23 Mart 2015 Pazartesi

AHMET YALVAÇ: "7 HAZİRAN 2015’DEKİ SEÇİMDE, SÜRPRİZ BİR SONUÇLA KARŞILAŞMAMAK İÇİN; MİNİMUM 25-3O BAĞIMSIZ MİLLETVEKİLİNİN, MECLİS’E GİRMESİ LAZIM…"

7 HAZİRAN 2015’DEKİ SEÇİMDE, SÜRPRİZ BİR SONUÇLA KARŞILAŞMAMAK İÇİN;
MİNİMUM 25-3O BAĞIMSIZ MİLLETVEKİLİNİN, MECLİS’E GİRMESİ LAZIM…
Sevgili Okular örneğin; Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, Prof. Dr. Süheyl BATUM gibi isimler, bağımsız olarak ta olsa; tekrar Meclis’te yerlerini almalıdır
Bu gibi arkadaşlarımız Anayasa’ya, Atatürk İlke ve İnkilaplarına yürekten inandıkları ve bu gibi konulardaki söylemleri ve CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU ile ters düştükleri için, CHP’den ihraç edildiler….
Sonuçta dik duruşları ve söylemleri nedeni ile gerek şimdilerde, gerekse daha önceleri;
Partilerinden kopmak zorunda kalan, ya da görev verilmeyen başka siyasetçilerle,
Bu güne kadar siyasette yer almamış ama benzer özelliklere sahip ve bu yönleri ile Halkımız tarafından tanınan ve dolayısı ile kazanabilecek nitelikteki arkadaşlarımızın da;
Sağ-sol ayrımı yapmadan bağımsız olarak Meclis’e girmelerinin sağlanması lazım…
Bu kapsamda Onur Öymen, Prof. Dr. Metin FEYZİOĞU, Doç. Dr. Ümit KOCASAKAL, Mansur YAVAŞ, Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN gibi isimlerde bu kapsamda Meclis’e girmeli…
Bu gibi örnek isimler çoğaltılabilir ve her branştan isimler bulmak ta mümkün…
Eğer bu kapsamda bağımsız aday olarak, 25-30 kadar değilde,40-50 kadar isim Meclis’e girerse; Türkiye siyaseten gelinen noktada çok rahatlar…
SANAYİCİLER, İŞADAMLARI, SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ VE NİHAYET DUYARLI VATANDAŞLARIMIZ; BÖYLESİ BİR OLUŞUMA MADDİ VE MANEVİ DSTEK DE VERMELİ…
Bağımsız aday olarak çıkmak; hem zor, hem de çok masraflı bir iş…
Dolayısı ile yukarıda isimlerini saydığım Sivil Toplum Örgütleri ile varlıklı ve duyarlı vatandaşlarımız, maddi destek verirlerse;
En azından bu gibi arkadaşlarımızın aday olmalarına ve de büyük ihtimalle, kazanmalarına da vesile olmuş olurlar…
Bağımsız Adaylar konusu; Siyasetçilere kızgınlığından ya da güvenmediğinden  dolay;
Sandığa gitmek istemeyen, ya da boş oy kullanmak isteyen vatandaşlarımız için;
Bir alternatif olur, oylar boşa gitmez ve katılım yüksek olur…
BU SEÇİMİ OLUMSUZ YÖNDE ETKİLEYECEĞİİ GÖRÜLEN BAZI YANLIŞ UYGULAMALAR İLE ÇÖZÜMÜ ÇOK ZOR OLAN BAZI SORUNLAR NELERDİR?...
1-Bazı duyarlı vatandaşlarımız, Köşe Yazarları, Basın-Yayın kuruluşları ve nihayetinde  bazı Sivil Toplum Örgütleri, bir şeyler yapmak adına; oylarınızı ya CHP’ye, ya da MHP’ye verin derken;
Dünya görüşleri benzer olan; Kemal KILIÇDAROĞLU’nun DSP ile Devlet BAHÇELİ’nin BBP ile ittifak yapmayacaklarını açıklamaları;
Yeni bir kırılma noktası olmuş, yeni küskünler ve kırgınlar topluluğu ortaya çıkarmıştır.
Böylesi bir durum anlaşılır ve kabul edilebilir bir şey değil. Yaşanan bu gelişmelerden sonra; MHP ve özellikle de CHP’de beklenen oy patlaması maalesef yaşanmaz…
Ve bu sebepten CHP ve MHP, seçimde beklenen oyu muhtemelen alamayacakları için; AKP’ye set oluşturamayacakları da anlaşılmaktadır…
HDP seçim barajını aşsa da, aşamasa da; bu iki durum, ya HDP’nin, ya da AKP’nin işine yarar…
Ama her iki durumda da, AKP ve HDP’nin bir çatı altında koalisyon yapmaları mümkün. Ve böylesi bir koalisyonun; Türkiye’nin hayrına olmayacağı da açık…
Böylesi bir değerlendirme sonucunda; Meclis’e CHP ve MHP’nin dışında üçüncü bir Parti, ya da Oluşumun Meclis’e girmesi gerekiyor.
Bu nokta da makalenin başında da vurguladığım üzere minimum 25-30 bağımsız Milletvekilinin Meclis’e girmesi; yaşanması muhtemel sorunları dengelemesi açısından çok önemli…
Şu husus da çok önemli: Kemal KILIÇDAROĞLU ile Devlet BAHÇELİ, Cumhurbaşkanlığı seçimi vesilesi ile ortak Aday olarak;
Ekmeleddin İHSANOĞLU’n da karar kılmaları ve kendi Partilerinde başka Adayların çıkmasının önünü tıkayarak, şikâyet ve zıtlaşmalara neden olmaları sonucunda, seçime katılımında düşük olması gibi sebeplerden dolayı; neticede az farkla da olsa, Başbakan Tayyip ERDOĞAN Cumhurbaşkanlığına atlamıştır.
Şimdi soru şu: Tayyip ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi konusunda; acaba birileri Kemal KILIÇDAROĞLU ile Devlet BAHÇELİ’ye bir görev mi verdi?.
2-CHP ve MHP’nin dışında, küçük Partilerden bir kaçının bir araya getirilmesi düşünüldüğünde de; her siyasi Parti diğer Partinin kendi çatısı altında birleşmesini, ya da diğerlerinin kendisine katılmasını talep etmektedir. Böylesi bir husus, birleşik bir güç oluşturmada en büyük engeldir.
Seçmenleri yönlendirmek yerine; oy verebilecekleri alternatifler yaratmak, en doğru bir yaklaşımdır.
Daha fazla bilgi için; www ahmetyalvac1946blokspot.com adresine bir göz atmanızı öneririm.
Saygılarımla 23 Mart 2015 Pazartesi
                                 Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ 

16 Mart 2015 Pazartesi

SEÇİMDE OYLARINIZI YA CHP’YE, YA DA MHP’YE VERİN DİYORLAR AMA ACABA KEMAL KILIÇDAROĞLU İLE DEVLET BAHÇELİ; KENDİLERİNE YAKIN PARTİLERLE NİYE İTTİFAK YAPMAK İSTEMİYORLAR?...

SEÇİMDE OYLARINIZI YA CHP’YE, YA DA MHP’YE VERİN DİYORLAR AMA ACABA KEMAL KILIÇDAROĞLU İLE DEVLET BAHÇELİ; KENDİLERİNE YAKIN PARTİLERLE NİYE İTTİFAK YAPMAK İSTEMİYORLAR?...
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ 
Sevgili Okurlar böylesi bir yönlendirme;
Ülkemizin birlik ve bütünlüğünün bozulmasından endişe duyan ve bu konuda bir şeyler yapılması gerektiğine inanan duyarlı vatandaşlarımız ile
Yine bir şeyler yapılması konusunda sorumluluk bilinci içinde olan bazı basın yayın organları ile
Yine sorumluluk bilinci içerisinde bir şeyler yapmak gerektiği konusunda samimi davranan bazı Yazarların ve Sivil Toplum Kuruluşu Önderlerinin önerileridir.
Bu gibi girişimleri takdirle karşılıyoruz ama adı geçen siyasi partilerin liderleri, son anda başka partilerle ittifak yapmayacaklarını beyan ettiler…
Böylesi bir durum bizleri çok üzdü Daha doğrusu bizleri hayal kırıklığına uğrattı…
Zira Halkımız bu gibi konularda bazı görüşme ve temasların yapıldığını biliyordu
Ve bu gibi girişimlerden olumlu bir sonuç çıkmasını bekliyordu…
Ama MHP Lideri Devlet BAHÇELİ,  13 Mart 2015 Cuma sabahı bir TV Kanalında kimseyle ittifak yapmayacaklarını açıkladı.
Aslında Büyük Birlik Partisi BBP, MHP’den ayrılan bir parça idi Dolayısı ile ittifakla bir araya gelebilirlerdi.
Bir araya gelmeleri de lazımdı…
Demokratik Sol Parti DSP ise, CHP’den kopan bir parça idi.
Dolayısı ile CHP ile DSP’nin de bir ittifakla birleşmesinde bir sakınca yoktu.
Ama bu da gerçekleşmedi…
CHP ve DSP görüşmelerinin olumsuz sonuçlandığını; DSP Lideri Masum TÜRKER bir basın toplantısı ile duyurdu. Sonrasında ki TV programında da; hiçbir Parti ile ittifak yapmayacaklarını söyledi…
Kemal KILIÇDAROĞLU, Masum TÜRKER’e Partini kapat, bize katıl demiş…
Tabii ki böylesi bir teklif DSP ve onun Lideri Masum TÜRKER için çok onur kırıcı bir şey…
Masum TÜRKER’i bu onurlu dik duruşundan dolayı kutluyorum.
Masum TÜRKER’in bilgili ve dik duruş sergileyen bir siyasetçi olması vesilesi ile benim yanımda ayrı bir yeri var. Onu şahsen çok severim…
Ama onun yaşadığı büyük hayal kırıklığı, benim gerçekleşmesini İstediğim başka bir birleşmenin de önünü tıkamış oldu…
Seçim öncesinde yaşanan bu olumsuz gelişmeler karşısında yeniden bir durum değerlendirmesi yapmak gerekiyor…
30 MART2014 YEREL SEÇİMLERİNDE VE SONRASINDA YAPILAN CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE DE,
YİNE CHP VE MHP’NİN YAPTIĞI İKİ İTTİFAK SONUÇ VERMEMİŞTİ…
Bir yıl kadar öncesinde yapılan bu 2 seçim de;
Eğer neden ve hangi sebeplerden dolayı başarısız olunduğunu göz önünde bulundurur ve bundan dersler çıkartırsak;
7 Haziran 2015’de yapılacak olan Milletvekili seçiminde,
Umarın yeni bir hayal kırıklığı yaşamayız…
Bu iki konuda da benim sitemde, detaylı bilgiler var.
İsteyenler, bu bilgilerden yararlanabilirler…
Ama hatırlatmak bakımdan, ben burada konuyu kısaca özetlemek istiyorum.
1-Kötü gidişatı önlemeye yönelik olarak;
AKP ve onun Lideri Tayyip ERDOĞAN’a karşı ittifak yapıp, Türkiye’nin önünü açmak maksadı ile
2014 Yılında 30 Mart Yerel seçimlerinde CHP ve MHP Liderleri Kemal KILIÇDAROĞLU ve Devlet BAHÇELİ, Ankara için ittifak kararı almışlardı.
Ama MHP kökenli Mansur YAVAŞ, az bir farkla seçimi kaybetti…
Bu konuda çalınan oylar ve seçim hilelerinin de önemli bir rolü var ama
MHP seçmeninin bir kısmı ile CHP seçmeninin önemli bir kısmının;
Fiili durumu benimsemeyip, Mansur YAVAŞ’a oy vermedikleri de bilinmektedir.
Mansur Yavaş, CHP ve MHP’nin çatı adayı idi ama
Mansur YAVAŞ, seçime CHP kadrosundan giriyordu…
Bu fiili durumu, CHP ve MHP’nin bazı seçmenleri içlerine sindirememişlerdi…
Mansur YAVAŞ’a en büyük desteğin Merkez Sağ seçmenden geldiği bilinmektedir…
Bu konu seçmen davranışlarını bilmek açısından çok önemlidir…
2- Cumhurbaşkanlığı Seçimi Konusu…
CHP lideri Kemal KILIÇDAROĞLU ile MHP lideri Devlet BAHÇELİ, bu defasında da, bir şeyler yapmak adına;
Cumhurbaşkanlığına ortak Aday olarak, Prof. Dr. Ekmeleddin İHSANOĞLU’nu  gösterdilr….
Asıl kırılma ve tartışma bu konuda yaşandı…
Her 2 lider de haftalarca Sivil Toplum Örgütleri ile en uygun adayın kim olabileceğini araştırmaya başladılar ama
Sonunda sürpriz bir şekilde;  Ekmeleddin İHSANOĞLU’nun ismini açıkladılar…
Ama Ekmeleddin Beyi kimse pek tanımıyordu ve önerilen adaylar arasında da değildi…
Ve işin en ilginç tarafı da;
6 Ay öncesinden Ekmeleddin Bey, KILIÇDAROĞLU’na Cumhurbaşkanlığı için Aday olduğunu söylemiş.
Kemal KILIÇDAROĞLU ve Devlet BAHÇELİ, Ekmeleddin Beyle İstanbul’da görüşmüşler…
Bu bilgileri Ekmeleddin Bey,  kendisi verdi.
Bu konuda yapılan ittifak da;
AKP’nin ve onun lideri ve Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın önünde bir set oluşturup, Türkiye’nin önünü açmaya yönelik bir girişimdi ama
Kemal KILIÇDAROĞLU ile Devlet BAHÇELİ’’nin,
Birden fazla Adayın çıkmasına müsaade etmem gibi sözleri ve dayatmaları neticesinde;
Korkulan olmuş, bütün olumsuz faktörlere rağmen;
Tayyip EROĞAN, Cumhurbaşkanı seçilmiştir…
Eğer Kemal KILIÇDAROĞLU ile Devlet BAHÇELİ, kendi guruplarını serbest bırakıp, isteyenin aday olmasının önünü açmış olsalardı;
İlk turda kıyasıya bir yarış olur ve ikiinci turda en çok oy olan Aday yarışmaya devam edeceğinden;
Tayyip ERDOĞAN, büyük ihtimalle Cumhurbaşkanı seçilemezdi…
Bu gibi uyarılar, seçim öncesinde hep yapıldı ama fayda vermedi.
Bu 2 Liderin ısrarı, akla şu soruları getiriyordu:
Tayyip ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi konusunda;
Birileri bu 2 Lidere bir görev mi vermişti?...
Gelinen noktada CHP Milletvekili Emine Ülker TARHAN, Kemal KILIÇDAROĞLU’nun birden fazla Aday çıkmasına asla müsaade etmem dayatması sonucunda, CHP’den istifa etmiş ve ANADOLU PARTİSİ’ni kurmuştur.
Prof. Dr. Birgül Ayman Güler ve Prof. Dr. Süheyl BATUM, daha önce başka konularda Kemal KILIÇDAROĞLU’nun uygulamalarını eleştirdikleri için, disiplin kuruluna verilmiş ve CHP’den ihraç edilmişlerdir…
Bu gün Kemal KILIÇDAROĞLU Yönetimindeki CHP’nin;
6 oktan ve de dolayısı ile bu Partinin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün çizgisinden çıktığı algısı ile
CHP’nin içinde ve tabanında büyük bir rahatsızlık vardır.
Ve CHP bu gün;
Birgül Ayman GÜLER,  Süheyl BATUM ve dik duruş sergileyen ve Halkımız tarafından iyi yönleri ile bilinen daha birçok Aslardan yoksun olarak seçime hazırlanmaktadır.
Bütün bu gelişmelerin tesadüfen yaşandığını da kimse iddia edemez…
Dolayısı ile birçok bilinmeyenlerin olduğu bu seçim ortamında ve gelinen noktada;
Muhalefet Liderlerinin bilerek, ya da bilmeyerek yapılmış olsun, kusurları ya da yanlışlarının olmadığını, kimse iddia edemez…
Ve Halkımızın kafası bu yüzden çok karışıktır ve büyük bir tereddüt içerisindedir…
Israrla ve üzüntü ile hep şunu soruyor.
Kime oy vereceğim!?...
Eğer bu gibi konularda biraz daha fazla bilgi sahibi olmak isterseniz;
Benim web sitemdeki Türkiye’de Siyaseten Gelinen Noktada Çözüm Önerileri başlığını taşıyan makaleyi okumanızı öneririm…
EĞER ESKİ ADI; İŞÇİ PARTİSİ, YENİ ADI; VATAN PARTİSİ BARAJI GEÇEMEZSE;
TÜRKİYE İÇİN BİR BAŞKA DEPREM OLUR…
Bilindiği üzere, işadamı Cem UZAN’ın kurduğu GENÇ PARTİ seçimde % 7.5 oy alıp seçim barajının altında kalınca;
Bu durum AKP’nin işine yaramış ve tek başına yine iktidar olmuştur.
VATAN PARTİSİ konusunda vurgulamak istediğim çok önemli husus şudur:
Halkımızın büyük çoğunluğu ve de özellikle Merkez Sağ seçmen;
Adını nasıl değiştirirse değiştirsin ne koyarsa koysun,
Bilhassa onun Genel Başkanı Doğu PERİNÇEK’in geçmişte PKK Lideri Abdullah ÖCALAN ile görüşmesi ve Kürtler hakkında söylediği bölücülük yanlısı sözlerden dolayı;
İşçi Partisi’ne ve onun devamı Partiye soğuktur ve güven duymuyordur…
Bu itibarla, eskiye dayanan olumsuz bir algıdan dolayı;
VATAN PARTİSİ’’nin % 10 seçim barajını geçebileceği kanaatinde değilim…
Umarım geçer…
Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasının sonuna yaklaşıldığında, İşçi Partisi’nin yaptığı olumsuz ve kafa karıştıran yayınların;
Ekmeleddin İHSANOĞLU’nun niçin seçilemediğinin nedenlerinden biri olduğunu da söyleyebiliriz…
Eğer VATAN PARTİSİ,% 5 ya da biraz üstünde oy alırsa;
Bilinmelidir ki, daha ziyade Kemal KILIÇDAROĞLU’nun bilerek, ya da bilmeyerek yaptığı yanlış, ya da hatalardan dolayı;
CHP ‘den VATAN PARTİSİ’ne kayan oylardır…
Böylesi bir durumda CHP, % 25-26 bandının bile koruyamaz…
EĞER İTTİFAKLA YENİ BİR GÜÇ BİRLİĞİ OLUŞTURULMAZSA;
CHP VE MHP’NİN AKP’YE BİR SET OLUŞTURMASI ÇOK ZOR GÖZÜKÜYOR...
Ben yaptığım araştırma ve görüşmelerde;
Birleşmelerin niye gerçekleşmediği, iyi niyetli girişimlerin niye sonuçsuz kaldığı konusunda şu sonuca vardım:
Sadece CHP Ve MHP gibi büyük Partiler de değil, ittifakla birleşmek söz konusu olduğunda;
İttifakla birleştirmek istediğiniz küçük, ya da orta boy Partilerin çoğu;
Diğer bir başkasının daha avantajlı olduğunu göz önünde bulundurmadan;
Gelsin bana katılsın diyor, ya da Aslan Payının kendisinde olmasını istiyor…
Ve çoğu görüşmeler, daha başlangıç aşamasında iken, sadece bu gibi sebeplerden sonuçsuz kalıyor…
Böylesi bir husus, bizim genetik yapımızla da ilgili olmalı…
Tabi ki birde kültür seviyesi ve yetişme tarzının da, bu gibi konularda önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum…
Umarım ki ittifakla birleşip, barajı geçebilecek yeni bir oluşum gerçekleşir…
22 Mart 2015 Pazar günü yapılacak olan Demokrat Parti’nin kongresinde;
Genel Başkan seçimi de gündeme alınıp;
Toparlayıcı ve bütünleştirici özelliği ne çıkan yeni bir Aday ile
Bir konuda uzman, yüksek öğrenimli, bilgili tecrübeli, vatansever insanlardan müteşekkil birde idari kadro seçilirse;
Demokrat Parti böylesi çok zor ve çok önemli bir zamanda,
Geç de olsa Türkiye için, yeni bir umut kaynağı olur…
Demokrat Parti Kongresi hakkında yazdığım makaleyi, sadece Demokrat Partililer değil; herkes okumalı…
Böylesi bir durumda, Demokrat Parti çatısı altında birleşip, toparlanmak; hem çok kolay, hem de çok etkili olur…
SON ÇARE OLARAK BİR KAÇ KÜÇÜK PARTİ İTTİFAKLA BİRLEŞİP, ORGANİZELİ OLARAK BAĞIMSIZ ADAYLARLA YOLA ÇIKARLARSA;
SEÇİM SONUNDA OLUŞACAK MUHTEMEL TAPLOYU DENGELEMEK AÇISINDAN ÇOK YARARLI OLUR…
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum:
Vatandaşlarımızdan oylarınızı, ya CHP’ye ya da MHP’ye verin gibi yönlendirmeler yerine;
Eğer vatandaşlarımızın oylarını verebilecekleri siyasi alternatifler yaratırsanız;
Türkiye’nin siyaseten geldiği noktayı, daha kolay aşarız...
Eğer böylesi bir alternatif yaratılmazsa;
Bazı vatandaşlarımız ya sandığa gitmez, ya boş, ya da geçersiz oy kullanır…
Ben böyle düşünen çok insan tanıyorum.
Hangi siyasal görüşe sahip insanların, tercihlerini hangi yönde ve nasıl kullanacaklarını iyi tahlil etmek lazım…
Merkez Sağ seçmen;
Eğer Demokrat Parti’de bir toparlanma olmazsa;
Oylarını büyük ihtimalle AKP’ye ya da kısmen CHP’ye kullanır.
Ama MHP’ye Merkez Sağdan oy gitmez.
MHP’nin seçmeni ya kendi Partisine, ya da AKP’ye oy verir
Saadet Partisi’nin oylarının bir kısmı, AKP’ye, ya da Cemaat yanlısı partilere verebilir.
Hükümet-Cemaat arasında süren kavga nedeni ile
Dindar ve Cemaate yakın olanların;
Desteklerini çekmeleri dolayısı ile de, AKP’nin oylarında kendiliğinden bir düşüş yaşanacağını düşünüyorum…
Saygılarımla, 16 Mart 015 Pazartesi
***
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ 

12 Mart 2015 Perşembe

22 MART 2015 PAZAR GÜNÜ YAPILACAK OLAN DEMOKRAT PARTİ KONGRESİ HAKKINDA…

22 MART 2015 PAZAR GÜNÜ YAPILACAK OLAN DEMOKRAT PARTİ KONGRESİ HAKKINDA…
Bu kongre kararı geç alınmış bir karar olsa da;
Demokrat Parti’nin Türkiye için yeniden bir umut kaynağı olması açısından bir başlangıç olabilir.
                Demokrat Parti’deki gelişmeleri ve Türkiye’nin siyaseten geldiği noktayı gözlemleyen ve tahliller yapan bir Köşe Yazarı olarak;
Özellikle Demokrat Parti ile ilgili olanlarını, kongre öncesinde yararlı olur ümidi ile sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu konuda söylenecek çok şey var…
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin UYSAL, eğer bu kongrede yeniden aday olmazsa,
Ya da yeniden aday olmayacağını şimdiden açıklayarak, tecrübeli ve iyi bir kadronun oluşmasına zemin hazırlarsa;
Hem Demokrat Parti’nin hem de Türkiye’nin önünü açmış olur.
Birde basına yansıyan ve sadece Demokrat Partililerin değil, çoğu kişinin de bilgi sahibi olduğu skandal haberlerden dolayı;
Zedelenen ya da yok olan itibarını, kısmen de olsa düzeltme yolunu tercih etmesi en doğru bir yaklaşım olur.
Ama ben bunu yapacağını da pek sanmıyorum.
Kongre öncesinde bilinmesi ve yapılması gereken çok önemli bazı hususları şöyle sıralayabiliriz:
1-HAKKINDA ÇIKAN SKANDAL VE ONUR KIRICI HABERLERDEN DOLAYI;
DP GENEL BAŞKANI GÜLTEKİN UYSAL, YENİDEN ADAY OLAMAZ VE DE OLMAMALI!...
İnternet Demokrat Zafer Gazetesi yazarlarından Yekta YAKTI, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin UYSAL ile ilgili olarak;
Yukarıda da vurguladığım üzere Demokrat Partili, ya da Demokrat Partili olmayan çoğu insan tarafından okunduğu anlaşılan skandal haberler yazdı…
Bu haberler, Gültekin UYSAL’ın yerli ve yabancı kadınlarla kurduğu gönül ilişkileri ile ilgili…
Ben bu konuda detaylara girmek istemiyorum…
Merak edenler detayları, adı geçen gazetenin sitesinden yeniden okuyabilirler…
Bu gibi gönül ilişkilerini bazıları normalmiş gibi görseler bile
Demokrat Parti Camiasını ilgilendiren çok önemli başka ipuçları var…
-Başta şu an halâ yerinde olduğu anlaşılan İstanbul İl Başkanı ile ona yakın olanların;
Bu gönül ilişkilerinde Gültekin UYSAL’a yardımcı olduklarına vurgu yapılıyor…
Sonra bu gibi ilişkiler birileri tarafından biliniyor ve izleniyor olmalı ki;
Yine isim vermeden geçiyorum, birileri kamerayla kayıt altına almış ve Gültekin UYSAL’a hitaben şöyle diyor:
Eğer filanca kişiyi görevden alırsan senin poponu, ilişkilerini teşhir ederim gibi tehditler savuruyor.
Demokrat Parti’nin başka teşkilatlarında da;
Gültekin UYSAL’a yakın olmakta avantaj sağlamaya yönelik olarak;
Gönül işlerinde Ona yardımcı olmaya çalışan başka kişilerinde olduğu anlaşılmaktadır…
- Partinin menfaatini ve ilerlemesini ön planda tutanların ve bu konuda gayret sarf edip, yerine göre eleştiri de bulunanların;
Bir şekilde görevden alınmaları, ya da disiplin mekanizmasını çalıştırarak, bu gibilerin Partiden tasfiye edilmeleri;
Demokrat Parti’yi zayıflatmıştır…
-Demokrat Parti Camiasını rahatsız eden ve aynı Yazarın şu haberleri de çok önemli:
Genel Başkan ve ona yakın olan bazı Yöneticilerin, aynı zamanda;
Partinin taşınmaz mallarının yok fiyatına satılıp, elden çıkarılması konusunda birbirleri ile yarış içerisinde oldukları da anlaşılmaktadır…
Yekta YAKTI’nın son haberlerine göre;
Şu an satılmak üzere olan başka Teşkilat binalarının da olduğu anlaşılmaktadır…
Bu Teşkilatlara mensup Partili arkadaşların direnmeleri ve bu satışlara engel olmaya çalışmaları lâzım…
Ayrıca Yekta YAKTI’’nın yazılarında;
Gültekin UYSAL’ın CİA ve MOSSAD bağlantılı olarak, genç siyasetçi ayarlayıp, birilerinin hesabına siyasetçi yetiştiren, İngilizce adı IRI, Türkçe versiyonu ARI olan bir kuruluşun programlarına katıldığı da anlaşılmaktadır.
-          Hatta bu konuda yazılan bir kitapta Gültekin UYSAL’ın adının da geçtiği söylenmektedir.
YEKTA YAKTI’NIN İDDİALARI GÖZARDI EDİLEMEZ VE GEREĞİ MUTLAKA YAPILMALIDIR…
-          Bir siyasi parti genel başkanının, gönül ilişkileri konusunda da dikkatli olması ve ölçüyü kaçırmaması gerekir.
-          Zira bunun tersi bir davranış;
-          Söz konusu olan siyasi patinin Meclis’e girme, ya da iktidar olma şansını önemli ölçüde azaltır…
-          Ve söz konusu olan hususlar;
-          Sadece gönül ilişkileri ile de sınırlı değil…
-          Yukarıda bunlara dair bazı örnekler de verdim…
-          Olumsuz ve onur kırıcı haberlerin basın yolu ile yayılmasından sonra;
-          Başta Demokrat Parti ANKARA İl Teşkilatı ile bazı ilçe teşkilatlarında özel toplantılar yapılarak;
-          Partililere sakın bu haberlere inanmayın gibi telkinler yapıldığı da bilinmektedir…
-          Böyle bir telkinde bulunmak; kimsenin hakkı da değildir, haddi de değildir!...
-          Eğer bu haberler doğru değilse; halâ niye ekranlarda?...
-          Sonra bu yazılanların dışında,
-          Gültekin UYSAL, bir yönetici olarak başarılı da değil…
-          2-BENİM WEB SİTEME DE GİRMENİZİ ÖNERİRİM
-          Wwwahmetyalvac1946blokspot.com
-          Ya da Google’den Ahmet YALVAÇ yazıp, enter’e bastığınızda benim resimlerim çıkar.
-          Baş tarafta Ahmet YALVAÇ1946blokspot.com’a tıklarsanız benim siteye girersiniz…
-          Burada da Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin UYSAL ve onun uygulamaları ile de ilgili yazılar var. Bunlara bir göz atmanızı öneririm…
-          Benim yazılarımda Gültekin UYSAL ile ilgili olarak gönül ilişkileri yok ama
-          Demokrat Parti’nin yeniden bir cazibe merkezi haline nasıl geleceği konusunda öneriler ve uyarılar var…
-          Ve nihayetinde laf dinlemediği için;
-          Genel Merkez’in yanındaki arsada devam eden inşaatın durdurulması ve Parti’nin zarara      sokulması var
-          Eğer bu inşaat durdurulmamış olsaydı, Demokrat Parti’nin payına düşen 12 kattan gelen kira gelirleri sayesinde, Partinin parasal sorunları da kalmayacaktı…
-          Bundan önce yapılan kongrenin usulüne uygun yapılmadığı, önerilerin yerine getirilmediği konusu var…
-          Ve nihayetinde, bu konularla ilgili olarak, Yargıya intikal eden dilekçeler var…
-          Ve nihayetinde Demokrat Parti’ye sahip çıkılması noktasında ve sorunların nasıl aşılacağı konusunda;
-           İl Başkanlarına hitaben yazılıp gönderilen mailler var…
-          Laf dinlemediği ve işi bilen insanlardan yararlanmadığı, ya da yararlanmak istemediğinden olmalı ki;
-          Neticede iş yapacak kimse kalmadığından, Genel Merkez bom boş…
-          Bence kongre kararı alınmasında bu husus, çok etkili olmuştur…
-          3-GÜLTEKİN UYSAL İLE DEMOKRAT PARTİ’NİN BİR YERE VARAMAYACAĞI ARTIK ANLAŞILMIŞTIR…
-          Benim girişim ve çabalarımın dışında;
-           Ali Naili ERDEM, Nevzat ERCAN, Esat KIRATLIOĞLU gibi geçmişte önemli hizmetlerde bulunan Parti Büyüklerinin çabalarının da sonuç vermediği görülmüş ve anlaşılmıştır.
-          Onlarında özetle söylediği husus şudur: söylediği şu dur:
-          Daha yaşın genç. Önünde yeteri kadar zamanın var…
-          Sen bu işi yürütemiyorsun. Onun için istifa et ve Demokrat Parti’nin önünü aç…
-          Eğer oluşturulan yeni kadro;
-          Demokrat Parti’yi Meclis’e ya da İktidar taşırsa, sen de bu vesile ile Meclis’e girme şansını elde edersin gibi…
-          Şimdi sorulması gereken soru şu:
-          Genel Başkan Gültekin UYSAL’ın bu ısrarının sebebi ne?...
-           4-DEMOKRAT PARTİYİ BATIRMA KONUSUNDA GÜLTEKİN UYSAL’A YOKSA BİRİLERİ BİR GÖREV Mİ VERDİ?...
-          Benim web sitemde Türkiye’de Siyaseten Gelinen Noktada Çözüm Önerileri başlığını taşıyan bir makale var. Buna bir göz atın…
-          Ceviz Kabuğu Programı yapımcısı Hulki CEVİZOĞLU, bir TV programında şöyle bir şey söyledi:
-          AKP ve Tayyip ERDOĞAN parlatılıp İktidara hazırlanırken;
-          Merkez Sağ’da bir operasyonla çökertilmiştir…
-          Demokrat Parti Genel Başkanlarından Süleyman SOYLU, AKP ve onun Lideri Tayyip ERDOĞAN hakkında söylemediğini bırakmıyor atıp tutuyordu. Ama sonunda onun saflarına geçip, Yardımcısı oldu…
-          Muhtemelen ona en azından Milletvekili yapma sözü vermiş olabilirler…
-          Ama onunda bazı sorunlardan dolayı Milletvekili Adayı olamayacağı, ya da yapılmayacağı  söyleniyor.
-          Süleyman SOYLU, devir aldığı paraları har vurup harman savurduktan sonra, Partiyi birde borca sokarak gitti.
-          İşte bundan sonrasında Demokrat Parti’nin taşınmazları satılmaya başlandı…
-          Umarım ki Gültekin UYSAL, Süleyman SOYLU gibi bir yol izlemez…
-          Gültekin UYSAL, bir şeyler yaparak, Demokrat Parti’yi güçlendirip, Meclis’e taşımak yerine;
-          Sözde Parti’yi ayakta tutmak adına, parasal ihtiyacı karşılamak için taşınmazları satma yolunu tercih etti…
-          Bu yanlış bir yöntem…
-          İşin özü ve özeti şu dur:
-          Gültekin UYSAL 2011’den beri, Demokrat Parti’nin başında,
-          30 Mart 2014’de yerel seçimlerde aldığı oy da ortada; % 0,040.
-          Dolayısı ile Gültekin UYSAL’ın Genel Başkanlığı bırakması lazım…
-          5-KONGRE ESNASINDA BİR DELEGENİN DİVAN BAŞKANLIĞINA ÖNERGE VERİP, GENEL BAŞKAN SEÇİMİNİ İSTEYEBİLİR AMA
-          SONUCU OYLAMA BELİRLER…
-          Eğer böylesi bir husus; çok sayıda delegenin benzer dilekçeleri ile takviye edilirse işe yarayabilir. Örneğin toplam delegenin yarısından fazlası gibi…
-          Ama kongre öncesinde başka hazırlıklarında yapılması lazım…
                6-HERKES DP GENEL MERKEZİNE FAKS ÇEKİP, GENEL BAŞKAN SEÇİMİNİNDE YAPILMASINI İSTEMELİ…
                7-ÇOK SAYIDA DEMOKRAT PARTİLİ GENEL MERKEZ ÖNÜNDE TOPLANIP, DURUM PROTESTO EDİLEBİLİR.
                Ama bu protestolarda şiddete başvurulmamalı…
8-MUHTEMEL GENEL BAŞKAN ADAYI KİM YA DA KİMLER OLABİLİR?...
Demokrat Parti’nin eski ileri gelenlerinden Ali Naili ERDEM, Nevzat ERCAN ile Esat KIRATLIOĞLU;
Bunlardan biri Genel Başkan Adayı olarak öne çıkabilir,
Diğerleri de mutlaka İdare Heyeti’nin içinde olmalı.
Eğer Ali Naili ERDEM, Genel Başkan Adayı olursa daha uygun olur…
Hariçten birileri bu işin altından kalkamaz…
9-EĞER SİZLERDE BENİM GİBİ DÜŞÜNÜYORSANIZ;
ADI GEÇEN PARTİ BÜYÜKLERİNDEN GÖREV ALMALARINI TALEP EDİN…
10-BÖYLESİ BİR DURUM;
DEMOKRAT PARTİNİN GEÇ DE OLSA TOPARLANMASINA VESİLE OLUR,
BİRİLERİ İLE SEÇİM İTTİFAKİ YAPMADA; AVANTAJLI BİR PARTİ KONUMUNA GİRER…
11-EĞER ŞİMDİDEN GÜLTEKİN UYSAL’IN HAZIRLADIĞININ DIŞINDA;
Ayrı bir kadro oluşturulur,
GİK, MKYK VE DİİĞER MEKANİZMALAR İÇİN ŞİMDİDEN HAZIRLIK YAPILIRSA ÇOK YARARLI OLUR…
Böylesi bir hazırlığın şu faydası vardır:
Eğer Gültekin UYSAL,
Başka bir Partiden Milletvekili Adayı olursa;
O zaman yerine;
Sözünden çıkmayacak bir Genel Başkan Adayını ve ona uygun bir idare heyetini öne çıkarıp,
Son anda Genel Başkanlığa yeniden aday olmayacağını açıklayabilir…
Zira bu yönde bazı duyumlar ve iddialar var…
Çünkü bütün gerekçe ve ısrarlara rağmen;
Gültekin UYSAL, yakın zamana kadar, Kongre kararı almak istemiyordu. Dolayısı ile son anda Kongre kararı alması;
Böyle bir ihtimali kuvvetlendiriyor…
12-HERKES BÖLGESİNDEKİ ÜST KURUL DELEGELERİ İLE İRTİBAT KURMALI VE ONLARI, İKNA ETMELİ…
ÖZET VE SONUÇ:
13-Genel Başkan seçiminin de kongre gündemine alınmasını;
Oylamaya başvurmadan, halletmek için;
Kongre üyelerinin yarısından 1 fazlasının, Divan Başkanlığına dilekçe vermesi lazım,
Ya da kongre salonunda hazır bulunan kongre delegelerinin yarısından 1 fazlasının, Divan Başkanlığına önerge vermesi gerekir.
Dilekçeler münferit olarak verilebildiği gibi;
Bir ön yazı ekinde, isimler alt alta yazılarak toplu olarak ta verilebilir.
14-Gültekin UYSAL’ın hazırladığı listeye alternatif bir liste oluşturulması, sürecin başarılı ve hızlı bir şekilde sonuçlanması için;
Acilen Genel Başkan Adayı ve Çekirdek kadronun belli olması lazım…
Umarım ki Sayın Ali Naili ERDEM ve Arkadaşları bu görevi kabul eder.
Ve böylece Demokrat Parti’nin önü de açılmış olur…
Saygılarımla 9 Mart 2015 Pazartesi
                                  Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
                       Enerji Uzmanı, Gazeteci-Yazar

2 Mart 2015 Pazartesi

ŞAH FIRAT OPERASYONU ŞLANLI BİR TAHLİYE, YA DA ŞANLI BİR GERİ ÇEKİLİŞ Mİ?... BAZI YETKİLİLER BU ANLAMA GELEN SÖZLER SÖYLÜYOR, YA DA BAZI GAZETELER BU ANLAMDA BAŞLIKLAR ATIYOR…

ŞAH FIRAT OPERASYONU ŞANLI BİR TAHLİYE, YA DA ŞANLI BİR GERİ ÇEKİLİŞ Mİ?...
BAZI YETKİLİLER BU ANLAMA GELEN SÖZLER SÖYLÜYOR, YA DA BAZI GAZETELER BU ANLAMDA BAŞLIKLAR ATIYOR…
                Konunun arka planına da gireceğim ama sizlerin de malûmu olduğu hususun özeti şu:
Türk Silahlı Kuvvetleri 21 Şubat 2015 Cumartesi günü saat 21 den itibaren 2 yerden Suriye topraklarına giriş yapmış ve operasyon böylece başlamış…
39 Tank, 57 zırhlı araç, 572 personeli taşıyan 100 araç Mürşit Pınar’dan Kobane’ye geçiyor…
Sonra 21.02’de bir başka Birlik, sınıra 200 metre mesafedeki Suriye’nin Eşme köyüne geçiyor ve Süleyman ŞAH Türbesi’nin taşınacağı yere Türk Bayrağını dikiyor…
Zırhlı birlikler 030’da Süleyman ŞAH Karakolu’na ulaşıyor.
04.45’de orada bulunan 38 bordo bereli askerimiz ile kutsal emanetlerin nakli tamamlanıyor.
Tabi ki Süleyman SAH ile onun 2 Korumasının sandukaları da oradan alınıyor.
Ama basına yansıyan bir habere göre sandukaların içinin boş olduğu iddia ediliyor.
Eğer bu iddia doğru ise;
Süleyman Şah ile onun 2 Korumasının cesetlerinin halâ yerlerinde olduğu söylenebilir… Zira Türk geleneklerine göre; cesetlerin sandukada değil de, sandukanın altında bulunan toprak mezarda gömülü olacağına işaret ediyorlar.
Sonuçta orası terkedilirken; Süleyman ŞAH Türbesi’de patlatıcı ile imha ediliyor…
Şimdi böylesi bir operasyon ve sonuçta bize ait olan bir toprağı bu şekilde terk edip, İŞİD’in kontrolüne bırakmak;
Şanlı bir geri çekiliş, ya da şanlı bir tahliye olarak adlandırılabilir mi?...
Böylesi bir benzetme ancak AKP Hükümeti’nin seçim öncesi oy kaybını önlemeye yönelik bir  imaj düzeltme ve bu yönde bir algı yaratma çabası olarak düşünülebilir
Aslında böyle bir benzetmeyi yapan da yazanda ya AKP’nin kurmaylarıdır; ya da AKP’den bir şeyler koparmak isteyen bir yandaştır…
Böylesi bir benzetmeye inanan sade bir vatandaş ise;
Genelde koyu bir AKP yanlısıdır…
Bu operasyonun basınımız da nasıl yer aldığından örnekler de vereceğiz.
Bizim ordumuz elbette şanlıdır; İyi eğitimlidir, disiplinlidir, cesurdur. Gerektiğinde canını da ortaya koyarak kendisine verilen görevi en iyi bir şekilde yerine getirir…
Bunun yakın tarihimizde ve geçmişte de çok örnekleri vardır…
Ama Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin emrindedir ve emir-komuta zinciri içinde çalışır.
Bu defasında da öyle olmuştur ve operasyonun yapılış şekli ile içimizi sızlatan hususlar; mutlaka Hükümetin bilgisi dahilindedir ve onun onayı ile yapılmıştır.
Ama kritik durum ve zamanlarda elbette Genel Kurmay Başkanlarının da çok önemli bir rolü vardır
Ve şimdiki Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL’in durumu çok tartışmalıdır ve başta Güneydoğu bölgemizde sınırların yolgeçen hanına dönmesinden, terör ve teröristlerle mücadele edilmemesinden ve daha bazı örneklerden dolayı da Halkımız rahatsızdır…
Sonuç itibarı ile şu söylenebilir:
1-ŞAH FIRAT Operasyonu bir kurtarma operasyonudur ve TSK’da bu görevi yerine getirmiştir.
Bu operasyon esnasında bir çatışma yaşanmamasını;
IŞİD ile Suriye’deki PYD’ye ve onun silahlı gücü YPG’ye bağlayanlar olsa da;
Buna gerçekte ihtiyaçta yoktur.
Zira Hükümet TSK’nin elini, kolunu bağlamasa;
Türk Silahlı Kuvvetleri, IŞİD’i de, PKK’yı da, PYD’’nin askeri kolu YPG’yi de böcek gibi ezer…
Bu operasyona katılan zırhlı birliklerin ve askeri personelin miktarını ve dökümünü yukarda gördünüz…
Sıraladığım terör örgütleri karşı koysalar bile ne yazar!...
Ama Hükümet’n açılım-saçılım bozulmasın gibi gerekçelerle,
Ya da eğer IŞİD’e vermiş olduğu bir söz varsa
Ve taraflardan aman sorun çıkarmayın gibi bir talepleri olmuş ise;
Birileri biz yardım ettik diyebilir…
Zaten Hükümetin buna benzer bazı açıklamaları da var...
2-Suriye topraklarındaki terörist guruplara bilgi veriyorsun, ya da yardım talebinde bulunuyorsun;
Ama Suriye Hükümeti’ne bilgi verilmeden topraklarına giriyorsun ve hele izin almadan Süleyman ŞAH Türbesi için Eşme’de bir başka alanı işgal ediyorsun…
Böylesi bir husus;
Hem komşuluk ilişkilerine, hem de uluslararası hukuka aykırı bir durumdur.
Nitekim bu gibi sebeplerden dolayı, Suriye Yönetimi, Türkiye Cumhuriyeti’ni Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na şikâyet etmiştir…
Zaten Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU, 22 Şubat 2015  Pazar günü sabahleyin bir Televizyon  kanalında canlı yayında, operasyonla ilgili olarak;
Kimseye bilgi verilmedi,  kimseden izin alınmadı gibi ifadeler kullandı…
Bu gibi açıklamalarda, Suriye’nin iddialarını doğruluyor…
3-Süleyman Şah’ın ölümünden bu güne kadar, Türbesinin yerinin 3 defa değiştirilmiş olduğu söylense bile;
Bu hususun çok önemli gerekçeleri olmuştur.
Ama en son 1973’te değiştiği söyleniyor. Orada baraj kurulması gibi nedenlerle…
Ve bu son yer değiştirme de Suriye Hükümeti ile varılan bir mutabakat neticesinde olmuştur…
Ama bu toprakların yüzlerce yıldır Türk Hakimiyetinde olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda;
Diğer 2 yer değiştirmede gerekçe;
Türk Yöneticilerin tercihi olabilir…
SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ VE SAYGI KARAKOLU YURT DIŞINDAKİ BİR TÜRK TOPRAĞIDIR
                Suriye’nin Halep kenti yakınlarında Karakozak mevkiinde bulunan ve Türkiye’den 37 Km. uzakta bulunan ve 1921’de Fransa ile yapılan Ankara Antlaşması’nın 9 uncu, 1923’te yapılan Lozan Antlaşması’nın 3 üncü maddesine göre; Türk toprağıdır.
Süleyman Şahın ölüm tarihi 1086 dır.
Süleyman Şah, 1071 Malazgirt savaşından sonra, Anadolu’nun Türkleşmesini sağlayan en önemli komutanlardan biridir.
Ve Fırat nehrini geçerken boğularak öldüğü ve mezarının da bu yüzden Fırat nehrinin yanında olduğu söyleniyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nu kuran Osman Beyin Dedesinin adının da Süleyman Şah olduğunu düşünürsek ve ölüm tarihinin 1086 olduğunu da göz önünde bulundurursak;
Burada söz konusu olan Süleyman Şah’ın Selçuklu Komutanlardan olduğu anlaşılmalıdır.
SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ HAZİRAN 2014’TE IŞİD TARAFINDAN KUŞATILMIŞTI.
Bu husus o zaman günün en önemli konusu idi…
Aradan gecen 8 ay içerisinde konu unutulmuştu…
Anlaşılan şudur ki; meğerse IŞİD kuşatması, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin operasyonuna kadar devam etmiş ve orada bulunan 38 askerimiz kurtarılmış… 
Burada en önemli husus şu:
Normalde ayda bir personel değişimi yapılıyormuş ama IŞİD kuşatması nedeni ile 8 aydan beri bu değişim yapılamıyormuş..
Demek ki ihtiyaç maddeleri ile mühimmat takviyesi de bu değişim esnasında yapılıyormuş…
Bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor:                                                                            
Acaba bu süre içerisinde askerlerimiz ne yediler ne içtiler?
Yeterli yiyecek içecek stokları ile yeterli mühimmatları var mıydı? Bunları tam bilmiyoruz.
İddia şudur ki askerlerin yemeklerini bile IŞİD veriyormuş…
Gelinen noktada operasyondan başka bir çözümün olmadığı anlaşılmaktadır…
IŞİD SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİNİ NİYE KUŞATMIŞTI VE TALEPLERİ NEYDİ?...
Şimdi bu konunun nelerle ilişkili olabileceğini anlamak için biraz gerilere gidelim.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde ve işlerin kızıştığı bir zamanda, Türkiye’nin Irak’taki Musul Konsolosluğu;
IŞİD militanları tarafından basılıyor.
Bu baskın neticesinde orayı korumakla görevli olan güvenlik görevlileri ile 3 TIR şoförü ve  aralarında 1 bebeğinde bulunduğu Konsolosluk personeli olmak üzere, toplam 49 kişi rehin alınıyor.
Konsolosluğu korumakla görevli olan güvenlik güçleri de müdahale etmiyor. Ve IŞİD böylece oradaki herkesi alıp götürüyor.
İşin başka bir tuhaf tarafı da şu:
Musul’da temsilcilikleri bulunan Devletler, yaklaşan IŞİD tehdidini gördüklerinden;
Oradaki temsilciliklerini boşaltıyorlar…
Bu itibarla Musul’daki Türk Konsolosluğu’nun basılması öncesi ve sonrasında yaşananlar;
Birçok muammalarla dolu…
Cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasının sürdüğü dönemde yetkililer;
IŞİD rehineleri bu gün bırakır, şu gün bırakabilir, birkaç gün içinde bırakabilir gibi laflar ediyorlardı.
Ama beklenenler olmadı…
Eğer rehineler seçim öncesinde bırakılmış olsalardı;
Başbakan Tayyip ERDOĞAN, elbette büyük bir farkla Cumhurbaşkanı seçilirdi. Ama olmadı…
Tabi ki o zaman rehinelerle ilgili durum konusunda yayın yasağı da olduğundan;
Konu hakkında kesin bir bilgi yoktu…
Rehineler yaklaşık 3.5 ay sonra serbest kaldılar…
Yetkililer ilk başta operasyonla kurtarıldı gibi şeyler söyleseler bile
Bu işin böyle olmadığı sonradan anlaşıldı…
Belli ki bazı pazarlıklar yapılmıştır, muhtemelen bazı ödünlerde verilmiştir…
Bu konuda o zaman basına yansıyan şekli ile bazı örneklerde vereceğiz…
IŞİD’İN CAMİLERİ VE TÜRBELERİ DE YIKTIĞI BİLİNİYORDU…
Süleyman ŞAH Türbesi’nin kuşatılması da rehinelerin serbest bırakılmaları sonrasına rastlıyor…
Burada dikkate alınması gereken ve çok önemli çok önemli olan husus şu:
IŞİD’e kalsa, Süleyman Şah Türbesi’ni havaya uçururdu…
Eğer böyle bir şey olsa, Türkiye’de siyaseten büyük bir deprem olurdu…
Ama oradaki askerlerimizi kurtarmak için 8 ay sonra bir operasyon yapılıyor ve
IŞİD bir müdahalede bulunmuyor.
Ve Süleyman Şah ile onun 2 Korumasının sandukaları ve kutsal emanetlerde alınıp mekân terk edilirken,
Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu da patlayıcılarla imha edildikten sonra geri dönüş başlıyor…
Ve makalenin başında da vurgulandığı üzere;
Süleyman Şah Türbesi için, yine Suriye Topraklarında ve sınırımıza 200 metre mesafede olan Eşme köyünde Suriye Hükümeti’nin bilgisi ve izni olmadan,  yeni bir alan işgal ediliyor…
Meselenin özü ve şekli  bu dur…
Ve böylece IŞİD’in yapmak istediğini T.C Hükümeti kendisi yapmış oluyor ve böylece;
Muhtemelen Türbeyi korumakla görevli olan 38 askerimizin hayatları kurtarılmış oluyor…
Hem de çok önemli olan ve 7 Haziranda yapılacak Milletvekili seçimleri öncesinde olası bir başka  siyasi depremde önlenmiş, ya da yumuşatılmış oluyor…
Bu yaşananlardan şöyle bir özet ve sonuç çıkarılabilir:
Eğer terör örgütlerine taviz verilir ve onlardan medet umulursa;
Gün gelir, bu gibi kişiler ya da terör örgütleri, Yöneticileri ve Türkiye’yi çok zor durumlarla karşı karşıya bırakabilir
Saygılarımla 2 Mart 2015 Pazartesi.

                                  Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ