15 Ağustos 2015 Cumartesi

MERKEZ SAĞ, YENİDEN NASIL AYAĞA KALKAR?...

MERKEZ SAĞ,  YENİDEN NASIL AYAĞA KALKAR?...
BU BAĞLAMDA PROF. DR. VECDET ÖZ’ÜN ÖNDERLİĞİNDEKİ ADALET PARTİSİ MUTLAKA DESTEKLENMELİDİR…
ADALET PARTİSİ
12 EYLÜL 2015
Sayın Okurlar, aslında böylesi bir girişim; Merkez Sağın yeniden toparlanıp, yaşadığımız bu  kritik günlerde ve seçim öncesinde;
Türkiye için, yeniden bir umut kaynağı olma noktasında, iyi bir başlangıç olabilir.
Merkez Sağın yeniden toparlanıp, Halkımız için bir umut kaynağı olması;
Türkiye’de bozulan siyası dengenin yeniden tesis edilebilmesi için;
Öncelikle, bu Camiaya gönül verenlerin bir şeyler yapması gerekiyor…
Bu makalede daha çok bu konu üzerinde duracağız.
Merkez Sağ denilince ilk akla gelen Partinin, aslında Demokrat Parti olduğu anlaşılır. Ama şu anda Demokrat Parti kuşatma altındadır. Ve şu an itibarı ile
Demokrat Partiyi ayağa kaldırmak için, şöyle yapmak lazım, böyle yapmak lazım diye önerilerde bulunmanın da hiçbir faydası olmaz…
Zira şu an, Demokrat Parti’yi yönetenlerin;
Patiyi ayağa kaldırmak, Türkiye için bir umut olma yolunda, bir niyetlerinin olmadığını görüyoruz.
7 Haziran 2015 seçiminde, aldıkları oy da ortada. Türkiye genelinde, 75 Bin oy…
Her defasında gittikçe azalan bir oy temposu.
Diğer üst Yöneticileri saymıyorum;
Şu an itibarı ile Genel Başkan Koltuğunda oturan Gültekin UYSAL;
Bu güne kadar, DP’nin ayağa kalkması konusunda;
Ne kendinden küçüklerin, nede kendinden büyük olan ve bu Partiye gönül verenlerin, sözlerini, önerilerini dinliyor?
Ne de istifa edip, Demokrat Parti’nin önünü açmak istiyor...
Yaptığı tek iş;
Gayri menkul zengini  olan, Demokrat Parti’nin taşınmazlarını satıp, çarçur etmek!...
Şimdi soru şu:
Böylesi bir kişi, Demokrat Partiyi, bitirme noktasında görevli değilse, nedir?...
Kendisine muhalif olanları, öneride bulunanları;
Eğer gücü yetebiliyorsa, ya Yönetimden alıyor,  ya da sözde Disiplin mekanizmasını işleterek, Partiden atıyor…
Bu gibi konulara örnek olması bakımından; İnternet gazetesi, Demokrat Zafer’e bir göz atmanızı öneririm.
Bazıları Gültekin UYSAL için; genç, yakışıklı, pırıl pırıl diyorlar…
Bu özellikler, belki film artisti, ya da dizi artisti olmak için gerekli olabilir. Ama bu gibi işlerde bile; yine işe uygun, yetenek gerek…
Demokrat Parti ve Gültekin UYSAL konusunda, en fazla, en ciddi eleştiriler yapan ve sürekli bir şeyler yapma gayretinde olanlardan, biri benim.
Yazdıklarıma;
Sadece Demokrat Partililer değil, siyasetle uğraşan herkes bir göz atmalı…
Bu gibi konularda yazdığım tüm yazıları, benim web sitemde bulabilirsiniz…
Ben aslında Enerji Uzmanı, bir Makine Yüksek Mühendisiyim. Ama siyasi konularda da;
Türkiye’de en kaplamlı analiz yapan, yazarlardan biri olduğumu düşünüyorum.
Türkiye’nin adım adım, bölünüp, parçalanma noktasına nasıl getrildiğinin ipuçlarını
Ve çözüm yollarının ipuçlarını, benim makalelerde bulabilirsiniz.
Dolayısıyla bu yazdıklarımı da; sadece Merkez Sağ, ya da Demokrat Partililer değil; Ülkemiz adına kaygı duyup, bir şeyler yapmak gereğini duyan herkes, okumalı…
Şimdi tekrar başa dönüyorum ve yeni kurulacak olan, Prof. Dr. Vecdet ÖZ Başkanlığında ki ADALET PARTİSİ’ni;
 Prof. Dr. Vecdet ÖZ
Demokrat Parti de bilerek yaratılan bir tıkanıklığın önünü açmak bakımından, çok önemli bir fırsat olduğunu söyleyebiliriz.
Ben 7 Haziran 2015 Seçiminde Ankara 1. Bölgeden Bağımsız Milletvekili Adayı idim. Seçim Beyannamesinde;
Türkiye’nin siyaseten nasıl bir kuşatma altında olduğunu ve bu ortama nasıl gelindiğini, özet halinde ortaya koydum. Burada DP nin de kuşatma altında olduğuna özet halinde de olsa vurgu yaptım…
Ama bu sorunun halledilmesinde;
Öncelikle, Merkez Sağ, ya da Demokrat Parti’ye gönül verenlerin bir şeyler yapması gerektiğini özellikle vurgulamak isterim
Şimdi tekrar başa dönüyorum ve Prof Dr. Sayın Vecdet ÖZ ün yakında kuracağı, Adalet Parti’si ne;
Niçin destek verilmesi gerektiği konusunda bir şeyler söylemek istiyorum…
Böylesi bir işe başlamadan önce;
Zaman ayırıp, kafa yormak lazım, para ayırmak lazım, gerekli ve yeterli eleman bulmak lazım…
Sayın ÖZ bütün bu işleri başarmış ve Partiyi kurma aşamasına getirmiş.12 Eylül 2015’de resmen açılacağı söyleniyor.
Saynı ÖZ’e başarılar diliyorum. Büyük bir özveri gerektiren böylesi zor ve meşakkatli bir işi, son noktaya kadar getirdiği için, kendisini kutluyorum.
Bu aşamada onu eleştirmek yerine; hayırlı olsun, başarılar dilerim, demek lazım. Ayrıca herkesin böyle bir davranış sergilemesinin dışında;
Bu noktada herkes, kendi bilgi ve tecrübesi dahilinde, sürece bir katkı koymalıdır..
Bilim adamı ağırlıklı bir ana kadronun oluşturulmaya çalışıldığını görüyorum. Bu aslında güzel bir şey ama
Merkez Sağın tabanı ile de irtibatın güçlendirilmesi, çemberin genişletilip, Türkiye genelinde bir umut haline gelebilmesi için;
Ali Naili ERDEM, Esat KIRATLIOĞLU, Nevzat ERCAN, Turhan GÜVEN gibi Parti Büyüklerine de, bu oluşumda yer verilmesi, onların bir şekilde onure edilmesi de gerekir.
Ben kendi adıma gereken katkıyı koyacağımı, şimdiden söylüyorum.
Halkımız nezdinde oy potansiyeli olarak ta karşılığı olan, Bilim adamı ve siyasetçileri de, bir şekilde, böylesi bir oluşuma dahil etmek lazım.
Yukarıda isimlerini zikrettiğim Parti Büyükleri zaten; Birleşik Demokrat Parti hareketini oluşturmaya çalışıyorlardı. Burada sayıları binlerle ifade edilebilecek bir potansiyelin olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan, bu arkadaşlarımızın onurlandırılıp, sisteme dahil edilmelerini, çok yararlı buluyorum.
BÖYLESİ BİR OLUŞUMUN
HIZLANDIRILMASI, NEDEN ÇOK ACİL?
AKP, 13 yıldır iktidardadır.
AKP’nin İktidara gelmesi, 13 yıl gibi uzun bir süre İktidarda kalması da;
Merkez Sağın çökertilmesi, ya da toparlanmasının engellenmesi neticesinde olmuştur.
AKP Demokrasinin imkânlarından yararlanıp iktidar olmuş ve bu günlere gelmiştir ama iktidarı bırakmak istemediği de, 7 Haziran seçimi sonrasında ki yaşananlar ve uygulamalarla da ortadadır.
7 Haziran seçimi ile
AKP dahil, hiçbir siyasi Parti; tek başına İktidar olabilecek çoğunluğa ulaşamamıştır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, yeni Hükümeti kurma görevini, Ahmet DAVUTOĞLU’na vermiştir ama
Ahmet AVUTOĞLU’da aldığı talimat gereği olmalı ki; işi yavaştan almış, 13 Temmuz 2015 Perşembe aksamı;
CHP ile yürütülen Koalisyon çalışmalarından, bir sonuç alınamadığını belirterek;
Bir erken seçim sinyali vermiştir.
Bu geçen süre içerisinde, Ahmet DAVUTOĞLU yeni Hükümeti kuramadığı için, görevi iade etmediği gibi;
 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’da görevi ondan alıp; sırada bekleyen CHP Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU’na vermemiştir.
Dolayısı ile
MHP’nin Lideri Devlet BAHÇELİ’ye de sıra gelmemiştir.
Gelinen böylesi bir nokta Yetki Gaspıdır…
Ve öyle anlaşılıyor ki;
İstifa etmiş bir Başbakan sıfatıyla;
Seçime kadar da Hükümeti ötüreceği anlaşılmaktadır…
Bu da son derece yanlış bir şeydir.
Ayrıca siyaseten gelinen noktada CHP lideri Kemal KILIÇDAROĞLU, MHP Lideri Devlet BAHÇELİ ve HDP Lideri Selahattin DEMİRTAŞ ile de Türkiye’nin bir yere varamayacağı da görülmüş ve anlaşılmıştır.
Bu açıdan yeni seçimi etkileyebilecek en önemli faktörün, AKP’yi daha da geriletecek gücün;
Merkez Sağ olduğu, tekrar görülmüş ve anlaşılmıştır…
Bu açıdan hızlı davranıp, çabuk toparlanmak gerekiyor…
Böylesi bir süreç ve çalışma temposu içine girildiğinde;
Demokrat Parti’nin İl ve İlçe Teşkilâtlarından bazılarının da, ADALET PARTİSİ’ne geçeceği ve bu geçişlerin, zamanla hızlanacağından;
Demokrat Parti’nin tamamen bu yeni oluşumla birleşeceğini de, var sayıp;
Adalet Partisi’nin gerekli ve yeterli olgunluğa ulaşabileceğini ve Türkiye için yeni bir umut olabileceğini düşünüyorum.
Saygılarımla.15 Ağustos 2015 Cumartesi.
                                                  Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ

YORUMLAR

Hasan Can
16-08-2015 04:32:00
Ahmet beyefendi, öncelikle yapmış olduğunuz tespitlere katıldığımı belirtmek isterim. Vecdet Öz beyefendinin samimi duygularla ve memleket perver düşüncelerle yola çıktığını, zor şartlara rağmen arkadaşları ile birlikte maddi ve manevi imkanlarını seferber ettiğini biliyorum. Adalet Partisinin ismi ile kuruluş zamanlaması ise harika diye düşünüyorum. Size katıldığım en önemli husus, partinin geçmişinden gelen ağabeylerle işbirliği yapılmasıdır. Ancak Vecdet bey ve arkadaşları ile partinin rencide edilmeden eskilerle kaynaşmanın temini için bence burada izlenecek yol şu olmalıdır, öncelikle ağabeyler gençleri bu yola çıktıkları için tebrik etmeliler ve desteklerini ifade etmeliler, gençlerde bir teşekkür ziyareti ile onları partiye kurucu olarak davet etmelidir. Bu arabuluculuk görevide size ve Demokrat Zafer ekibine yakışır.

10 Ağustos 2015 Pazartesi

PKK VE IŞİD GİBİ TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI YAPILAN SON OPERASYONLARIN; KOALİSYON ÇALIŞMALARI, YA DA BİR ERKEN SEÇİMLE İLİŞKİSİ VAR MIDIR?...

PKK VE IŞİD GİBİ TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI YAPILAN SON OPERASYONLARIN; KOALİSYON ÇALIŞMALARI, YA DA BİR  ERKEN  SEÇİMLE İLİŞKİSİ VAR MIDIR?...
            Elbette var…
Biz burada bu son gelişmelerin; ne kadarının iç politika, ne kadarının da Dış politika ile ilgili olduğunu belirtmeye çalışacağız…
Bu itibarla yaşanan olayları öncelikle önem sırasına göre ele almak, sonrasında; yapılmak istenen şeyin, varılmak istenen hedefin ne olduğunu ortaya koymaya çalışacağız…
Başlıca konular ve cevaplanması gereken sorular şunlar:
1-SURUÇ KATLİAMI VE SONRASINDA YAŞANAN GELİŞMELER
20 Temmuz 2015 Pazartesi günü Urfa’nın Suruç ilçesinde;
IŞİD Terör Örgütüne mensup bir militanın, üzerindeki patlayıcıları patlatması sonucunda yaşanan intihar saldırısında;
Biri terörist, 32 kişinin ölmesi ve 100’yakın vatandaşımızın da yaralanması ile sonuçlanan süreçle, yeni bir döneme girilmiş oldu.
Bu tarihten sonra TSK; PKK, PYD ve IŞİD mevzilerini karadan ve havadan vurmaya başladı.
PKK’nın saldırıları arttı, nerede ise her gün yeni bir çatışma haberi, asker ve sivil tarafından yeni ölüm ve yaralanma haberleri almaya başladık…
 Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU, PKK ile mücadelenin devam edeceğini söyledi…
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, Çözüm Süreci’nin artık bittiğini belirti ve HDP için;
PKK’yı desteklediği, yaşanan terör eylemlerini savunduğu gibi gerekçelerle; bu Partinin kapatılması gerekir gibi ifadeler kullandı…
Bu gibi ifadeler; yakın bir gelecekte yaşanacak gelişmeler için, çok önemli sinyaller…
1-AÇILIM BİTTİ, HDP; PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ARKASINDA DURAMAZ, DOLAYISIYLA KAPATILMALIDIR GİBİ SÖZLER; HALKIMIZI YANILTMAYA VE OY DEVŞİRMEYE YÖNELİK GİRİŞİMLERDİR…
Açılm-Saçılım  çalışmalaının;
Türkiye’yi bölüp- parçalamaya yönelik, bir Amerikan projesi olduğunu,
PKK ve PYD’nin de arkasında ABD olduğunu, artık çoğu kişi biliyor…
Bu konuyu, aşağılarda özet halinde tekrar açacağım.
Ama yakın bir gelecekte, bir erken seçim gözüktüğünden;
Bu gibi beyanların; seçim kazanmaya yönelik, bir algı operasyonu, imaj düzeltme girişimleri olduğunu, özellikle belirtmeliyim…
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU ile AKP’nin fiili Lideri konumundaki şimdinin Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN bakımından;
AKP’nin yeniden tek başına iktidar olabilecek çoğunluğu sağlayabilmesi için;
Böylesi beyanlar, onlar açısından normal karşılanabilir…
Ama gerçek şu:
Oslo’da PKK’nın Üst Düzey Yöneticileri ile yapılan gizli görüşme ve pazarlıklar artık biliniyor.
HDP’nin; PKK’ın Meclis’teki uzantısı olduğu da biliniyor…
Bu hususu, zaten HDP’nin yetkilileri de, açıktan kendileri söylüyor…
Görüşmelere çoktandır;
 İmralı adasında cezasını çekmekte olan, PKK’nın Başı Abdullah ÖCALAN’nın da, doğrudan dahil olduğunu ve görüşmelerin, seçim öncesine kadar, açıktan yürütüldüğünü de, artık, herkes biliyor…
Açılım ve bu gibi konularda Eski Başbakan ve yeni Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın sözleri, yaklaşımları, verdiği beyanatlar, yazılı ve görsel basında kayıt altında…
Söylem ve eylemdeki değişikliğin nedeni, geçmişte yaşanan benzer, başka bir örnekle, şöyle özetlenebilir:
17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının gündeme gelmesine kadar, geçen süre içerisinde;
AKP Hükümeti ile Cemaat’in iyi anlaştıkları, Sayın ERDOĞAN’nın;
Ne istediler de vermedik gibi sözlerinden açıkça anlaşılıyordu.
Bu operasyonlardan sonra, Cemaat’in;
Devlet içindeki paralel yapılanmadır, Ordu’muza kumpas kuran odur gibi suçlamalarla, düşman ilan edilip, bitirilmek istendiğini de biliyoruz…
Eğer Cemaat 17 ve 25 Aralık 2013 Operasyonları ile Tayyip ERDOĞAN’ın ayağına basmamış olsaydı, bu durumlar yaşanmazdı…
Şimdi benzer durum, HDP ve onun Lideri konumundaki Selahattin Demirtaş için geçerli.
Eğer HDP seçim barajını aşıp, Meclis’e girmeseydi;
AKP, yine tek başına iktidar olabilecek çoğunluğu, yakalayabilirdi…
Eğer AKP, 400 Milletvekili çıkarabilseydi;
Başta AKP’nin amacına uygun bir Anayasa yapmak imkânı da olabilirdi, açılımda aynen devam edebilirdi…
Açılım- Saçılım söylem ve eylemlerinin işe yaramadığı AKP’ye oy kaybettirdiği görüldüğünden;
Tırmanan terör faaliyetleri ile Ülkemizin bölünme noktasına gelmesinde, baş sorumlu olarak;
HDP’yi ve onun lideri Selahattin DEMİRTAŞ’ı hedef tahtasına oturttu
Ve HDP’in silahlı gücü PKK’ya da’  karşı bir tavır içinde olunduğu görüntüsü verilmeye başlandı…
MHP Lideri Devlet BAHÇELİ, düşman konumunda gözükmese bile;
MHP’ye kayan oyların en azından bir kısmını, AKP tarafına çekip işi şimdiden garantiye almak istendiği de ortada…
Yaşanan bu son gelişmeler ve Strateji değişikliği;
AKP ve Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN için, siyasi bir satranç niteliğinde dir.
Sırf AKP’den kurtulmak için, söylem ve eylemlerine katılmasa bile bazı vatandaşlarımız; sadece bu yüzden HDP’ye oy verip,
HDP’nin seçim barajını aşmasını, Meclis’e girmesini sağladı
Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri ABD’de;
HDP’nin seçim barajını aşıp, Meclis’e girmesini istiyordu.
Zira ABD, IŞİD’le mücadelede, Tayyip ERDOĞAN’ın isteksiz davrandığını görmüş ve gelinen nokta itibarı ile de; onun artık kontrol edilemez biri olduğu noktasından hareketle; üzerini çizmiştir…
Ama ABD Türkiye ile ilgili konularda, projesinden vazgeçmiş değil…
Eğer Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN;
Başta ABD’nin ve Halkımızın böylesi bir tercihine rağmen;
Vurgulamaya çalıştığım Strateji ile
Kendi lehinde bir sonuç alabileceğini düşünüyorsa;
Beklenenin tam tersi bir sonuçla da karşılaşabilir.
Buna karşılık gelen şöyle bir atasözümüz var:
Dimyat’a Pirince giderken; Evdeki Bulgurdan Olmak gibi…
Piyasalar çok durgun, ekonominin de çok zorda olduğu biliniyor. Döviz yükselişte.
Sonuç itibarı ile Türkiye, muhtemel bir ekonomik krizin eşiğinde.
Umarım ki korkulanlar olmaz…
Ve ben; bir İktidar değişikliği olmadan, bu gibi sorunlarında, halledilemeyeceğini düşünüyorum…
SURUÇ KATLİAMINI KİM, YA DA KİMLER YAPTI?...
Bu konuda yorum yapmadan, Basınımızda yer alan haberleri, sizlere aktarmak istiyorum.
1.Haber, 21 Temmuz 2015 Salı; SÖZCÜ Gazetesi:
KATLİAM KORKUNÇ İDDİALARI HATIRLATTI
Twitter jurnalcisi Fuatavni, 1 ay önce; Erken seçim kaosla, kaosda, terörle gelecek. PKK-IŞİD gerilimi tırmandırılacak. Ve gazete şöyle devam ediyor:
Umarız doğru çıkmaz, diye de temenni de bulunmuş…
2. Haber: 29 Temmuz 2015 Çarşamba, CUMHURİYET:
KARA ÖRGÜT NASIL DOĞDU?
2 Amerikalı Gazeteci Miichael WEİSS ve Hassan HASSAN; IŞİD Terör Ordusu’nun İç Yüzü adlı kitaplarında, bu kanlı terör örgütünün iç yüzünü anlatıyorlar…
OPERASYONDAN ÖNCE KAÇTILAR.
Ankara’da HACIBAYRAM Mahallesi’ne düzenlenen İŞİD operasyonundan önce, mahalleyi terk edenler olduğu öğrenildi. Gözaltına alınanların hepsi, serbest bırakıldı…
Ebu HANZALA adı ile bilinen Halis BAYANCUK, Hacıbayram’da vaaz verdi…
3. Haber, 22 Temmuz 2015 Çarşamba; TARAF Gazetesi: KORKUNÇ ŞÜPHE
Gençlerin SURUÇ’a girişinden katliamın birkaç dakika öncesine kadar, her hareketinin saniye saniye izlendiğini söyleyen HDP İlçe Başkanı Koçyiğit, patlama anında neden hiç polis yoktu diye sordu…
MOBESEYİ DE AĞAÇLAR ENGELLEMİŞ…
Garip bir biçimde Kültür merkezinin çevresinde hiç güvenlik önleminin olmadığını belirten Koçyiğit, patlama anında hiç polis yoktu. Patlamadan sonra Mobese kayıtlatrını sorduk; ağaçlar engelliyor, bir şey görünmüyor, cevabını aldık diye konuştu…
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:
Gerek şimdilerde, gerekse değişik zamanlarda, yazılı Basınımızda yer almış olan, IŞİD’le ilgili olarak çok sayıda araştırma ve haberler var…
Ama ben burada konu ile ilgili olarak, 3 Haber koydum.
IŞİD hakkındaki yaygın kanaat şu:
Bu Örgütün; Türkiye tarafından, korunup, kollandığıdır…
 2-CHP’NİN; TERÖRE KARŞI BİR ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURULSUN ÖNERİSİ, AKP VE MHP’NİN OYLARI İLE RED EDİLDİ.
Bu haber, 31 Temmuz 2015 CUMA; Taraf Gazetesi’nde şöyle yer almış:
CHP, AKP-MHP engelini Diyarbakır’dan aşacak…
Oylamada, CHP’nin yanında; HDP’de evet oyu kullanmış.
Şimdi AKP ve MHP’nin Yetkililerine, şu sorunun sorulması gerekiyor:
Böylesi bir Araştırma Komisyonunun kurulmasına neden, karşısınız!?...
3-TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ TSK’NİN YAPTIĞI SON OPERASYONLAR; GEÇ KALINMIŞ GİRİŞİMLERDİR…
TSK’nın Kara ve Hava unsurlarının, son yaşanan SURUÇ Katliamından sonra; IŞİD, PKK ve PYD gibi terör örgütlerinin mevzilerine, barınaklarına, Kamplarına yapılan operasyonları;
Türkiye’nin gücünü ve caydırıcılığını ortaya koyması açısından çok önemsiyoruz. Ancak diyoruz ki;
Keşke bu gibi operasyonlar; bundan öncede yapılmış olsaydı!..
            Türk Silahlı kuvvetleri kendisine düşen görevi, her zaman yerine getirebilecek güç, donanım ve kararlılıktadır.
            Ancak AKP HÜKÜMETİ 3 Kasım 2002’de İktidara geldiğinden bu yana, Terörle mücadelede isteksiz davranıyordu.
Özellikle son 3-4 yılda; aman Açılım-Saçılım bozulmasın gibi gerekçelerle, Askeri ve Jandarmayı kışlasına hapsetmiş, operasyon yapılmasını da, Valilerin iznine bağlamıştı…
Bu itibarla yapılan bu son operasyonlar;
Muhtemel bir erken seçim öncesinde, AKP Hükümeti ve Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN için, seçim kazanmaya yönelik, bir manevra algısı yaratmış olsa bile;
TSK mensuplarına ve Halkımıza bir umut ve bir heyecan vermiştir.
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, bu operasyonların siyaseten nasıl bir algı yarattığı konusunda, mutlaka anketler yaptırıyordur…
Ama Türkiye artık 13 yıl öncesinin Türkiye’si değildir…
Halkımızın önemli bir kısmı artık, bir İktidar değişikli istiyor..
Kim ne yaparsa, yapsın; bundan sonrasında AKP’de erimenin devam edeceği anlaşılıyor…
4-HAVA OPERASYONLARINDA HEDEFLER İMHA EDİLEBİLDİMİ?
SURUÇ Katliamından sonra, Türk Hava Kuvvetlerine mensup F16 Uçaklarının, Yurt içinde PKK mevzilerine, Kuzey Irakta PKK’nın, Zap, Avaşin, Basyan, Metina ve Hakurk gibi kamplarının yanı sıra, örgütün Kandil’deki birçok hedefini de vurdu.
Suriye’de ise, IŞİD mevzilerini bombaladı.
26 Temmuz 2015 günü 65 uçak operasyonlara katılmış ve 400 hedef vurulmuş. Bu operasyonlarda PKK’nın silahlı kolu HPG’nin üst yöneticilerinden, Şervan VARTO kod adlı Önder ASLAN’’da ölmüş…
30 Temmuz 2015 Perşembe günü ise operasyonlara 40 uçak katılmış, Yurt içinde ve Kuzey Irak’ta ve Kandil’de yine PKK mevzileri bombalanmış.300 bombadan 140’ı ile Kandil’deki hedefler vurulmuş, 500 terörist öldürülmüş.
Selahattin DEMİRTAŞ’ın ağabeyi, Nurettin DEMİRTAŞ’ın ise bu operasyonlar esnasında yaralandığı söyleniyor.
Burada üzerinde durulması gereken konulardan biri şu:
Bombardımandan önce, lider kadrosundaki çoğu PKK Yöneticisinin, mevzilerini terk ettikleri ve bir kısmının Suriye’nin kuzeyindeki PKK ve PYD saflarında yer aldıkları söylenmektedir.
Ama böyle olsa bile; PKK terör örgüne ait çok sayıda kamp ve barınma yerinin imha edilmesi neticesinde, Örgüte lojistik bakımdan zarar verildiği, en azından silah ve mühimmatın; tamamı olmasa bile, en azından bir kısmının imha edilmiş olduğu söylenebilir…  Çok ilginç bir örnek daha var:
Türk jetlerinin Suriye’nin kuzeyinde, IŞİD mevzilerini vurduğu söyleniyordu ama
Her nasılsa bombardımandan sanıyorum1 ya da 2 gün sonra idi, bir televizyon kanalında izledim;
 Suriye’nin kuzeyinde, sınırımıza çok yakın mesafede IŞİD militanları bir iş makinesi ile hendek kazıyorlardı.
Başka bir IŞİD militanı da çok yorulmuş olmalı ki, aynı yerdeki bir evde oturmuş, istirahat ediyordu.
Soru şu:
Eğer IŞİD mevzileri bombalandı ve yerle bir edildi ise;
Peki bu manzaralar ne?
Emekli Korgeneral Hava Pilot Erdoğan KARAKUŞ, bir Televizyon kanalında, bu soruya da cevap olabilecek nitelikte bir şeyler söyledi ve de iki:
Genelkurmay’a bağlı olan ve Tükkiye’nin en büyük, en kapsamlı, en gelişmiş cihazlarla donatılmış olan, Askeri Dinleme Üssü;
Açık adıyla; Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı GES;
8 Mart 211 tarihinde bir Kanunla MİT’e bağlanıyor…
Sayın KARAKUŞ, bu tesislerin önemini ve hassasiyetini şu sözlerle vurgulamaya çalışıyor:
Bir Askeri birlikteki bir uçağın, motorunun çalışmaya başladığı duymak, mümkün…
Böylesi özellikleri olan bir Askeri tesisin, MİT’e bağlanmasının mahsurunu, bir örnekle ortaya koydu.
Ben başka bir şekilde işin özünü anlatmaya, çalışıyorum…
Eğer bir Komutan, uçaktaki pilota, şu koordinatları vur diye bir emir veriyorsa;
Bu emir, MİT’in cihazlarından da izlenebiliyorsa;
MİT Yetkilisi, bu mesajı anında iletmezse, kesintiye uğratırsa, ya da zamanında haber vermezse, bu gibi şeyler maalesef olabiliyor.
Eğer bombardıman öncesi, PKK, PYD, ya da IŞİD militanlarına birileri haber ulaştırıyorlarsa, böyle şeyler de olabilir.
Bu konu ile ilgili olarak şimdi sizlere, geçmişte yayımlanmış bir haber veriyorum.
5 Aralık 2012-Milliyet:
GES’in MİT’e bağlanmasından sonra, şehit olan, ya da yaralanan askerlerimizin sayısı artmaya başladı…
Tabi ki birde Malatya Kürecik’te AKP Döneminde, bir oldubitti ile kurulan ve Amerika Birleşik Devletlerinin güdümünde olan Radar ve Dinleme Üssü var.
Amerikalılarda, operasyon öncesinde Terör Örgütlerine haber ulaştırmış olabilirler.
 TÜRKİYE; ABD’NİN İZNİ OLMADAN KUZEY IRAK’A GİREBİLİR Mİ?
Adalet ve Kalkınma Partisi AKP İktidara gelmeden önceki Hükümetler zamanında;
 Türk Silahlı Kuvvetleri TSK, Kuzey Irak’a; karadan ve havadan da girebiliyordu.
Ancak, AKP İktidara geldikten sonra; girmediğini, ya da giremediğini, yaşanan örneklerden biliyoruz.
TSK, Eski Genelkurmay Başkanlarından Orgeneral Yaşar BÜYÜKANIT zamanında;
21 Şubat 2008’de, karlı bir kış gününde, Hava destekli Kara birlikleri; GÜNEŞ Operasyonu çerçevesinde Kuzey Irak’a girdi.
Sayın BÜYÜKANIT’I’ın Baharın gelmesini, havaların ısınmasını beklemeden; Irak’ın Kuzeyindeki PKK varlığını bitirmek istediği, her hali ile anlaşılıyordu.
Ama her nasısa,29 Şubat 2008’de, operasyonun tamamlandığı ve Birliklerimizin çekilmeye başlandığı açıklandı.
Genelkurmay Başkanlığı, her ne kadar görev tamamlandı dese bile
Bu durum Halkımız tarafından;
Amerikan’nın AKP Hükümetine baskı yaptığı, Hükümetinde Genelkurmay Başkanlığına Kuzey Irak’tan çekilin talimatı verdiği şeklinde algılandı.
Bu olayın üzerinden çok geçmeden;
Sayın BÜYÜKANIT paşa ile
Başbakan Tayyip ERDOĞAN arasında, bu gün bile içeriğini tam olarak bilemediğimiz, gizli bir görüşme yapıldı.
Sonrasında Başbakan Tayyip ERDOĞAN, Sayın BÜYÜKANIT’a, değeri 1 Milyon TL olduğu söylenen zırhlı bir otomobil hediye etti.
 Bazı zor anlarda, taraflardan biri, diğeri için; o konuşursa, ben de konuşurum dedi ama bu güne kadar kimse bir şey açıklamadı.
AKP’nin İktidara gelmesiyle beraber;
Amaçlanan siyasi hedefler doğrultusunda; Devlet işleri ile ilgili olmayan konularda bile;  bazı Önemli kişilere ait özel bilgilerin, kaset dahil; her türlü şantaj unsurlarının kullanıldığı, günler gördük…
Bu gün içinde halâ merak konusudur;
Devlet’in çok önemli 2 Makamının başında bulunanların, Mezara kadar götürecekleri nasıl bir sır olabilir ki?...
Türk Ordusuna;
ERGENEKON, BALYOZ, ASKERİ CASUSLUK gibi uyduruktan Kumpaslar kurulup, ki bunların gerçek dışı ve uydurma deliller olduğu; sonradan tespit edilip, Yargı tarafından da ortaya konuldu ama, ne zaman sonra, pardon denildi…;
Bu günün Üst Komuta Heyetinde bulunması gereken değerli Subaylarımız; İçeri atılmak, Ordu’dan ihraç edilmek sureti ile
Bu Günün Komuta Heyetini oluşturmaları engellenmiş oldu…
Böylesi bir kumpasın niye kurulmuş olduğunu şimdi, daha iyi anlıyoruz…
Sözün özü ve özeti şudur:
ABD; PKK’nın zayıflatılmasını, yok edilmesini istemiyor.
Bu itibarla PKK ile mücadele edecek, Türkiye’nin hak ve menfaatlerini savunacak, bilgili, tecrübeli ve de kararlı Komuta Heyeti istemiyordu…
Peki mevcut durum bu ise;
ABD; bu defasında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’a girip, PKK mevzilerini bombalamasına neden, ses çıkarmadı?...
Bu hususun birkaç nedeni var. Bunlardan bazıları şu:
1-Amerika Birleşik Devletleri geç de olsa;
Nihai amacı, Kuzey Irak’daki petrolleri, Türkiye’nin kontrolü dışında bir yerden Akdeniz’e akıtma konusunda;
Suriye’nin Kuzeyinde bir bölge oluşturma konusunda, hedefine ulaşmıştı
Ve bu avantajlı durumun devam etmesi isteniyordu. Gerisi hikâye…
2- Bu fiili durum, artık iyice anlaşıldığından; Halkımızı ve başta Türk Silahlı Kuvvetlerini teskin edip, rahatlatmak için bir şeyler yapmak gerekiyordu.
ABD bu yüzden; gönülsüz bile olsa, bir süreliğine, bu işe göz yummuş olabilir…
3- ABD Adana-İncirlik’deki  üssünü, IŞİD’le mücadele için de kullanmak istiyordu….
AKP ve onun Lideri Tayyip ERDOĞAN’ın bir erken seçim yapmak ve bu sayede, yeniden tek başına iktidar olmaya çok ihtiyacı olduğunu da biliyordu
Bu itibarla, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir süreliğine bile olsa Kuzey Irak’a askeri bir operasyon yapmasına göz yumma karşılığında;
Başta Adana-  İncirlik, Diyarbakır ve Batman hava alanlarını, bu vesile ile IŞİD’e karşı kullanma yetkisini de kazanmış oldu…
Zira özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, adı geçen Havaalanlarının IŞİD’e karşı kullanılmasına, daha önceleri soğuk bakıyordu…
Bu vesile ile şimdilik, bu sorunda aşılmış oldu…
Ama Muhalefet partileri, CHP, MHP ve HDP ile Halkımızın, bu anlaşmanın içerini bilmedikleri söyleniyor.
Anlaşma içeriğini daha ziyade, dış basını izlemek suretiyle, öğrenebiliyoruz…
Böylesi bir anlaşma, aslında Meclis’in onayı alınmadan, uygulamaya sokulmaması gerekiyordu.
Birde ortada istifa etmiş bir Hükümet bulunuyordu ve Türkiye’nin güvenliği ile de doğrudan
İlgili olduğundan;
Bu konuda tek başına karar vermesi, doğru da olmazdı…
Görüyorsunuz ya! Kaybeden taraf; sonuçta hep Türkiye oluyor…
Eğer Türkiye, IŞİD kuşatması altında bulunan ve uluslararası anlaşmalara göre bizim toprağımız sayılan ve Halep yakınlarında bulunan Süleyman ŞAH Türbesini;
Kendi elleri ile patlatıp, araziyi IŞİD’in kontrolüne bırakmak yerine;
Burasını, zamanında askeri yığınakla tahkim etmiş olsaydı;
Bu gün, Güney sınırımızın PKK, PYD ve IŞİD gibi terör örgütlerinin kuşatılması ile sonuçlanan durum ortaya çıkmazdı…
Bu gibi önerileri ve uyarıları, zamanında hep yaptık…
 Yandaş Gazeteler, Süleyman ŞAH Türbesi’nin bu şekilde tahliye edilmesini;
AKP Hükümeti’nin bir başarısı imiş gibi göstermeye çalıştılar…
Ve şu gibi başlıklar atıldı: Şanlı tahliye,…vs.
 Eğer AKP Hükümeti isteseydi;
Türk Silahlı Kuvvetleri TSK; PKK’yı da, PYD’yi de, IŞİD’i de böcek gibi ezerdi…
Bu itibarla, sınırlarımızda güvenlik zafiyeti yaratılıp, yolgeçen hanına çevrilmesi neticende;
Bu yüzden, Suriye’de sınırımıza yakın bölgelerde yaşayanların; sözde savaştan kaçıp, Türkiye’ye büyük kitleler halinde gelmelerini ve başımıza yeni sorunların çıkarılmasını,
Aynı zamanda sadece savaştan kaçanların değil, IŞİD dahil; her türlü Yabancı devlet ajanlarının ve terörist gurupların, girip çıkar hale gelmelerinin, bir tesadüf eseri olmadığını;
Yaşanan bu son gelişmeler nedeni ile gördük ve anladık…
 Böylesine çelişkili bir duruma açıklık getirebilmek açısından şöyle bir örnek verilebilir:
Eğer siz; bilerek kapınızı açık bırakıyorsanız;
Hırsızın içeri girmesini istiyorsunuz demektir.
Böylesi bir hususun gerekçesini de, en iyi olarak; kapıyı açık bırakan bilir…
OPERASYONLAR İÇİN, TSK’NIN ÖNÜNÜ AÇAN AKP HÜKÜMETİNİN AMAÇLARINDAN BİR DE MUHTEMELEN ŞU:
Türk Silahlı Kuvvetlerine Kumpas kurulup;
Bilgili, tecrübeli, yetişmiş ve dik duruş sergileyen kahraman Subaylarımızın, tutuklanıp, hapse atılmaları, terfilerinin böylece engellenmesi, ya da TSK ile ilişkilerinin kopması nedeni ile yaşanan süreçte;
Bu gibi Subaylarımızın yaşadıkları maddi- manevi kayıpların yanında;
Bu gibi Subaylarımızın yokluğu ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin vurucu gücünün zayıflatıldığı yönündeki suçu;
AKP Hükümetinin Eski Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, Paralel yapıya atmıştı..
Neticede, yapılan son YAŞ Toplantısında, Kumpasla bir ilgisinin olmadığını ortaya koymak açısından;
Kumpas mağdurlarından bir kaçını terfi ettirmek durumunda kaldığı da söylenebilir.
Zira işler böyle devam ederse;
İktidar ve Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, Ülkenin bulunduğu durum itibarı ile
Türk Silahlı Kuvvetleri TSK’nin beklenmedik bir zamanda,
Muhtemel bir müdahalesinin olabileceğini düşünüyordu.
Bu açıdan yaşanan son gelişmeler, Bir Taşla, 2 Kuş Vurmak değil; Bir Taşla Birkaç Kuş Vurmak şeklinde algılanırsa;
Gelinen noktayı daha iyi anlamış oluruz…..
5-SURİYE SINIRINDA YARATILAN FİİLİ DURUMUN PERDE ARKASI NEDİR? TÜRKİYE SİYASETEN BU NOKTAYA NASIL GELDİ?...
 Bir Amerika Birleşik Devletleri yapımı olan Büyük Ortadoğu Projesi BOP’un ne anlama geldiği;
Uygulamaları neticesinde, her geçen gün, biraz daha anlaşılır hale geldi.
 Ve Irak’ın işgali öncesinde, 3 Kasım 2002’de bir erken seçimle iş başına gelen AKP İktidarı ve onun Genel Başkanı, Eski Başbakan, şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN;
 Göğsünü gere gere, bu Projenin Eş Başkanı olduğunu söylüyor ve BOP’un faziletlerinden bahsediyordu…
Açılım-Saçılım söylemleri, Analar ağlamasın, Babalar bağırmasın gibi söylemlerle, çoğu saf, samimi ve Dindar vatandaşlarımızın oy desteği ile
7 Haziran 2015 seçimine kadar aralıksız 13 yıl, tek başına iktidarda kalmayı başardı…
Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri öyle sağlam atılmış olmalı ki; bölünüp, parçalanmak üzere iken, Halkımızın önemli bir kısmı;
Yaşanan örneklerden Türkiye’nin geldiği, getirilmek istendiği noktanın farkına vardı, olup-bitenleri anladı.
Ortadoğu’da ve sınırlarımızdaki karışıklığın asıl mimarının Amerika Birleşik Devletleri olduğunu,
Petrol ve Doğalgaz gibi zenginliklerin üstüne oturmak için, sudan bahanelerle Irak’ı işgal edip, Kürtleri kışkırtan, ayrı bir Devlet olma fikrini onların aklına sokan,
PKK Terör Örgütünü maddi ve manevi Yönden destekleyip, ona silah verip, Türkiye’nin başına bela eden,
Sonrasında cepheyi genişletip, krizi Suriye’ye sıçratan, Beşar ESAD Yönetimini devirmek için tertipler içine giren
Ve nihayetinde, terörist grupların adım adım Türkiye sınırına yerleşmeleri ile sonuçlanan süreçte;
Artık son aşamaya gelindiğini, Halkımızın büyük bir kısmı gördü ve anladı…
Eğer Suriye Halkının kültür seviyesi yüksek olmasaydı, Beşar ESAD direnmeseydi,
Rusya ve İran gibi Devletler, Suriye’nin yanında yer alıp, ona destek yönünde gerekeni yapmamış olsalardı
Ve Tayyip ERDOĞAN bütün gayretine rağmen, Beşar ESAD’ın gitmesini sağlayabilseydi;
Bu gün Türkiye için kaygı duyduğumuz birçok endişe ve tehlikeler de gerçekleşmiş olurdu… Nihayetinde Halkımız olup- biteni gördükten sonra, AKP’ye cevabını 7 Haziran 2015’de gerçekleşen seçimde, oyları ile verdi ve AKP oy kaybedip, tek başına iktidar olacak çoğunluğa ulaşamadı…
5-TÜRKİYE’DE VE ÇEVREMİZDEKİ TERÖR NASIL BİTER, TÜRKİYE HUZURA NASIL KAVUŞUR?...
 20 Temmuz Suruç katliamından sonra, Analarda ağlamaya başladı. Öyle anlaşılıyor ki; bundan sonrasında Analar, çok daha fazla ağlayacak…
Ankara’da İkamet ettiğim yerde, son zamanlarda birkaç gündür minarelerden ölü selâları duymaya başladık. Merak edip, balkona çıktığımızda; ölenlerin şehit düşen askerlerimiz olduğunu öğreniyoruz ve içim burkuluyor…
Bu konuda gelinen nokta da, özellikle şu hususun bilinmesini isterim:
1-Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ve bu bütünlüğün sağlanması;
Türkiye’nin de Toprak bütünlüğünü korumak, sınırlarını muhafaza etmek, Birlik ve Beraberliğinin devamının sağlanması açısından da çok önemlidir…
2-Eğer biz Türkiye olarak, ABD’nin, İsrail’in ve bazı Batılı Devletlerin çıkarları doğrultusunda; onların piyonu, oyuncağı olmak yerine;
Komşularımız; Iran, Irak ve Suriye Yönetimleri ile karşılıklı çıkar esasına dayanan ilişkiler içerisinde olursak, o zaman;
Analarda ağlamaz, Babalarda bağırmaz…
Bu itibarla bu gün Türkiye’yi yöneten AKP İktidarı;
İlle de ESAD gidecek politikaları yerine;
ESAD’la birlik olup, Suriye’yi bütün terörist guruplardan birlikte temizlesek, daha iyi olmaz mı?...
Eğer Türkiye böylesi bir Dış politika ve böylesi bir tavır içinde olsa, bahse konu emperyalist Dış Güçler hiçbir şey yapamaz…
3-Türkiye’yi bu gün içinden çıkılamaz hale getirenler diyorlar ki;
Suriye’nin Kuzeyinde, IŞİD’’ten temizlenen bölgelere;
ESAD’a muhalif; Dışarıdan kumandalı, toplama teröristlerden oluşan, Eğit-Donat kapsamında Türkiye’nin de desteklediği Özgür Suriye Ordusu ÖSO güçleri yerleştirilecekmiş…
Peki bu anlamsız ve Türkiye’ye bir faydası olmadığı, olamayacağı da ortada olan bir Dış politikada ısrar etmenin Türkiye’ye ne faydası olabilir, elbette bir faydası olamaz…
                Bu gün siyaseten gelinen noktada;
Ne AKP’yi yönetenlerle ne de CHP, MHP ve HDP’nin mevcut Genel Başkanları ile Türkiye’nin sorunlarının çözülemeyeceğini tekrar hatırlatmak isterim.
Yeni yapılanmalara, yeni oluşumlara ihtiyaç vardır. Tek çözüm; Merkez Sağ’ın yeniden ayağa kalkıp; seçmenlerin nezdinde, yeni bir umut ve yeni bir heyecan olduğunu, ortaya koyması lazım…
Bu konuya ayrıca değineceğim.
Ve bazı önerilerde de bulunacağım…
Mevcut şartlar altında, muhtemel bir erken seçimin fayda sağlamayacağı da anlaşılmıştır.
Bu son gelişmelerin;
Muhtemel bir erken seçim ihtimalinin olduğu bir zamanda başlaması çok ilginç…
Bu operasyonların başlaması ile
Koalisyon çalışmalarının; Halkın ilgi odağı olmaktan çıktığını söyleyebiliriz…
Bu noktada, bir Koalisyon Hükümeti kurma aşamasında; kim kime ne dedi?, kim kimden ne istedi? gibi konularda fazla bir bilgimiz yok…
Başlıca diğer gelişmeler, şöyle özetlenebilir:
6--KOALİSYON ÇALIŞMALARININ BİR FORMALİTE OLDUĞU ANLAŞILMIŞTIR.
Bu gün,9 Temmuz 2015 Pazar günü itibariyle;
Seçimlerin yapıldığı 7 Haziran 2015 tarihinden bu yana, aradan 62 gün geçmiştir ama Koalisyon çalışmaları konusunda, ortada henüz bir umut ışığı görünmüyor.
Eğer Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, bir Koalisyon hükümetinin kurulmasını gerçekten istemiş olsa;
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun, Koaisyonu kuramayacağı anlaşıldığından;
Görevi ondan alıp, Hükümet kurma görevini, sıradaki;
 CHP’nin Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU’na, sonrasında ise;
 MHP’nin Genel Başkanı Devlet BAHÇELİ’ye vermesi gerekirdi.
Ama bunlara henüz sıra gelmiş değil…
Top, halâ AKP’nin Genel Başkanı, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun ayağında. O da sadece, orta sahada top çevirip, zaman kazanmaya çalışıyor…
Anlaşılan odur ki;
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın özellikle vurgu yaptığı 45 günlük süre, Ahmet DAVUTOĞLU ile tamamlanacak…
Sonrasın da bir erken seçim;
KASIM’DA OLMAZSA, MUHTEMELEN 2016’nın Baharında…
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun önemli ve stratejik konularda;
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın isteği dışında, bağımsız hareket edemeyeceği biliniyor.
Şimdi sizlere Koalisyon çalışmalarında, niye mesafe alınamadığı konusunda; basına da yansıyan ilginç bir ayrıntı haber sunuyorum.
3 Ağustos 2015 Pazartesi, Cumhuriyet Gazetesi: KOALİSYONDA TRUVA ATI.
DAVUTOĞLU, Çelik’i istemedi ama Saray baskısı ile görevden alamadı…
Ömer ÇELİK, Koalisyon çalışmalarında AKP Heyetinin Başkanıdır ve Saraya yakınlığı ile tanınıyor…
 Koalisyon değil, bir erken seçim istediği anlaşılıyor.
Bu konu da CHP Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU’nun da, Ömer ÇELİK konusunda; koalisyon kurulmasını istemiyor diye şikâyeti ve yakınmaları var..
 Şimdi sorulması gereken soru şu:
Ömer ÇELİK veya bir Başkası;
Saray temsilcisinin, Koalisyon Ekibinde ne işi var?...
Aslına bakarsanız; bir Koalisyon Hükümetinin kurulabilmesi şansının çok az olduğunu, kurulmuş olsa bile; böylesi bir Hükümetin uzun ömürlü olmayacağı da, ben de dahil çoğu Yazarın ortak görüşü…
Şimdi Cumhurbaşkanı Tayyip EROĞAN’ın ÇİN’den ENDONEZYA’ geçerken, uçakta gazetecilere;
Koalisyonla ilgili sorulara verdiği cevabı, sizlere aktarmak istiyorum.
Tarih 31 Temmuz 2015 Cuma
Bu güne kadar, Türkiye’de kurulan Koalisyon Hükümetlerinin uzun ömürlü olmadıkları görülmüştür.
Bu itibarla, Türkiye’yi kısa sürede, seçime götürmek kaydı ile
Kendisine görev verilen birinin Başkanlığında;
Dışarıdan destekli, bir Azınlık Hükümeti kurulabilir…
Aslında burada kastedilen Azınlık Hükümeti’nin;
AKP’nin Genel Başkanı ve şimdiki Başbakanı, Ahmet DAVUTOĞLU’nun Başkanlığında olacağı anlaşılmaktadır.
CHP ve HDP’nin destek vermeyeceği bilindiğinden;
Griye MHP kalıyor. Böylesi bir desteğin verilebileceğin sinyallerini, MHP zaten verdi…
Netice itibarı ile şunu söylemek isterim:
Dışarıdan destekli de olsa;
Eğer böylesi bir Azınlık Hükümeti, AKP’nin çatısı altında kurulacaksa;
Seçim Hükümeti de olsa, hiçbir önemli sorun çözülemez…
En önemlisi de,7 Haziran 2015’de yapılan seçimde, ortaya çıkan Millet iradesinin gereği; yerine getirilmemiş olur…
Ve böyle bir hususta ısrar edilirse;
Öyle inanıyorum ki Milletimiz, bu konunun muhataplarına gereken cevabı da
Seçimde oyları ile ortaya koyar…
İSMET YILMAZ,1 TEMMUZ 2015’DE MECLİS BAŞKANI SEÇİLDİ AMA…
Peki bu güne kadar, Meclis Komisyonları niye kurulmadı?...
Eğer örneğin CHP’nin Adayı Deniz BAYKAL seçilmiş olsaydı, böyle bir şey, yaşanabilir miydi?...
Diyelim ki, yolsuzluklar konusunda bir önerge verdiniz. Bu gibi konuların araştırılması ve gereğinin yapılması için;
Öncelikle, bu işe uygun bir komisyonun kurulması lazım.
Peki şimdiye kadar niye kurulmadı?...
Bu gibi soru ve örnekleri çoğaltabiliriz…
Dolayısı ile Seçimden bu yana; hep havanda su dövülmüştür…
Bu itibarla Muhalefet Partileri, gerçekten samimi iseler, Koalisyon çalışmalarının neticesini beklemeden;
Bu gibi konuları gündeme getirsinler, seçim barajının düşülmesi, seçim kanununun değiştirilmesi ve daha başka konularda, kanun teklifi versinler, Muhataplarını zorlasınlar…
Eğer bu gibi basit şeyleri yapmazlar, ya da yapamazlarsa;
O zaman Millet, seçimde gereğini yapar…
Saygılarımla. 9 Ağustos 2015 Pazartesi.
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ