilmeleri istenmektedir.
Belirtildiği üzere AKP Hükümeti de bu teklifi kabul etmiş.
Bu haberin Basın yoluyla Halkımız tarafından duyulması üzerine;
Hükümet bu bilginin kim tarafından sızdırıldığını araştırmaya başlamış,
Neticede, bu bilginin Cumhurbaşkanlığı’n da da bulunduğunu göz önünde bulundurarak;
Sızdırmanın bu yolla yapıldığı sonucuna varmıştır.
IŞİD’’in Camileri, Türbeleri bombaladığını biliyoruz.
Gelinen bu noktada Siyasilere söyleyeceğimiz, hatırlatmak istediğimiz husus şu dur:
Bizler de rehinelerin sağ-salim kurtulmalarını, elbette isteriz
Ama başka yolları denemenizi öneririz
Eğer bundan böyle bir şekilde, SÜLEYMAN ŞAH Türbesi’ne bir zarar verilecek olursa;
Başta, düşük eğitimli, ya da eğitimsiz; ama iyi niyetli ve samimi duygularla, AKP'ye oy veren vatandaşlarımız olmak üzere,
Türk Halkı bir uyanırsa;
 Bunun önünde hiçbir güç duramaz!..
Saygılarımla 25 Ağustos 2014 Pazartesi
                                                                     Makine Yüksek Mühendisi 
Ahmet YALVAÇ

15 Ağustos 2014 Cuma

DEMOKRAT PARTİ İL BAŞKANLARINA: "OLAĞANÜSTÜ BÜYÜK KONGRE'YE ÇAĞRI"

 DEMOKRAT PARTİ 
SAYIN İL BAŞKANLARINA 

             Gönderen: Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
            Araştırmacı Gazeteci Yazar; Demokrat Parti 2007 Kahraman Maraş 
           Milletvekili Adayı ve halen Demokrat Parti’nin faal bir Üyesi
           Konu: Demokrat Parti Genel Merkez Yönetimi’nin acilen Olağanüstü bir Kongre kararı alması, 
            Ve bu konuda Siz İl Başkanlarının, sürece katkı koymaları hususunda bir talep ile bunun kısa bir özeti
           Bu talep yazısı, Demokrat Parti’nin diğer İl Başkanlarına da gönderilmiştir. Sizlerden, bu yazıyı İl ve İlçeleriniz nezdinde de gündeme getirmenizi ve bir şeyler yapmanızı talep ediyorum.
 Sayın Başkan, Muhtemelen Demokrat Parti ile ilgili konularda yaptığım konuşmalar, ya da Demokrat Parti Genel Merkez Yönetimi’nin faaliyet alanları ile ilgili olarak yazmış olduğum eleştirel mahiyetteki yazılarımı, bundan önceki kongre esnasında görmüş, ya da okumuş olabilirsiniz.
           Demokrat Parti ile ilgili olarak,  Anayurt Gazetesi’nde ki Köşemde yazmış olduğum ve çoğu Partili arkadaşımızın da haberi olan bu yazılara Anayurt Arşivinden, ya da benim sitem www ahmetyalvac1946 blogspot.com adresine girmek sureti ile de, ulaşabilirsiniz.
           Kısaca şöyle de yapabilirsiniz:
           Google’dan ahmetyalvac1946 yazın ve enter tuşuna basın
           Benim sitede Demokrat Parti dahil, günlük siyasi konular dahil, her türlü bilgi var.
           Benim siteye girip, konulara bir göz atmanız; en azından Demokrat Parti’nin içinde bulunduğu durum ve çıkmazlar ile Türkiye’nin mevcut şartlar altında yeni dönemde,  DP’ye ne kadar ihtiyaç olduğunu anlamak açısından bir başlangıç olabilir.
           KONUNUN KISA BİR ÖZETİ
           1O Ağustos 2014’de yapılan Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde AKP Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip ERDOĞAN’nın seçimi kazanması ve Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması ile Türkiye artık çok kritik yeni bir dönemece girmiştir.
           Bundan sonrasında;
           1-AKP’deki başlayan zayıflama ve oylardaki erime muhtemelen devam edecektir
Bu noktada AKP dağılma sürecine girebilir ve Abdullah GÜL’ün liderliğinde aynı temelde başka bir parti kurulabilir. Ama en geç 12 Haziran 2015’de yapılacak olan Milletvekili seçimlerinde, AKP yada Abdullah GÜL yönetimindeki yeni oluşumun da, tek başına iktidar olacak bir oya ulaşamayacağı anlaşılmaktadır
           2-Çatı Adayın belirlenmesinde ısrarlarından dolayı ve neticede alınan oylardan dolayı, CHP ve MHP Genel Başkanları Kemal KILIÇDAROĞLU ile Devlet BAHCELİ koltuklarını kaybedebilirler,
           3- VE BİZLERİ İLGİLENDİREN EN ÖNEMLİ KONU DA ŞU:
           BU YENİ DÖNEMDE DP NASIL BİR UMUT KAYNAĞI OLABİLİR?
           Bu soru konunun da özetidir
        DP YÖNETİMİ’NDE MEVCUT DURUM
           Eğer sitemde, Kongre öncesinde yapmış olduğum girişimler ile nihayetinde kaleme aldığım metinleri göz önünde bulundurduğunuzda; Görecek ve anlayacaksınız ki, Gültekin UYSAL ve Ekibi ile, Demokrat Parti bir yere varamayacaktır. En makul önerilere kulak tıkamalarından anlaşılıyor ki; Gültekin UYSAL Yönetimi’nin DP’yi Meclis’e taşımak, ya da iktidar yapmak gibi bir niyetleri yoktur.
           En azında bu işi becerebilecek bilgi, kapasite ve donanımda olmadıklarını söyleyebilirim. Bu konuda çok örnekler var. En vahimi de şu: Sanki Gültekin UYSAL ve Yönetimi,  DP’nin tüm taşınmaz mallarını satıp, kullanmak ve nihayetinde; DP’nin bir daha toparlanamamasını istiyormuş gibi bir hesap ve davranış içinde oldukları anlaşılmaktadır.
           Ve yine örnekleri ile görülmüş ve anlaşılmıştır ki, sonuç ne olursa olsun; Yönetimi bırakmak gibi bir niyetlerinin de yoktur. 30 Mart Yerel Seçimlerinde alınan Binde 72 gibi bir oy neticesi de; DP için aslında bir hezimettir. Normalde böyle bir netice ile, başta Gene Başkan Gültekin UYSAL dahil, kimse görevini bırakmak istemiyor. Bütün ısrarlarımıza rağmen seçim sonrası, bir bilgilendirme toplantısı yapıp, soruları cevaplandırmak gereğini bile duymadı
           DEMOKRAT PARTİ MUTLAKA MECLİS’E GİRMELİDİR
           Aslında tüm siyasi partilerin varlık nedeni; partilerini Meclis’e sokmak ya da, iktidara taşımaktır. 
            KONGRE KARARI ALMAK; 
        DEMOKRAT PARTİ’NİN MECLİS’E GİRMESİ YÖNÜNDE İLK ADIMDIR. 
            İşte bu noktada, sizlerin yardımına ihtiyacımız var. Konunun öncelikle Siz il Başkanları tarafından benimsenip, bir baskı unsuru oluşturmanızı, Ve nihayetinde, Kongre delegelerini ikna edip, imza vermelerini talep ediyorum.
           Böyle bir hedef doğrultusunda Sizlerde elinizi taşın altına koyarsanız, gelecek ve çözüm adına önemli bir adım atmış olursunuz. Bu vesile ile saygı, sevgi ve selamlarımı sunuyorum. 14 Ağustos 2014 Perşembe
                                                            Makine Yüksek Mühendisi 
                                               Ahmet YALVAÇ
                                          GSM: 0532 695 19 77

7 Ağustos 2014 Perşembe

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ-5, Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ-5
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
         Sevgili Okuyucular, biliyorsunuz bu hafta Pazar günü, yeni Cumhurbaşkanını seçmek üzere oy kullanacağız; Umarım ki bu husus;  Türkiye’de bozulan Devlet düzeninin yeniden kurulmasında bir vesile olur, yeni bir başlangıç olur; Ve umarım ki, Prof. Dr. Sayın Ekmeleddin İHSANOĞLU seçilir. Bu günkü yazı ile Cumhurbaşkanlığı seçiminde, gelinen noktada, son değerlendirmeleri yapmak istiyorum:
Türkiye Cumhuriyeti’nin geldiği noktayı anlamak, Ekmel Beyin niçin desteklenmesi gerektiği konusunu anlamak açısından, daha önce yazılmış olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi 1-2-3-4 makalelerini okumanızı öneririm.
CHP VE MHP SEÇİM KAMPANYASINI HIZLANDIRIMALIDIR, EKMEL BEYE DESTEK VAAD EDEN DİĞER SİYASİ PARTİLER DE ELLERİNDEN GELENİ YAPMALIDIRLAR
            CHP ve MHP’nin üst yönetimi zaten doğrudan bu işin içindeler , ama koordinasyonun biraz zayıf olduğunu, planlamanın iyi yapılmadığını, bu yüzden yürütülen faaliyetlerin yeterince etkili olamadığını söylemek zorundayım
            Örneğin Ekmel Beyin bir yerde yapacağı şehir gezintisinde; nerelerde duracağı, ne yapılacağı, bu iş de kimlerin görev alacağı detayları ile ve sorulacak bir husus olduğunda da; bilgi alınabilecek kişilerin telefon numaraları da, internette yayınlanmalı idi…gibi.
Bu itibarla CHP ve MHP yönetimleri, eğer kendi tabanlarını da motive edip, çalışmayı genele yayabilirler ve bilişimin bütün imkânlarından da yararlanırlarsa, bu iş olur.
Zaman çok daraldı ama bunlardan yapılabilecek olanlar, mutlaka yapılmalı…
Benzer hususları Ekmel Beye destek vadeden, ama Meclis dışında olan diğer siyasi partiler için de öneriyorum
ÖZELLİKLE BU SEÇİMDE SANDIĞA GİDİP OY KULLANMAK, BİR VATAN BORCUDUR VE BU NOKTADA EKMEL BEY MUTLAKA DESTEKLENMELİDİR
Eğer Memleket sorunları konusunda duyarlı olduğunu bildiğimiz ve genelde yüksek eğitimli ve varlıklı vatandaşlarımızdan bazıları, tatillerini yarıda kesip, oylarını kullanmazlarsa, ya da, kendilerince bir sebepten dolayı oy kullanmak istemeyenler olursa,
Bilsinler ki; farkında olmadan Başbakan Tayyip ERDOĞAN’’ın ekmeğine yağ sürüyorlar demektir. Türkiye’nin geldiği, getirildiği bu noktada, gerek bu gibi vatandaşlarımıza, gerekse kendini vatansever olarak tanımlayan, genelde yüksek eğitimli ve orta halli olup, oy verme kararlılığında olan sağcı, solcu tüm duyarlı vatandaşlarımıza sesleniyorum;
Sandığa gidin ve Ekmel Beye oylarınızla destek olun!..
Sadece oy vermekle de kalmayın; Genelde düşük eğitimli ve yoksul vatandaşlarımızın aydınlatılıp, bilgilendirilmesinde de, elinizden geleni yapın. Eğer bu gibilerin anlayabileceği şekilde bir şeyler söylerseniz, en azından bir kısmını ikna edebilirsiniz. Ekmel Bey, kendi kafanızda ve ölçülerinizde bir Aday olmaya bilir; Bu konuda kimseye bir şey sorulmadı ve Ekmel Bey, CHP ve MHP’nin Çatı Adayı olarak Halkımızın önüne kondu; Şu anda Meclis içinde ve dışında 10 Muhalefet Partisinin Ekmel Beyin adaylığını desteklediğini söyleyebiliriz. Ve Ekmel Bey, Halkımız tarafından tanındıkça, sevilip, desteklendiğini görüyoruz. Ve muhtemelen Birinci turda, Ekmel Bey sürpriz de yapabilir. Eğer Ekmel Bey kazanırsa, bundan sonrasında ki Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde, Adayların Halk tarafından belirlenmesi noktasında, daha demokratik adımlar atılabilir, kurallar geliştirilebilir…. Dolayısı ile oy kullanma oranın yüksek olması; Ekmel Beyin birinci turda da seçilme şansını artırır.
Bu seçim; Türkiye’nin bölünüp, parçalanmasına göz mü yumacağız, yoksa iyi bir vatandaş olma noktasında bir şeyler mi yapacağız sorusuna bir cevap niteliğindedir. Eğer Türkiye Cumhuriyeti bu gün, birçok iç ve dış tehditler altında bulunuyorsa; Türkiye’nin yönetim şeklinin değiştirilmesi yönünde bir görüntü, bir algı oluşmuş ise; Yargı, Emniyet, MİT, TSK ve Devlet’in tüm kurumları, böyle bir amaca göre yönlendiriliyor, ya da yönlendirilmeye çalışılıyorsa; Bu konuda gerekli hukuki düzenlemeler de yapılıp, alt yapı da oluşturulmaya çalışılıyorsa; Sonuçta tüm demokratik yollar tıkanmış ise, ya da tıkanmak üzere ise; Ve Tek adamla yönetilme yönünde hızla yol alınıyorsa; Bu ortamı hazırlayanlara verilmesi gereken en etkili cevap;
            Sandığa gitmek ve bu gibilere oy vermemektir.
Bu noktada Sendikaların ve diğer Sivil Toplum Kuruluşlarının da, en azından kendi üyelerini aydınlatıp, yönlendirmeleri konusunda; görev ve sorumlulukları vardır. Bu gibiler de, bir şeyler yapma konusunda, ellerini taşın altına koymalıdırlar…
BAŞBAKAN TAYYİP ERDOĞAN’IN SÖYLEMLERİNE İNANIP, ONU GÖZLERİ KAPALI DESTEKLEYEN HALÂ ÇOK SAYIDA İNSAN VAR
İşin zorluğu da burada, Üstelik Başbakan Tayyip ERDOĞAN istifa etmedi ve Devlet’in bütün imkânlarını yasak olmasına rağmen, kullanmaya devam ediyor. İşin hafife alınacak bir yanı yok, Başlıkta da vurgulandığı üzere; şu anda Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın her söylediğine inanıp, onu halâ destekleyen çok sayıda insan var.
Bu gibi insanlara da kızamayız.
Bu nokta da; yol, köprü, Marmaray, yapılacak olan Havaalanı gibi bazı projeler ile
Değişik adlar altında yapılan ayni ve nakdi yardımların, Sağlık alanında ve başka sosyal alanlarda verilen hizmetlerin, AKP’ye özellikle de Başbakan Tayyip ERDOĞAN’a destek konusunda, elbet de bir pay vardır. Ama bu gibi yardımlar ve birkaç proje, tek başlarına birer neden değil, çok daha başka nedenler de var.
Bu gibi vatandaşlarımızdan önemli bir kısmını, mantık çerçevesinde ve iyi bir anlatımla ikna etmek mümkün olsa da, bir kısmını ikna etmek, maalesef mümkün değil
Böylesi bir durum; aklın, mantığın iflas ettiği bir noktadır. Ve bu hususun da birçok nedenleri vardır. Ben bu noktada AKP’ye samimi duygularla oy verip, Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ı destekleyen vatandaşlarımıza da bir şeyler söylemek istiyorum. Bu gibi vatandaşlarımız şu hususu özellikle unutmasınlar:
Siyasi iktidarlar ve siyasetçiler Halkımıza hizmet etmek için vardırlar, Bu itibarla bazı hizmetleri gözlerinde fazla büyütmesinler!... Ama AKP’ Hükümeti’nin ve onun başındaki Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın  da , Anayasaya ve yasalara uymak,  Türkiye Cumhuriyeti’nin Vatanı ve Milleti ile Bölünmez Bütünlüğünü koruyup, kollamak konusunda da, görev ve sorumlulukları vardır. Ve bu konuda namus ve şeref üzerine edilen yeminler vardır, Sadece Siyasiler değil herkesin; Türkiye Cumhuriyeti’nin korunup kollanmasında, devir alınan mirasın eksiksiz olarak gelecek kuşaklara aktarılmasında sorumlulukları vardır…
Sözde yapılan ve yapılmak istenen projeler konusunda da, bir şeyler söylemek istiyorum
Peki, bu gibi projelerin hepsinin bir ihtiyaç tan kaynaklandığını söyleyebilir miyiz?
Bu projelerin kısa ve uzun vadede çevresel ve sosyal etkileri gözünde bulunduruldu mu?
Verilen ihaleler usulüne uygun yapıldı mı?
Bu gibi konularda maliyetler şişirilip, yandaşlara peşkeş çekildi mi? Kredi temini ve geri ödenmesi konusunda, Türkiye’nin menfaatleri düşünüldü mü? Gelecek kuşaklar, büyük mali sorumlulukların altına sokuldu mu? Maalesef tüm bu gibi sorularda olumlu bir yanıt bulamıyoruz. Basına da yansıyan çok sayıda bilgi ve belgelerle, bu gibi proje ve ihalelerinin cılkının çıktığını biliyoruz ve görüyoruz
            CUMHURBAŞKANI ADAYLARININ SÖZLERİNDEN BAZI ÖRNEKLER
            Başbakan Tayyip ERDOĞAN, Ekmel Bey için bakın ne diyor:
            Saksı, vazo, monşer, çarkçıbaşı… Bu sözlerle Başbakan aslında Ekmel Beyi aşağılayıp, küçük düşürmek istiyor ama; Ekmel Bey bağırıp, çağırmadan, sakin ve mantık çerçevesinde, bakın nasıl cevaplar veriyor: Saksı, vazo gibi sözlerle İnsanlara kulp takmak, Dinen günahtır, Monşer azizim demek, ben böylesi bir sözden mutluluk duyarım,
Benim gemilerim yok ki, çarkçıbaşı olayım..gibi
            Gazetecilerin, Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın kendisine böylesi sözler sarf etmesi karşısında, niçin aynı tonda üslup kullanmadığı gibi sorulara ise, bakın nasıl bir cevap veriyor:
Bizim eskiye dayalı bir dostluğumuz var; onu aşağılayıp, küçültecek sözler sarf edemem..gibi Bunun bizim kültürümüzde aslında karşılığı şudur: Acı Bir Kahvenin 40 Yıl Hatırı Vardır.
Böylesi bir Atasözünden esinlenmiş olmalı ki, Ekmel Bey, tersi bir durum sergilemek istemiyor; Ne güzel bir davranış bu!…
Böylesi bir davranış ve iyi eğitimli olmak, aradaki farkı açıkça ortaya koyuyor..
Başbakan ERDOĞAN, CHP Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU’na sen Alevi’sin diyor, BDP Eş Başkanı ve diğer Aday Selahattin DEMİRTAŞ’a ise, sen Zaza’sın diyor. PKK yanlısı ayrılıkçı söylemleri ile bilinen DEMİRTAŞ bile, bu sözler karşısında Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ı bölücülük yapmakla suçluyorsa; bu husus önemli bir gelişmedir ve konu anlaşılmıştır.
FAZLADAN 18 MİLYON OY PUSULASI BASMAK NE ANLAMA GELİYOR?..
Böylesi bir hususu özellikle, kendisini inançlı ve dindar olarak gören ve her hâlükârda AKP’yi ve  Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ı savunan seçmenlere sormak lazım…
Ama çoğu vatandaş böylesi bir hususun ne anlama geldiğini biliyor…
BAŞBAKAN TAYYİP ERDOĞAN TELEVİZYONA ÇIKIP, DİĞER ADAYLARLA NİÇİN TARTIŞMAK İSTEMİYOR?
Böylesi bir husus, gelişmiş Batı demokrasilerinde, olmazsa olmazlardandır
Başbakan Tayyip RDOĞAN, bundan niye imtina eder ve niçin televizyonda diğer adaylar ile tartışmak istemez?...
Aslında böylesi bir husus, isteğe bağlı olmamalı,
Yasal olarak, bağlayıcı hükümler de konulmalı…
Bu seçimin Türkiye için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum
Saygılarımla 7 Ağustos 2014 Perşembe