16 Şubat 2015 Pazartesi

ATASEN Başkanı Cem KANIBİR’in Konuşması: TÜRKİYE KISKAÇ ALTINDA

ATASEN Başkanı Cem KANIBİR’in Konuşması:
TÜRKİYE KISKAÇ ALTINDA
                Burada yazılanlar, Sayın Cem KANIBİR’in videoya alınan konuşmasından özetlenmiştir.
                Sayın KANIBİR, kendi konusunun eğitim sistemimizde yaşanan sorunlara açıklık getirmek olduğunu belirterek;
Eğitimimizin de kıskaç altında olduğuna vurgu yapmış ve nihayetinde bu günlere gelindiğini söylemiştir.
Başında Milli ifadesi bulunan 2 Bakanlığımız vardır. Bunlardan biri Milli Eğitim Bakanlığı, diğeri ise; Milli Savunma Bakanlığı.
Ama bu gün, bu Bakanlıkların milli olup olmadıkları, ya da ne kadar milli oldukları tartışılır hale gelmiştir.
Eğitim sistemimizde bu gün gelinen nokta;1949 Yılında Amerika Birleşik Devletleri tarafından Ankara’da kurulan FULLBRİGHT Komisyonunun çalışmalarına dayanmaktadır.
                1949’dan itibaren Milli Eğitimimiz de her geçen gün milli olmaktan uzaklaşmaya başlamıştır…
Bu Komisyonda alınan kararlar 1950 Yılının Mart ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilmiştir.
Bu Komisyonun masrafları Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından ortaklaşa karşılanmıştır.
Bu oluşumun merkezi Ankara’da olup İstanbul’da da bir şubesi bulunmaktaydı.
                Ülkelerin kendi menfaatleri doğrultusunda başkalarına savaş açmalarının zor ve çok masraflı olduğu görüldüğünden;
                Savaş yerine sonradan geliştirilen, çok daha az masraflı ve de daha etkili olan bu gibi içten çökertme metotları kullanılmaya başlanmıştır…
                Bu Komisyon, Osmanlı’nın yaptığı gibi;
Zeki ve kabiliyetli gençler ile kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirebileceği bazı kişileri, kendi yöntemleri ile devşirip;
Onları burs ve eğitim imkânı ile de yetiştirdikten sonra, bürokraside ve bazı şirketlerde önemli yerlere getirerek imkân sağlamakta, basın ve yayını da kullanarak parlatmaktadır. Süreç bu şekilde başlayıp, devam etmektedir.
Bu güne kadar 6000 kişi bu komisyonun çarkından geçmiştir.
Bu gibi toplantılara katılımın niçin az olduğunu da şu şekilde açıklayabiliriz:
Bizler bu gibi konferanslarda Türkiye’nin hak ve menfaatleri doğrultusunda yapmamız gerekeni yapıyoruz…
Yolumuz ve metodumuz; Mustafa Kemâl ATATÜRK’ün bize gösterdiği yol ve metottur.
ATASEN adı da buradan gelmektedir.
Bu itibarla bizim söylemlerimiz çoğu insanın hoşuna gitmiyor…
Bu gün burada dinlemiş olduğumuz Eski CHP Milletvekili ve Emekli Büyükelçi Sayın Onur ÖYMEN, çok saygın bir diplomattır.
Sayın ÖYMEN, CHP Genel Başkan Yardımcılığı da yapmıştır.
                Bu gün onun koltuğunda TR…..kaç kodu ile anılan kişiler ile gerçekte yaşanmamış olan bir Ermeni soykırımı adına; Ermenilerden özür dileyen kişiler oturmaktadır…
                Malûm olan bu gibi kişilerin   açılımı-saçılımı desteklediğini biliyoruz.
                Açılım-saçılım söylemleri ve çalışmaları ile de Türkiye’nin nereye götürülmek istendiği de ortadadır
                Bu gibi insanların bu topraklardan nasıl çıktığını anlayamıyoruz…
Eğer daha önceleri Türkiye’yi idare edenlerin geçmişlerini araştırdığınızda, kimlerin  FULLBRİGHT Komisyonunun çemberinden geçtiğini de görebilirsiniz…

9 Şubat 2015 Pazartesi

6 Şubat 2015 Cuma günü akşam PANEL-2 yapıldı…

"TÜRKİYE'DE SİYASETEN GELEN NOKTA'DA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ" KONULU (II.) PANEL YAPILDI
                Sevgili Okuyucular, 6 Şubat 2015 Cuma günü akşam PANEL-2 yapıldı…
                Konuşmacılardan CHP Eski Milletvekili ve Emekli Büyükelçi Onur ÖYMEN, İstanbul’dan geldiği ve uçakla geri dönmek zorunda olduğu için; konuşmacıların sırasında da değişiklik yapılarak, ona öncelik verildi.
                Sayın ÖYMEN’in anlattıkları siyaseten de geldiğimiz noktaya açıklık getirmesi bakımından da çok önemli olduğu için, birazda programda konuşmacılara tanınan normal sürenin dışına çıkıldı…
                Ben Panelin Yöneticisi olarak Sayın ÖYMEN’e nezaketi ve verdiği bilgiler için çok teşekkür ediyorum…
                Ev sahibi olması dolayısı ile ATASEN Başkanı Sayın Cem KANIBİR’in konuşması en sona kaldı.
                Jeoloji ve Petrol Mühendisi Tufan ERDOĞAN da çok faydalı bilgiler sundu. Ona da teşekkürlerimi sunuyorum.
                Seçim dönemine girdiğimiz şu günlerde Siyasi partiler bu ve buna benzer konulara ağırlık verseler;
                Halkımızı bilgilendirme ve doğru yola yönlendirmeleri açısından çok daha yararlı olur kanaatindeyim…
                Konuşmacıların bant çözünürlükleri tamamlandıkça bu konuşmalar özet halinde, Sitede yayınlanacaktır.
                Bu hususu da bilgilerinize arz ediyorum.
               
                                                                 PANEL-2’nin AÇILIŞ KONUŞMASI

                Sayın Konuklar, Panelimize hoş geldiniz. Herkese sevgiler, saygılar!
                Oturumu açıyorum.
                Ben Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
                      Enerji Uzmanı-Gazeteci Yazar.
                ATASEN Adına Panelin Koordinasyon Kurulu Başkanı.
                Umarım ki bu etkinlikte sunulan bilgiler sizler için çok yararlı olur ve hoşça vakit geçirirsiniz…
Şimdi sizlere;
Bu etkinliğe katılmaları vesilesi ile bizleri onurlandıran ve sosyal konumu olan misafirlerimizi bildiriyorum.
                CHP Ankara Milletvekili ve CHP Grup Başkan Vekili Levent GÖK ile yine CHP Ankara Milletvekili Bülent KUŞOĞLU’nun mesajları okundu.
Bağımsız Cumhuriyet Patisi BCP’nin Genel Başkanı Müge Hanım ile CHP Muhaliflerinden Bazıları da bu Panelde idi…
                Şimdi de programın akışı konusunda bir şeyler söylemek istiyorum.
Her konuşmacı 30 Dakikalık süre içerisinde sunumunu tamamlamaya çalışacak.
2 Konuşmacıdan sonra, 10 Dakikalık bir mola verilecek…
3. Konuşmacı da sunumunu tamamladıktan sonra;
Panelistlerimiz sizlerden gelen soruları cevaplamaya çalışacaklar.
Sizler; konu ile ilgili olmak üzere katkı da koyabilirsiniz…
Panelin toplam süresi 2 Saat.
Duruma göre bu süre biraz uzayabilir...
Bizlerin bu günlere gelmesini sağlayan;
                Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve Onun Silah Arkadaşlarını,
                Bu vatan için canlarını feda eden aziz şehitlerimizi,
                Kıbrıs davamızın Kahramanları Dr. Fazıl KÜÇÜK ile Rauf DENKTAŞ’ı,
                Kıbrıs’ta şehit olan mücahitleri ve Askerlerimizi,
Rahmetle minnetle anıyorum…
                Şimdi sizleri;
 Kahramanlarımız ve Şehitlerimizin manevi huzurunda 1 dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.
……………………………………………………………………………………………………………………………………
Teşekkürler.
SAYIN KONUKLAR,
Şimdi sizlere;
İkincisini düzenlediğimiz ve devamını arzu ettiğimiz bu etkinliklerin amacı hususunda, özet halinde kısaca bir şeyler söylemek istiyorum…
1-Birinci etkinliğin açılış konuşmasında da belirttiğim üzere;
Böylesi bir faaliyete başlamamız gerektiğini teklif ettiğimde;
ATASEN Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası Başkanı Sayın Cem KANIBİR’den, olumlu ve çok anlamlı bir destek gördüm…
Ve bu gün, kısa bir zaman sonra Sizlere 2.sini sunma mutluluğuna erişmiş bulunuyoruz…
Kendisine huzurunda en içten teşekkürlerimi sunuyorum.
Ve ATASEN’in üye sayısı bakımından da desteklenip; Eğitim sorunlarının çözümü yönünde, desteklenmesi gerektiğine inanıyorum…
2-KIBRIS Meselesi bizim milli davamızdır.
Kıbrıs aynı zamanda Türkiye’nin Akdeniz’de güvenliği ve çıkarları açısından da çok önemlidir…
Kıbrıs’ı ve Kıbrıslı soydaşlarımızı Rum’un, Yunanistan’ın, Avrupa Birliği’nin ya da, diğer emperyal güçlerin eline bırakamayız…
Bu ülkede Rauf DENKTAŞ gibi milli bir Kahramana; gitsin Kıbrıs’ta siyaset yapsın gibi sözler de sarf edildi…
Kıbrıs Türk Halkı yok edilmek üzere iken ve Kıbrıs’ta tamamen kaybedilmek üzere iken;
Kıbrıs Türk Halkını yok olmaktan ve Kıbrıs’ı Rum işgalinden kurtaran Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı merhum Sayın Bülent ECEVİT’i rahmetle ve minnetle anıyorum.
Bu gibi toplantılarda her vesile, Kıbrıs sorununun önemini vurgulamaya çalışacağız,
Ve Halkımızın bu konuyu anlamasına yardımcı olacağız…
3- Türkiye Cumhuriyeti Siyaseten gelinen noktada bu gün, bölünüp parçalanma tehlikesi ile karşı karşıyadır…
Bizler; bize emanet edilen vatan toprağını ve Türkiye Cumhuriyeti’ni koruyup kollamak
Ve devraldığımız bu emaneti, gelecek nesillere eksiksiz devretmekle yükümlüyüz…
Bu noktada Halkımızı bilgilendirmek gereğini duyuyoruz…
4-Türkiye’nin hak ve menfaatleri konusunda dik duruş sergileyen4-5 Televizyon Kanalı ile bir o kadar da Gazetenin yayınlarını çok önemsiyoruz ve onları kutluyoruz…
                Ama ne var ki, az sayıdaki bu gibi basın – yayın organları ile Muhalefet Partilerini ve Meclis dışında kalan diğer siyasi partileri de çözüm üretme noktasında yetersiz buluyoruz…
                5 – Bu itibarla, bunun gibi Halkımızı bilgilendirme toplantılarında, güncel olayları objektif olarak masaya yatırırken;
                Sadece eleştirip, birilerini şikâyet etmeyeceğiz; çözüm noktasında da bir şeyler söyleyeceğiz…
                Eğitim, Sanayi, üretim, Sağlık, Tarım ve Hayvancılık…gibi tüm konularla Devlet idaresi ve Siyasette dahil, gelişmiş Batı Ülkelerinde uygulanan yöntemleri araştırıp, bulacağız.
                Ve bu bilgileri uzmanları tarafından sizlere ulaştırmaya çalışacağız…
                Bu itibarla bizlere hedef olarak gösterilen muasır milletler seviyesine çıkma noktasında;
                Önemli bir başlangıç yapabileceğimize inanıyorum.
                6-Sonuç itibarı ile şu gözlemlerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum:
                Her gün yapay yeni bir gündem ve kargaşanın yaşandığı günümüz Türkiye’sinde değil sorunları halletmek;
Mevcudu bile muhafaza edemeyiz…
                Herkesin bu hususu görüp anlaması lazım…
                7- Bu noktada sizlerden bir talebimiz, bir istirhamımız var…
                Bu toplantılara katılan arkadaşlarımız, bir sonraki toplantıya gelirken;
                Beraberlerinde başka birilerini de getirsinler…
                Özellikle işinde gücünde olan sıradan vatandaşlarımızın da bu gibi toplantılara katılmaları, gerçek anlamda bilgilenip, aydınlanmaları; mevcut sorunların çözümlenmesi açısından son derece önemli
                8-Mutlaka çoğu vatandaşımızın da dikkatini çekmiştir, ya da biliyordur;
                Türkiye Cumhuriyeti bu güne kadar kurulmuş olan Türk Devletlerinin 17.sidir.
Bu husus; Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın Makam otosunun forsunda da 17 yıldız ile ifade edilmiştir.
                Bu noktada hatırlatmak istediğim husus şudur:
                9- Bu güne kadar, bizden önce kurulmuş olan 16 Türk Devleti’nin nasıl kurulup, nasıl yıkıldıklarının da tarihçiler, psikologlar, sosyologlar tarafından araştırılıp tahlilleri ile ortaya konması, son derece yararlı olur…
                10- Bu noktada şu tespitimi de sizlerle paylaşmakta yarar görüyorum:
                Büyük Britanya İmparatorluğu da Osmanlı İmparatorluğu gibi bir Dünya imparatorluğu idi.
                Zaman içerisinde Büyük Britanya İmparatorluğu’da Osmanlı İmparatorluğu gibi, topraklarını kaybedip, küçüldü…
                Ama Ana Toprak; Büyük Britanya Adası, hiçbir zaman Anadolu Toprağı gibi Yabancıların işgaline uğramadı.
                Fransa’da öyle…
                Bu gibi hususlar Milletlerin genetik yapıları ile de yakından ilgili…
                Şimdi bu noktada sizlere şu soruyu sormak istiyorum:
Almanya, İngiltere, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri gibi gelişmiş Batılı ülkelerde;
Halkın oyları ile iktidara gelmiş olan siyasi partiler;
Devletin İdari şeklini, yapısını değiştirmeye tevessül edebilirler mi?...
Böyle bir şeye kalkışmış olsalar bile halk, buna müsaade eder mi?...
Bu gibi ülkelerde, mevcut siyasi partilerin görüşleri, programları ne olursa olsun bütün faaliyetler;
Devletin mevcut yasalar çerçevesinde daha iyi nasıl yönetileceği, halkın yaşam kalitesinin daha yukarılara nasıl çıkarılacağı gibi konularla sınırlıdır…
Peki bizde öyle mi?...
11-Ben şahsen inanıyorum ki;
                Tanrı Türk Milleti’ni koruyup, kolluyor…
                20. Yüzyıl’da Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ortaya çıkmış olması;
Aslında Tanrı’nın Türk Milleti’ne bir armağanıdır.
                Ama her zaman Mustafa Kemaller çıkmayabilir…
                Bu itibarla bizlere armağan edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin değerini, kıymetini bilip anlayalım…
                12-Nerdeyse İktidarın aldığı oy sayısı kadar insana, değişik adlar altında yapılan ayni ve nakdi yardımların yapıldığı bir ortamda;
                Vatandaşlarımızın özgür iradesinden ve ileri demokrasiden bahsedilemez…
Bizler yoksul vatandaşlarımıza elbette yardım edeceğiz…
Ama Devletin yardımları ile ayakta duran insanların sayısı öylesine çok ise ve sayıları da her geçen gün artıyorsa;
                O ülkede işler her geçen gün, kötüye gidiyor demektir…
                13- Günümüz Türkiye’sinde işlerin her geçen gün kötüye gidişi ile
Siyaseten gelinen çok kritik ve çok tehlikeli durumun başka bir nedenini ben, şöyle düşünüyorum:
Bizler genetik olarak genelde duygusal insanlarız.
Duygusallığın ağır bastığı bir husus, ya da bir kimseye körü körüne inanma noktasında;
Akıl ve mantık çerçevesinde hareket edildiğini maalesef söyleyemeyiz…
Bizlerin bu zafiyetinden Ülkemizi yönetenler ve Yabancı devletler, her zaman yararlanmışlardır…
Örneğin günümüz Türkiye’sinde iletişim araç ve imkânlarının son derece gelişmiş olmasına rağmen
Yüksek Eğitim görmüş çoğu insan;
2004’ten bu yana Ege Denizi’nde bulunan 16 Adamızın Yunanistan tarafından işgal edilmiş olmasına inanmıyor, inanmak istemiyor, ya da politik çıkarları sebebi ile ses çıkarmıyor…
Bu itibarla öncelikle
Hiçbir şeyin ve hiçbir kimsenin esiri olmadan doğru ve mantıklı düşünmenin yolları,
Bu işin uzmanları tarafından genç, yaşlı herkese anlatılmalı ve öğretilmelidir…
14- Bizler Tarihe yön vermiş bir Milletin torunlarıyız…
Bizlere yoksullukla ve güncel sorunlarla uğraşmak yakışmaz.
Ya da gelişmek ve sorunlarımızı çözmek noktasında; Yabancı devletlerden yardım beklemek,
Ya da onların emperyalist emellerine, bu konudaki projelerine ortak olmak yakışmaz.
15- Eğer önümüze Dünya devleti olma yönünde bir hedef koyarsak
Ve bu işi kendi insanımız ve kendi imkânlarımızla yaparsak;
O zaman Ülkemize, Orta Doğu’ya ve Dünya’ya yeniden barış ve güven gelir…
Saygılarımla 6 Şubat 2015 Cuma

                                                                                          Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ