15 Eylül 2014 Pazartesi

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ SONRASI İÇİN DEĞERLENDİRME VE GELİNEN SON NOKTA-2

           CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ SONRASI İÇİN DEĞERLENDİRME VE GELİNEN SON NOKTA-2
Sevgili Okurlar, Cumhurbaşkanlığı seçimi 10 Ağustos 2014’de yapıldı ve aradan 1 aydan fazla zaman geçti;
Ama bu konuda hâlâ söylenecek çok şey var…
Profesör Doktor Ekmeleddin İHSANOĞLU, CHP ve MHP’nin Cumhurbaşkanlığı için, ortak Çatı Adayı idi.
Ama Ekmel Bey kazanamadı ve sonuçta Tayyip ERDOĞAN, Cumhurbaşkanlığı Koltuğuna oturdu.
Tabii ki Böylesi bir netice; Türkiye’nin bölünüp-parçalanma noktasına geldiğini, getirildiğini görüp anlayan, çoğu duyarlı vatandaşımızı hayal kırıklığına uğratmıştır, derinden yaralamıştır.
Gelinen bu noktayı, CHP’nin Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU ile MHP’nin Lideri Devlet BAHÇELİ’nin Çatı Adayını belirleme aşamasında, kendi Örgütlerini dışlayıp, zamanında bilgi vermedikleri, konuyu tartışmaya açmadıkları, işi oldubittiye getirdikleri gibi nedenlere bağlayabiliriz.
Böylesi bir durum, ister istemez akla şu soruyu getiriyor:
Acaba Kemal KILIÇDAROĞLU ile Devlet BAHÇELİ, Tayyip ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanı olmasını mı istiyorlardı?.
Cumhurbaşkanlığı Seçimi-4 numaralı makaleyi okursanız, bu aşamaya nasıl gelindiğini daha iyi anlarsınız.
Kemal KILIÇDAROĞLU seçim öncesinde şöyle dedi:
İkinci bir Aday çıkmasına asla müsaade etmem!..
Bu yüzden olmalı ki, Emine Ülker TARHAN Aday olmak istedi ama
Ancak 6 Milletvekili imza verebildi.
Zira Milletvekilleri baskı altındaydı ve imza vermekten çekiniyorlardı…
Bende ilgili yazımda; konuyu şöyle özetledim:
Kemal KILIÇDAROĞLU ile Devlet BAHÇELİ, böylesi katı bir tutumun, böylesi bir şartlanmışlığın sonuçlarına da katlanmalı,
Ekmel Beyin kazanamaması halinde;
 İstifa etmeliler gibi hususları vurgulamak istemiştim.
Sonuç da korkulan oldu. Ama kimse görevini bırakmadı.
MHP’de ise şimdiye kadar bir olağanüstü kongre kararı bile alınamadı
Eğer CHP ve MHP Liderleri kendi guruplarını serbest bırakıp, birden fazla adayın çıkmasına müsaade etselerdi, kıran kırana bir mücadele yaşanır, Tayyip ERDOĞAN birinci turda seçilemezdi.
En az oy alanlar eleneceklerinden, muhtemelen yarış; Tayyip ERDOĞAN ile Ekmeleddin İHSANOĞLU arasında geçecekti ve böylesi bir durumda Ekmel Bey kazanabilirdi.
Zira böylesi bir yarışta kaybeden adaylar ile taraftarları da, gönül rahatlığı ile Ekmel Beyi destekleyip, oy verebilirlerdi…
Bu gibi sebeplerden dolayı, gelinen noktada rahatsızlık duyan CHP ve MHP’nin bazı Milletvekilleri ile Parti Teşkilatlarının işe iyi sarıldıklarını, ya da görevlerini yaptıklarını da maalesef söyleyemeyeceğim.
Böylesi bir durumu;  alınan seçim sonuçları da doğrular niteliktedir.
CHP ve MHP’nin seçmenlerinden bir bölümünün, Ekmel Beye oy vermedikleri anlaşılmaktadır.
Bu oranın MHP seçmeninde daha yüksek olduğunu görüyoruz
MHP’li seçmenin AKP’e daha yakın olduğunu başka örneklerden de biliyoruz.
Ekmel Beye oy vermeyen CHP’li seçmenlerin Tayyip ERDOĞAN’a oy verdikleri elbette düşünülemez.
Ama bu gibi seçmenlerin bir kısmının tatillerini bölüp, sandığa gitmek istemedikleri, ya da sandığa gitmiş olsalar bile, geçersiz oy kullandıkları söylenebilir.
 Muhalefet cephesinde yaşanan rahatsızlık ve çalkantının; CHP’de daha fazla olduğunu, burada belirtmemiz lâzım
Tayyip ERDOĞAN’ın seçimi kazanmasının nedenlerinden biri de;
Katılımın 30 Mart Yerel Seçimlerine nazaran düşük olmasıdır.
Tayyip ERDOĞAN, 10 Ağustos 2014’de birinci turda % 51.7 ile Cumhurbaşkanı seçilmiştir.
Bu oranı 30 Mart 2014 Yerel Seçimlerine göre mukayese edersek;
% 38’e tekabül eder.
Seçime katılım oranının düşük kalmasının diğer nedenlerinden biri de şu:
SEÇİM ÖNCESİNDE MECLİS TATİL EDİLMELİ İDİ;
YA DA SEÇİM TARİHİ DAHA ÖNCEDEN, İLERİ BİR TARİHE ERTELENMELİ İDİ...
Kırgınlar, ya da boykotçular olsa bile;
Sadece böyle bir önlem alınmış olsa idi;
Ekmel Bey, daha fazla oy alabilirdi…
,Temmuz Ayında, Seçim Çalışmalarının bütün hızıyla devam ettiği bir zaman diliminde, Meclis tatil edilmediğinden; en azından boykotçu olmayan Milletvekillerinin kendi seçim bölgelerinde yeterince, ya da etkin bir şekilde saha çalışması yaptıklarını da, maalesef söyleyemeyiz.
İktidar Milletvekillerinin sayısal çoğunluğu var ama
Özellikle CHP ve MHP Liderlerinin etkili bir direnme, ya da karşı duruş ortaya koyabildiklerini de, maalesef söyleyemeyeceğim.
Sonra Ağustos Ayı, tatil mevsimi olmanın dışında, aynı zamanda, bir hasat mevsimidir de.
Bu hususun da, göz ardı edilmemesi gerekirdi.
Kamuda, ya da Özel kesimde çalışan çoğu vatandaşımız ile Yurt dışında başka ülkelerde yaşayan vatandaşlarımız da, köylerindeki, memleketlerindeki işlerini halletmek üzere; genelde Ağustos Ayını tercih ederler.
Bu gibi sebeplerden dolayı da;
Cumhurbaşkanlığı Seçiminde oy kullanmayan, ya da kullanamayan vatandaşlarımıza çok kızmamak lâzım diyorum…
İktidardaki AKP Hükümeti bu gibi ayak oyunlarına, ya da seçim hilesi diyebileceğimiz, benzeri birçok hususlara; hemen bütün seçimlerde, ya da referandumlarda başvuruyor.
Zira AKP Hükümeti biliyor ki; kendine oy verebilecek seçmenin, genelde tatile gitmek gibi bir alışkanlığı, bir derdi de yok…
Bu gibi ayak oyunlarına mani olmak için, Meclis’deki Muhalefet Partilerinin, etkili bir çalışma yaptıklarını da söyleyemeyiz…
Bu gibi ayak oyunlarında, AKP’nin yalnız, ya da desteksiz olduğunu da söyleyemeyiz.
Zira Yüksek Seçim Kurulu YSK da; katılımın az olacağı gibi nedenlerden dolayı, bu gibi durumlarda öneride bulunabilir, ya da seçimi Sonbahara erteleyebilirdi…
Bunun gibi sorunların mutlaka bir yolu vardır. Olmalıdır da…
Ama itiraz konusu durumlarda, zor zamanlarda, YSK’nın AKP’nin yanında olduğunu, onun lehine insiyatif kullandığını, yaşanan örneklerden görüyoruz, biliyoruz.
Ben bu gibi konulara daha önceki yazılarımda da değindim, dikkat çekmek istedim…
Peki, Seçim çalışmalarının kızıştığı bir zamanda; Temmuz Ayında TBMM, hangi Yasaları çıkarmaya çalışıyordu?..
İktidarın o güne kadar yürüttüğü, bundan sonrada yürüteceği, ama mevcut yasalarımıza göre suç teşkil eden, PKK Terör Örgütü ile yapılan, bundan sonra yapılacak olan gizli pazarlıkları, suç olmaktan çıkaran Yasa Maddelerini çıkarmaya çalışıyordu…
Ve bu Kanun Maddeleri de, nihayetinde Meclis’de kabul edildi…
Pekii bu Maddelerin kanun haline getirilmesi kimin işine yarar?
AKP İktidarı ile PKK Yanlılarının işine yarar…
Dolayısı ile Temmuz Ayında Meclis’de yapılan çalışmalar;
 Sözde Açılım-Saçılım çalışmalarına katkı yapıyor gerekçesi ile
Bölünme Yanlılarına mesaj verip, Cumhurbaşkanlığı Seçiminde, AKP’ye avantaj sağlamak hedefine yönelik idi.
Ayrıca Yüksek Seçim Kurulu YSK, Temmuz Ayında, Seçim döneminde TBMM’de yürütülecek çalışmaların;
Adaylar arasındaki eşitliği bozacak faaliyetler olabileceğini, daha önceden görüp, Meclis’in bu zaman dilimi içerisinde tatil edilmesi gerektiği hususunda, en azından bir görüş de bildirebilirdi…
Ama bir şey yapmadı…
Peki CHP ve MHP, Meclis’de kabul edilen bu yeni yasaların reddedilmesi konusunda, Anayasa Mahkemesi nezdinde Kurumsal olarak, bir girişimde bulunup, engel olmak istemiş mi dir? Hayır!..
Bu da, Türkiye’nin ne kadar bir çıkmazda olduğunun başka bir yönü…
 KEMAL KILIÇDAROĞLU İLE DEVLET BAHÇELİ, MEĞERSE EKMELEDDİN İHSANOĞLU’NU DAHA ÖNCEDEN TANIYORLARMIŞ…
Bu husus şu açıdan çok önemli:
Kemal KILIÇDAROĞLU ile Devlet BAHÇELİ kapı kapı dolaşıp,
Nasıl bir Cumhurbaşkanı, ya da kimin Cumhurbaşkanı Adayı olmasını istiyorsunuz gibi konularda tespitler yapmaya çalışırken;
Toplum tarafından tanınan ve Cumhurbaşkanlığına aday gösterilebileceği tahmin edilen kişiler üzerinde anket çalışmaları yapılırken;
Ekmel Bey Toplum tarafından henüz yeterince tanınmıyordu ve muhtemel Adaylar arasında ismi bile geçmiyordu.
Bu itibarla beklenmedik bir şekil ve zamanda; Ekmel Beyin Çatı Adayı olarak Topluma lanse edilmesi,
Beraberinde akla birçok soruları da getirmişti…
Meğerse Kemal KILIÇDAROĞLU ile Devlet BAHÇELİ; Ekmel Beyi 5-6 Ay öncesinden tanıyorlarmış…
Ve Ekmel Bey, Kemal KILIÇDAROĞLU ve Devlet BAHÇELİ ile bu süre içerisinde yüz yüze şahsen görüşmüşler.
Bu hususu Ekmel Bey Televizyonda kendisi söyledi
Ve deniliyor ki; Ekmel Bey 5-6 Ay öncesinde, Kemal KILIÇDAROĞLU’nu ziyaret ettiğinde, Cumhurbaşkanlığına Aday olmak istediğini söylemiş.
Tanınan bir başka Yazar da, Telvizyonda; Nisan Ayında yazdığı bir makalede; Çatı Adayı olarak Ekmel Beyin gösterileceğini haber verdiğine vurgu yaptı…
Yaşanan bu gelişmelerin ışığı altında, şu değerlendirmeyi yapmak mümkün:
Eğer Ekmel Beyin beklenmedik bir şekilde, Muhalefet’in Çatı Adayı olarak gösterilmesinde;
Bir kasıt, bir art niyet, ya da bir yönlendirme söz konusu değilse;
Böylesi bir husus;
Kemal KILIÇDAROĞLU ve Devlet BAHÇELİ adına birer eksi puan ve stratejik bir hatadır.
Zira. Siyasi Parti Liderleri, potansiyel Başbakan Adaylarıdır.
Böylesi bir örnekle Kemal KILIÇDAROĞLU ile Devlet BAHÇELİ;
Türkiye’yi yönetemeyeceklerini ve Türkiye’nin sorunlarını çözemeyeceklerini, bir defa daha ortaya koymuşlardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’nin bütün yanlışları ortada iken;
Muhalefet Partilerinin bir şey yapamaması, ona engel olamaması, başka nasıl anlatılabilir?... Stratejik bir hata ister bilerek, isterse bilmeyerek yapılmış olsun; müsebbibi olan Liderler, görevlerinde kalmamalıdır, kalamazlar da…
EKMELEDDİN İHSANOĞLU SEÇİMİ KAZANAMADI AMA HALKIMIZA ÇOK ÖNEMLİ MESAJLAR VERDİ…
Ben bu hususu, Türkiye adına bir kazanım olarak görüyorum.
Eğer Cumhurbaşkanlığı konusunda yazmış olduğum makalelere ve özellikle de, Cumhurbaşkanlığı-5 numaralı olana bir göz atarsanız, yaşananları hatırlamak açısından, geldiğimiz noktayı anlamak açısından, hafızalarınızı tazelemiş olursunuz.
Ben bu hususu birkaç cümle ile özetlemek istiyorum
1-Prof. Dr. Ekmeleddin İHSANOĞLU, uluslararası tanınan ve sosyal yönü de olan bir Bilim Adamıdır.
Bu vesile ile; Yüksek Eğitiminin, bilgili, donanımlı olmanın farkını ortaya koymuştur.
2-Asaletin önemini ve gerekliliğini ortaya koymuştur…
Malûmunuz olduğu üzere;
Tayyip ERDOĞAN, Ekmel Bey için, saksı, vazo, çarkçı başı… gibi benzetmeler yaparken,
Onu aşağılayıp küçültmeye çalışırken;
Ekmel Bey, Gazetecilerin sorusuna şöyle cevap veriyordu:
İnsanlara lakap takmak, Dinen çok günahtır.
Sonra Tayyip ERDOĞAN ile ailecek yıllar öncesine dayanan bir tanışıklığımız, bir dostluğumuz var.
Bu gibi hususları, doğru olmayan sözlerle, davranışlarla gölgeleyemem… vs. gibi 
                3-Ekmel Bey, göğsünü gere gere, ben Türk Oğlu, Türküm dedi.
Böylesi bir husus, şunun için çok önemli:
 Böylesi Bir Kişi, adı Türkiye Cumhuriyeti olan bir Ülkenin, bölünüp- parçalanmasını asla istemez,
Daha doğrusu, böylesi bir hususa; gönlü asla razı olmaz!...
Birde şu hususa vurgu yapmak istiyorum:
Emel Beye en fazla oy, CHP ve MHP Kanadından değil;
CHP ve MHPnin dışında kalan diğer Partilerden ve özellikle de Merkez Sağ kökenli vatandaşlarımızdan ve onların Partisi Demokrat Parti’den gelmiştir.
Ve Ekmel Bey konusunda; kendilerine göre bazı değerlendirme ve gerekçeler ile
Önceleri karşı olan olan,  tanınmış bazı yazarlar,
Görev bilinci içerisinde, sonradan desteklerini açıkladılar.
Böylesine sorumluluk bilinci içerisinde davranan yazarlara sahip olmak;
Türkiye adına gurur duyulacak bir tablodur.
Ne var ki Aydınlık Gazetesi ve ULUSAL Kanal, oy verme günü yaklaştığında,
Yaptığı yayınlarla Halkın kafasını karıştırdı,
Ve bu tutum;
Ekmel Beyin daha az oy almasına vesile oldu diyebiliriz…
Ve ben kendi adıma yazılarımla, Cumhurbaşkanlığı Seçimi konusunu yeterince incelediğimi,
Ekmel Beye destek olduğumu düşünüyorum.
 Sonra Ekmel Bey, verdiği bilgiler ve yaptığı açıklamalar ile Halkımızın kendisi hakkında duyduğu endişeleri önemli ölçüde bertaraf etti.
Ve Halkımızın büyük bölümünün sempatisini kazandı…
CHP’DE OLAĞANÜSTÜ KONGRE 5-6 EYLÜL 2014 TARİHLERİNDE YAPILDI AMA?!..
CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU, oylarında azalma olmasına rağmen, yeniden; Koltuğunu korudu.
Aslında CHP’deki Olağanüstü bu Kongre, özellikle Cumhurbaşkanlığı Seçiminde alınan yenilginin, bir hesaplaşması niteliğinde idi,
740 0yla yeniden Genel Başkan seçildi.
Diğer Aday, Muharrem İNCE, seçilemedi ama beklenenden daha fazla bir oy aldı;
415
Ve gelecek adına bir umut olduğunu ortaya koydu
Ama özellikle YALOVA Seçimlerinde Merkez Sağın, İşçi Partisi’nin, HEPAR’ın desteğini unutmuş gibi gözüküyor.
Merkez Sağ konusunda sarf ettiği sözleri ben doğru bulmuyorum.
Bu gibi yaklaşımlar Muharrem İNCE’nin daha yeterince olgunlaşmadığını gösteriyor.
30 Mart Yerel Seçimlerinde de, AKP’ye set oluşturmak adına;
Başta Merkez Sağ seçmen ve onların partisi Demokrat Parti olmak üzere, başka Görüş ve Partilere mensup insanlar da, Türkiye’nin geleceği adına;
Özellikle Ankara ve İstanbul’da, CHP’nin Adaylarını desteklemişlerdi.
Bu gibi hususların asla göz ardı edilmemesi lazım.
Ve dolayısı ile alınan oyların, sadece CHP ve MHP’ye verilmediğini bilmek, görmek lazım…
Artık Halkımız, Birlik ve Bütünlüğümüzü korumak adına, bir araya gelme gerekliliğini,
Görme noktasına gelmiştir.
Böylesi bir husus;
Geleceğimiz adına sevindirici, umut verici bir olaydır.
CHP’deki asıl sorunu; Partinin sağa kayması gibi iddialar değil;
Asıl sorun;
CHP’nin kendi çizgisinden, daha doğrusu; ATATÜRK’ün çizgisinden,
6 OK’dan sapmasından,
Yönetime ayrılıkçı ya da bölünme yanlılarını almasından kaynaklandığını söyleye biliriz.
Altı Oku yeniden yorumlayacağız, ne demek?
Önce Sizler, ATATÜRK’ün söylediklerini iyi anlamaya çalışın!...
CHP konusunda şu hususu açıklıkla söyleyebiliriz:
CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz BAYKAL’a Kaset Skandalı ile yapılan şey;
Aslında CHP’ye yapılan bir operasyondur.
Ve Kemal KILIÇDAROĞLU, bu operasyon sonrasında CHP’nin başına gelmiştir.
Deniz BAYKAL, hiçbir zaman, bölücülerin yanında olmamıştır,
Türkiye’nin bölünüp-parçalanma girişimlerini,
Hiçbir zaman, demokrasi ve barışa hizmet girişimleri olarak görmemiştir,
Bu gibi çalışmaların asla yanında yer almamıştır.
Şu husus da asla unutulmasın:
Deniz BAYKAL Yönetimindeki CHP,
Kemal KILIÇDAROĞLU Yönetimindeki CHP’nin aldığı oydan daha fazla oy almış,
Halkımızın teveccühünü, daha fazla kazanmıştır.
Dolayısı ile Kemal KILIÇDAROĞLU Yönetimindeki CHP’nin,
Oylarındaki düşüşün ve Cumhurbaşkanlığı seçimindeki başarısızlığın nedenleri de belli…
Cumhuriyet Halk Partisi CHP’nin Üst Kurul delegeleri, aslında Kemal KILIÇDAROĞLU’na bir ihtar vermiştir ve onu şartlı desteklemiştir.
Çıkan sonuç budur.
DERSİMLİ KEMAL DA, NE DEMEK?...
Böylesi bir söylem;
Aslında ATATÜRK’e ve CHP’nin kuruluş felsefesine aykırı söylemlerdir
Böyle sözleri bölünme yanlısı HDP’liler söylemiş olsalar,
Kimse yadırgamaz.
Ama CHP’nin bir Genel Başkanı, böyle şeyleri asla söylememeli,
Eğer böylesi şeyleri söyleyecekse;
CHP’nin başında kalmamalı!...
Sen hangi şartlarda DERSİM’e, şimdiki adı ile TUNCELİ’ye müdahale edildiğini bilmiyor mu sun?
Türkiye Cumhuriyeti’ne baş kaldıran birilerini görmezden gelip, sırtlarını mı sıvazlayacaksın?...
Şimdiki PKK’lılar ile o zamanki DERSİM İsyancıları arasında bir fark var mı?...
Sonra sen, gizlice bir buluşma ile; kapalı kapılar ardında ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone ile neler konuştun?..
Yoksa ondan destek talebinde bulunup;
Sizinle çalışmak istiyorum mesajını mı vermek istedin?...
MHP’DE OLAĞANÜSTÜ KONGRE NE ZAMAN YAPILACAK?..
Son birkaç gündür, MHP Kanadında da, bu yönde bazı kıpırdanmalar var ama
MHP’nin Yöneticileri ve tabanı, CHP’de olduğu gibi bağımsız ve özgür bir yapıda değiller.
MHP’yi Yönetim şekli olarak,
Biraz da AKP’ye benzetebiliriz.
Zira MHP’de bir Lider partisidir.
MHP Grup Başkan Vekili Meral AKŞENER’in, MHP Genel Başkanlığı’na Aday olacağı söyleniyor.
Eğer Meral AKŞENER, MHP’nin başına geçerse,
Milliyetçi Hareket Partisi MHP; büyüme yolunda ve AKP’nin Türkiye’yi bölüp, parçalama yönündeki girişimlere;
Set olma yönünde, oyunu bozma yönünde, bir engel oluşturabilir.
MERKEZ SAĞ KANAT; DEMOKRAT PARTİ MUTLAKA CANLANMALI, SİYASETTEKİ YERİNİ ACİLEN ALMALIDIR.
Buraya kadar vurgulamaya çalıştığım üzere, CHP ve MHP, Liderlerinin tutum ve davranışları yüzünden;
2014’de yani önümüzdeki yıl, yapılacak olan Milletvekili seçimlerinde,
Mevcut durum itibarı ile
Tayyip ERDOĞAN ve AKP’nin uygulamalarına set olamayacakları anlaşılmıştır.
Bu itibarla, Türkiye’nin Birlik ve Beraberliği konusundaki büyük tehlike geçmiş değil.
Bu tehlike ancak, Demokrat Parti’nin ağırlıklı olarak, Türk Siyasetinde yerini alması ile mümkün gözükmektedir.
Ancak Demokrat Parti’nin başında bulunan Gültekin UYSAL ile
Demokrat Parti’nin toparlanması, bir yerlere gelmesi de, mümkün gözükmemektedir
Gültekin UYSAL’da bütün başarısızlığına rağmen,
Ne hikmetse, Koltuğu bırakmak istememektedir.
DP Üst Kurul Üyeleri ile
Bu Partiye gönül vermiş olan Parti Büyüklerinin duruma el koyup,
Olağanüstü bir Kongre kararının alınması hususunda,
Gülltekin UYSAL Yönetimini zorlamaları gerekiyor.
Aslında Demokrat Parti’nin bu hale düşürülmesi de;
Türkiye üzerinde oynanan oyunların, yapılan operasyonların bir başka şekli olarak ta düşünülebilir.
Gültekin UYSAL’ın direnmesi, bence boşuna değil!..
Saygılarımla 15 Eylül 2014 Pazartesi
                                                              Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ