22 Eylül 2015 Salı

ADALET PARTİSİ’NİN KURULUŞ DİLEKÇESİ İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NA VERİLDİ… MİLLETİMİZE HAYIRLI VE UĞURLU OLSUN

ADALET PARTİSİ’NİN KURULUŞ DİLEKÇESİ İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NA VERİLDİ… 
MİLLETİMİZE HAYIRLI VE UĞURLU OLSUN
                Sevgili Okurlar, 17 Eylül 2015 Perşembe günü saat 16.30’da, ADALLET PARTİSİ’nin kuruluş dilekçesi, İçişleri Bakanlığı’na teslim edildi.
                Gerekli formalite incelemeleri yapıldıktan sonra, Adalet Partisi kuruluş mazbatasını alacak ve Türk siyasi hayatında, gerekli yerini alacak.
                Genel Merkez Yetkilisinden alınan bilgiye göre; kontrol ve onay işleminin Kurban Bayramından sonraya kaldığı bilgisi alınmış olup;
Kuruluş mazbatası alındıktanan sonra Ankara’da Basınında davet edildiği bir etkinlik düzenlenecek…
Adalet Partisi’nin kuruluş dilekçesinde yer alan, Kurucu Üyelerinin sayısı;103.
Merkezde son yapılan kontrollerde, bazı üyelerin, evraklarında noksanlıklar olduğu için, sayıya dahil edilmedi.
Sadece 103 Kurucu Üye ile de, yeniden kulan Adalet Partisi’ne ilginin çok olduğunu, şimdiden söyleyebiliriz.
Kurucu Üyelerin % 10 kadarı, Prof. Dr. unvanını taşıyan Bilim Adamı. Diğer geri kalanın önemli bir kısmı; İş Adamı, ya da Siyasetçi
Adalet Partisi’ne yakın zamanda, tanınmış bazı siyasetçilerle, bazı Bilim Adamlarının da katılacağını düşünüyorum. Ve bu yeni oluşumun kısa zamanda, Türkiye için, yeni bir umut ve yeni bir heyecan kaynağı olacağına inanıyorum..
Muhtemelen Demokrat Parti ve diğer Merkez Sağ partilerden de katılımların olacağını düşünüyorum.
                Adalet Partisi laf üreten ve Halkımızı oyalayan değil; yeni plan ve projelerle, Halkımızın tüm sorunlarına çözüm getirmeye çalışan bir parti olacak ve zaman içerisinde bu hususu, herkes görüp, anlayacaktır.
Gerçi yeniden kurulan bu siyasi oluşum; 1 Kasım 2015 Milletvekili seçimine katılamıyor ama
Muhtemelen 2016, ya da biraz sonrasında yapılacak bir seçimde, mutlaka, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yerini alacaktır…
17 Eylül, Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi tarihinde, önemli ve hazin bir olayın, yıl dönümüdür.
17 Eylül 1960 tarihinde; Demokrat Parti iktidarının Başbakanı, Adnan MENDERES, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü ZORLU ve Maliye Bakanı Hasan POLATKAN;
                27 Mayıs 1960’da Askeri bir darbe ile Yönetime el koyanlar tarafından, Yassı Ada’da idam edilmişlerdir.
                Dolayısı ile bu tarih, Türk siyasi tarihinde olduğu kadar;
                Merkez Sağa gönül verenler için de, önemli bir günün yıl dönümüdür…
                Bu itibarla, böylesi bir günde, Merhum Adnan MENDERES, Fatin Rüştü ZORLU ve Hasan POLATKAN’ı rahmetle, minnetle anıyoruz.
                17 Eylül 2015’de aynı amblem ve aynı adla yeniden kurulan Adalet Partisi’nin;
                Türkiye’nin siyaseten geldiği noktada;
                Her konuda geriye gidişin, çöküşün, çürümüşlüğün yaşandığı bir dönemde,
                Türkiye’de bozulan Devlet düzeninin yeniden inşasında, huzur, güven ve istikrarın yeniden tesis edilmesinde;
Yeni bir umut, yeni bir başlangıç olmasını diliyorum.
Bu vesile ile geçmişte yaşanan hazin bir olayla ilgili olarak;
Günümüz siyasetçilerine de örnek olması açısından; şu gözlemlerimi aktarmak isterim.
BİZİM HALKIMIZ HER ŞEYE RAĞMEN, ASKERİ SEVER.
                27 Mayıs 1960 İhtilâlinin ayak seslerinin duyulmaya başladığı bir zamanda, Toplumda bazı çevrelerde rahatsızlığın baş gösterdiği bir dönemde, Adnan MENDERES’e yakın olan birileri; ona iyi niyetle ve nazikçe hatırlatma babından, bazı uyarılarda bulunuyorlar…
                Rahmetli Adnan MENDERES, uyarıya cevaben şöyle diyor:
                Eskişehir’de yaptığımız Mitingde gördünüz; 300 Bin kişi vardı.
                Bu söz aslında; kimse bana bir şey yapamaz, Halkım beni çok seviyor gibi anlamda kullanılmıştır.
                Netice itibarı ile 27 Mayıs 1960 ihtilâli yapıldığı zaman ki ben o zaman 14 yaşında bir gençtim;
                Yollara, meydanlara çıkıp ta, ihtilâli protesto edenleri, hiç görmedim.
                Aynı şekilde, 16 - 17 Eylül 1961’de Adnan MENDERES ve 2 Arkadaşının idam edildiğinin sonrasında da;
Dışarı çıkıp, kimsenin protesto ettiğini de görmedim.
Böylesi bir yaklaşım tarzından çıkan sonuç şudur:
Bizim Halkımız; bazı uygulamalarına karşı olsa da Askerimizi sever,
 Askerimizle çatışmak istemez…
Bizim Halkımız Askeri sever ama Onu siyasette görmek istemez, ona destek vermez.
Onu zor anlarda; Ülke güvenliğinin ve Cumhuriyet’in tehlikeye düştüğü zamanda, bir Sigortası olarak görür…
O zaman ki Demokrat Parti ile Adnan Menderes’i ve o zaman yaşananları; şimdinin Siyasetçileri ile asla mukayese edemeyiz…
Şimdi Türkiye’de siyaseten gelinen nokta itibarı ile
Umarım ki bir Askeri müdahale olmaz…
Demek istediğim husus, sonuç itibarı ile şu dur:
Bir Askeri müdahaleyi hiçbir zaman arzu etmeyiz ama
Siyasiler;
Her zaman işlerini düzgün yapıp; Askerin müdahalesine zemin hazırlamamak için, azami bir gayret içinde olmalıdırlar…
1 KASIM 2015 ERKEN SEÇİMİ ÖNCESİNDE;
 TÜRKİYE’NİN SİYASETEN GELDİĞİ NOKTANIN BİR ÖZETİ
1-      Türkiye’de seçim güvenliği var mı, seçmen listeleri doğru mu? 
Bu gibi sorunlar, 7 Haziran 2015 tarihinde de vardı. Şimdi de var.
Türkiye’nin her tarafında, özellikle Güney Doğu bölgemizde, yaşanan terör eylemleri dolayısıyla; seçim güvenliğinin olduğundan, ya da vatandaşlarımızın hür iradeleri ile oy kullandıkları söylenemez.
Sözde güvenlik nedeni ile özellikle Güneydoğu bölgemizde; taşımalı sistemle, ya da, güvenli bölgelerde oy kullandırmak suretiyle; en azından AKP’ye oy vermeyeceği belli olan bölgelerde, seçime katılım oranının düşük olmasının planlandığı, iddia edilmektedir.
Seçmen listeleri üzerinde de, büyük hilelerin yapıldığı söyleniyor…
Bu konuda basınımıza yansıyan ilginç bir örnek var.
18 Eylül 2015 Cuma TARAF Gazetesi’nin haberi:
7 Haziran 2015 seçiminde oy kullanan 650 Bin seçmeni, 1 Kasım 2015 seçimi öncesinde, listeden silmişler.
Böylesi bir hususun; mahalle Muhtarları aracılığı ile AKP’ye oy vermeyen seçmenlerin, bir şekilde tespit edilmesi ile başladığına vurgu yapılmaktadır.
Taraf Gazetesi’inde çok önemli bir haber daha var: HAZİNE’NİN MÜCAHİTLERİ
Hazine’de görevli uzmanlara cihat dersi veren Daire Başkanı H.E şöyle demiş:
AKP Hükümeti Allah yolunda savaş veriyor. Savaşta her şey, mubahtır diyerek, hukuksuz operasyonları savunmuş...
2-Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın açıklamaları, çok manidar.
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN bir televizyonda ki konuşmasında, Çözüm sürecinde PKK terör örgütünün; silah depoladığını belirterek, sürecin kötüye kullanıldığına vurgu yaptı.
Her defasında HDP’ye de çatarak; PKK terör örgütünü desteklediklerini söyledi.
11 Eylül 2015 Cuma Sözcü Gazetesi
SUÇ VAR, 
İTİRAF VAR, 
DELİL VAR; 
CEZA VEREN YOK!..
Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri TSK’nın PKK’ya operasyon taleplerinin çoğu, Valiler tarafından engellenmiş…
Peki mevcut durum bu ise; PKK’nın palazlanıp, Türkiye’yi kana bulamasında sorumlu kim?...
3-Rize Belediyesi ATATÜRK Heykelini kaldırıp, yerine Çay Bardağı figürü koymak istemiş…
Halkı bu gibi hassas konularla tahrik etmenin, ne gereği var?...
Bu gibi uygulamalara, birileri teşebbüs etse bile, Üst Makamlar tarafından engellenmesi lâzım…
22 Eylül 2015 Salı, posta Gazetesi: ŞU HALE BAK!..
Rize ‘nin AKP’li Belediye Başkanı Prof. Dr. Reşat KASAP, Cumhuriyet Meydanı’ndaki 35 yıllık Atatürk Anıtı’nı kaldırıp, yerine çay bardağı heykeli koydurmak için, proje hazırlatmıştı.
KASAP: Anıtın Meydana tekrar konulup, konulmaması konusunda; Referandum yaptıracağını söylemiş…
4- İstanbul-Edirne otoyolunda, Suriyelilerin göçü
                Sayıları 2,5 Milyonu bulduğu söylenen Suriyeli göçmenler, Türkiye’ye ilave bir yük ve sorun olmanın dışında, Avrupa’ya gidebilmenin umudu ile İstanbul’dan Edirne’ye vasıta ile gitmeleri engellendiğinden;
Bu defasında 240 Km’lik yolu, yaya olarak gitmeye karar vermişler.
Televizyonlarda, yolda, çorapla yürüyen küçük çocuklar gördük.
Sırtlarında yükle yol almaya çalışan insanlar gördük.
Edirne’ye vardıklarında da; sınıra ulaşmaları, askerler tarafından engellenmeye çalışılıyordu.
16 Eylül 2015 Çarşamba HÜRRİYET Gazetesi:
OTOYOLDA GÖÇ…
Suriyelilerin bir kısmının da, deniz yolu ile kaçak olarak, Ege’de ki Yunan adalarına gitmek isterken; şişme bot, kayık, ya da motorlarının batması, ya da Yunan sahil güvenlik birimleri tarafından batırılmaları sonucunda;
Neredeyse her gün ölüm haberleri almaya başladık.
Bu gibi şeyler, Suriyelilerin bize ek yük ve ek sorun yaratmış olmalarının dışında, yaşanan bir insanlık dramıdır…
Peki, Beşar ESAD’ı kim devirmeye çalıştı?
Hatırlayın; Zamanın Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Beşar ESAD için;
1-2 Hafta içinde devrilecek anlamına gelen iddialarda bulunuyordu...
Hatta bir defasında şöyle dedi:
Şam’da ki Emevi Camisi’nde Cuma namazı kılacağız dedi…
Pe ki Türkiye’nin Güney sınırını kim açtı?
Onların Türkiye’ye büyük kitleler halinde gelmesine kim vesile oldu?
Ve en önemlisi de, yaşanan insanlık dramı neticesinde; Tüm Dünyaya rezil oluyoruz.
5-21 EYLÜL 2015, Pazartesi, SÖZCÜ Gazetesi
Tayyip, İsmet ve Ahmet seçim startını birlikte verdi!
Teröre karşı mitingde; AKP’ye oy istediler.
Birlik, beraberlik, bahanesiyle miting düzenleten devletin zirvesi,AKP’li seçmeni, İstanbul Yenikapı’ya topladı. Muhalefeti suçlayıp siyasi şov yaptı.
Burada sorulması gereken soru şu:
Eğer maksat, terör kınamak, terör karşısında dimdik durduğumuzu göstermekse;
Muhalefetten kimse, niye yok, ya da davet mi edilmediler?..
Yenikapı mitinginde Cumhurbaşkanı şöyle dedi:
Milli ve de yerli 550 Milletvekili göndermenizi istiyorum gibi.550 Milletvekili; Meclis’in tamamı
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, daha öncede AKP için; 400 Milletvekili istiyordu…
Anlaşılan odur ki; bu defasında; Milletvekilliklerinin tamamını istiyor…
Pe ki mevcut Anayasamızın Hükümlerine göre;
Cumhurbaşkanının tarafsız olması gerekmez mi?..
Bu konuda ettiği yemin yok mu?
Bir siyasi parti adına ağırlığını koyması, onun adına mitingler yapıp, 400 Milletvekili istemesi doğru bir şey mi?..
Aslında bu yapılan İstanbul-Yenikapı mitingi;
18 Eylül 2015 Cuma günü; Ankara-Sıhhiye meydanında, yine terör ve teröre destek verenleri kınamaya yönelik olarak 3 gün önce yapılan;
Ankara’da tüm siyasi partilerin, Sivil Toplum Örgütlerinin ve çok sayıda vatandaşımızın katıldığı
Ve sadece Türk Bayraklarının kullanıldığı mitinge; verilen bir cevaptı…
6-19 Eylül 2015 Cumartesi, CUMHURİYET:
AKP LİSTESİ SARAYDAN ONAY ALDI; GÖRÜLMÜŞTÜR
Davutoğlu, önceki gece saat 02’DE Bekir BOZDAĞ ilebirlikte, Saray’a gidip Milletvekili aday listesini, Cumhurbaşkanına sundu. Erdoğan 2 saat inceleyip, bazı değişiklikler yaptıktan sonra listeyi onayladı…
7-MEDYAYA YAPILAN BASKILAR.
8 Eylül 2015 Salı SÖZCÜ:
1’İ VEKİL200 AKP’li; Hürriyet’i bastı, Savcı işlem yapmadı.
                Bu gün Medya ve yazarlar büyük bir baskı altında…
                Baskı altında olanlar, sadece Hürriyetle de sınırlı değil. Cumhuriyet ve Sözcü…gibi  Gazeteler ile bunların Yazarlarının da baskı altında olduğu söylenebilir…Hâlbuki ülkelerin gelişmesinde, Medyanın özgürlüğü ve yazarların düşüncelerini özgürce ifade edebilmeleri çok önemli…
                Ve bu konuda Türkiye maalesef gelişmiş Batı devletleri ölçüsüne göre, maalesef çok gerilerde.
                8-SONUÇ:
                Türkiye’de güven ve istikrarın yeniden sağlanması;
Ancak, Hukuk, Adalet ve Anayasa hükümleri çerçevesinde;
                Devletin tüm Kurumlarının işler hale gelmesi ve kuvvetler ayrılığının yeniden tesisi ile mümkündür.
                Ancak bu saydıklarım dâhil, Türkiye’de terör faaliyetlerinin de sona erebilmesi ancak;
Bir İktidar değişikliği ile olabilir.
Ancak AKP İktidarı ve onun fiili Lideri konumundaki şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN;
Bir koalisyon Hükümetinin kurulmasına imkân sağladı mı?..
Muhalefet Liderleri de ellerine geçen fırsatı kullanamadı ve Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın planlarını bozma noktasında; bir beceri gösterdiler mi, ya da gösterebildiler mi?...
Bu vesile bu nokta da, Türkiye’de bir muhalefet boşluğunun olduğu da ortaya çıkmış oldu.
1 Kasım 2015’de yapılacak olan Milletvekili seçimi sonuçlarında da, büyük bir ihtimalle, yine hiçbir partinin, tek başına iktidar olabilecek çoğunluğu sağlayamayacağı da anlaşılmaktadır.
Türkiye’yi idare edenler ve etmek isteyenlerde;
Milletin tercihini dikkate almalı,
En azından Halkımız mantığını kullanarak, siyasilerin her söylediğine inanmamalı ve gereğini sandıkta yapmalıdır.
Zira AKP 13 yıldır, Türkiye’yi idare etmektedir. Devletin Ordusu, Kasası, bütün imkânları onun elinde idi. Suçu, sorumluluğu başkalarına atmak istemesi de, en azından inandırıcı olamaz…
Bu vesile ile Kurban Bayramınızı da, en içten duygularla kutlar, nice Bayramlara ulaşmanızı dilerim. Saygılarımla. 22 Eylül 2015 Salı
             Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ

9 Eylül 2015 Çarşamba

ADALET PARTİSİ (AP) VE PROF. DR. VECDET ÖZ İLE YENİDEN!...

YENİDEN KURULAN ADALET PARTİSİ AP;
 TÜRKİYE’DE İSTİKRARIN VE GÜVENİN YENİDEN İNŞASI İÇİN, YENİ BİR FIRSAT, YENİ BİR UMUT VE YENİ BİR IŞIK MIDIR?…
                Sevgili Okurlar, yeniden kurulan Adalet Partisi; Türkiye’de güven ve istikrarın yeniden inşası için;
Yeni bir fırsat, yeni bir umut ve yeni bir ışıktır.
Ben burada bu sorunun cevabını, ortaya koymaya çalışacağım.
Bu soruya verilecek en kestirme cevap şudur:
1-Türkiye’yi 13 yıldır idare etmekte olan Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’nin, haktan adaletten uzak, keyfi uygulamaları ile Türkiye’nin bölünüp-parçalanma noktasına nasıl geldiği, ya da getirildiğidir,
2-Son zamanlarda,7 Haziran 2015 tarihinde yapılan Milletvekili seçiminden sonra ve özellikle de 1 Kasım 2015’de yapılacak olan bir erken seçim öncesinde PKK terör örgütü ile yaşanan çatışmaların giderek artması, Türkiye geneline yayılma eğiliminin baş göstermesi, Polis, Jandarma, Asker gibi güvenlik güçlerimizden, her gün duyduğumuz şehit haberleridir.
3-7 Haziran seçiminin sonucuna göre Halkımız AKP’nin oylarını düşürdüğü, sonuçta HDP’nin de seçim barajını aşıp, Meclis’e girmesi ile bir koalisyon Hükümeti’nin kurulması gerekirken;
Buna imkân tanınmadığı, ya da tanınmak istenmediği, adil davranılmadığı ve sonuçta AKP’nin fiili Genel Başkanı görüntüsü veren ve şimdinin Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın, Anayasamızın kendisine verdiği yetkiye dayanarak; 1 Kasımda bir erken seçim kararı almasıdır
Hâlbuki bazı vatandaşlarımızın, HDP’nin politikalarına katılmadığı halde; sırf AKP’nin oylarını aşağıya çekmek için, HDP’ye oy verip, onun seçim barajını aşıp, Meclis’e girmesini sağladıkları da bilindiği halde;
Bu gün gelinen noktada Millet iradesinin hiçe sayıldığıdır.
4-7 Haziran 2015 seçimi öncesinde;
17-25 Aralık 2013 Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonları, 4 eski Bakanı Yüce Divana gönderme konusunda mangalda kül bırakmayan, seçim barajının aşağı çekilmesi gerektiğini her fırsatta savunan  Muhalefet Partileri;
CHP, MHP ve HDP, ellerine geçen bu tarihi fırsatı kullanamamışlar, ya da kaçırmışlardır…
5-Sonuç itibarı ile
Her 3 Muhalefet Partisinin Genel Başkanları, Kemal KILIÇDAROĞLU, Devlet BAHÇELİ, Selahattin DEMİRTAŞ
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN,  daha kimseye Hükümet kurma görevini vermeden;
Kendi aralarında anlaşıp, bir koalisyon Hükümeti kurmaya hazır olduklarını, bir deklerasyonla  yayınlasalardı;
Cumhurbaşkanı istemese de, görevi onlara vermek zorunda kalırdı ve bu günlere gelinmezdi…
Dolayısıyla da bu nokta da, bu 3 Lider;
Türkiye’yi yönetebilecek beceri ve kapasitede olmadıklarını ortaya koymuşlardır.
6- 1 Kasım 2015 erken seçiminde;
HDP, seçim barajının altında kalsa, CHP ve MHP’nin oylarında da bir düşüş yaşansa
Ve nihayetinde AKP, 400 Milletvekili çıkarsa ki, AKP’nin fiili lideri görüntüsü veren ve şimdiki Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, her fırsatta bu hususu, zaten dile getiriyor;
Türkiye’de hiçbir sorunun çözülemeyeceği, hatta artarak devam edeceğidir
7-Dolayısıle Türkiye’de güven ve siyasi istikrarın yeniden sağlanabilmesi açısından;
Merkez sağda bir siyasi partinin kurulması ve Meclis’e girmesinin gerektiği, bu örneklerle de görülmüş ve anlaşılmıştır.
ADALET PARTİSİ MERKEZ SAĞ BİR PARTİDİR.
Şimdi sizlere bu konu da kısa bir özet sunmak istiyorum.
Detaylı bilgi benim web sitemde; siyaset bölümünde var. Dolayısıyla, siyaset bölümüne tıklarsanız; bu detaylara ulaşırsınız.
Adalet Partisi ilk defa;27 Mayıs 1960’ta Askerlerin yaptıkları ihtilâl sonrasında, kapatılan Demokrat Parti’nin devamı olarak;
11 Şubat 1961 tarihinde Emekli Orgeneral Ragıp GÜMÜŞPALA tarafından kuruldu.
15 Ekim 1961 Seçimine katıldı, % 34,8 oyla, 450 Üyeli TBMM’de 158 Milletvekili, Senato’da da 70 Senatörlük kazandı.
CHP Lideri İsmet İnönü zamanında CHP-AP Koalisyon Hükümeti kuruldu.
Adalet Partisi asıl hamlesini, Ragıp GÜMÜŞPALA’nın 6 Haziran 1964 yılında vefatından sonra  6 Haziran 1964 yılında  yapılan kongrede, Genel Başkan seçilen Süleyman DEMİREL zamanında yaptı..
Süleyman DEMİREL yönetimindeki Adalet Partisi, 1965’te yapılan Milletvekili seçiminde % 46,5 oyla tek başına İktidar oldu.
12 Eylül 1980’de Askeri darbe ile Adalet Partisi de kapatıldı ve Süleyman DEMİREL yasaklı hale geldi.
Nihayetinde 11 Nisan 1995 yılında Bülend Şimşek ÖZÇELİK tarafından yeniden açıldı ve 26 Kasım 2009’a kadar devam etti.
Ve şimdi yeniden açılıyor
ADALET PARTİSİ’NİN YENİDEN KURULUŞ AŞAMASI ŞÖYLE:
12 Eylül 2015 tarihinde İstanbul EYÜP’te bir mekânda kurucu üyelerle, geçmişte Merkez Sağda önemli hizmetlerde bulunan Parti Büyüklerinin de hazır bulunduğu, son hazırlık toplantısı yapılacak.
16 Eylül 2015’de İçişleri Bakanlığı’na kuruluş dilekçesi verilecek.
                17 Eylül 2015’de yazılı ve görsel basının da davet edildiği, bir etkinlik ve tanışma toplantısı yapılacak...
ADALET PARTİSİ, Milletimize hayırlı ve uğurlu olsun!...
ADALET PARTİSİ’NİN KURULUŞ FELSEFESİ VE YÖNETİM KADROROSU.
                Adalet Partisi’nin temel felsefesi; Hak, Adalet ve Hukuk İlklerine bağlı kalmak,
Türkiye Cumhuriyeti’nin Vatanı ve Milleti ile Bölünmez Bütünlüğüne yürekten inanmak.
ATATÜRK ilke ve İnkilaplarının savunucusu olmak
                Adalet Partisi’nin kurucu üyelerinin çoğunluğu genelde, tanınmış Bilim adamları ile geçmişte Merkez Sağda önemli hizmetlerde bulunmuş profesyonel siyasetçilerden ve konusunda uzman kişilerden oluşmaktadır.
Adalet Partisi sorunların çözümünde, konusunda uzman kişilerden yararlanacak ve gelişmiş Batı standartlarında çözümler üretecek ve uygulamaya koyacak,
                Milletimizin hak ve menfaatlerini, her zaman ön planda tutacaktır..
                KURUCU GENEL BAŞKAN PROF. DR. VECDET ÖZ İLE İSTANBUL'DA BAŞ BAŞA 5 SAAT KONUŞTUK.
                Tabi ki bu, uzun bir süre. Eğer ortak noktalarımız olmasaydı, görüşme böyle uzun sürmezdi
Ben siyasete Merkez Sağda başlayan bir teknokratım. Enerji Uzmanı bir Makine Yüksek Mühendisiyim ve bir Yazarım.
                Dolayısı ile de bir Yazar olarak, Merkez Sağdaki gelişmeler ile biraz daha yakından ilgileniyorum.
                Prof. Dr. Vecdet ÖZ’ü Merkez Sağda olması dolayısıyla, bazı siyasi gelişmeler vesilesi ile tanımıştım.
                Ama Bilim adamlığının dışında, genel anlamda meselelere bakış tarzı ve çözüm konularındaki yaklaşımları konusunda fazla bir bilgim yoktu.
                Merkez Sağdaki bazı Arkadaşların; buna bazı Bilim adamları da dahil  Vecdet ÖZ konusunda, şöyle bir çekinceleri vardı:
Vecdet ÖZ, bir Bilim adamı; onu toplumda kaç kişi tanır, daha başka biri olsa, olmaz mıydı, gibi sorular.
Ben her zaman yapıcı tarafı ağır basan ve bardağın dolu tarafını görmeye çalışan birisiyim. Vecdet ÖZ’ün ve kurmaya çalıştığı Adalet Partisi’nin niçin desteklenmesi konusundaki görüşlerimi, benim web sitemde yazdım.
Bu yazı Demokrat Zafer’de yer aldı. Birçok iletişim kanallarında da yayınlandı.
Bu makaleyi okumayanların, okumalarını öneririm.
Bu vesile ile bu gibi sorulara da cevap olması ve Sayın Hocayı daha yakından tanımak vesilesi ile 29 Ağustos 2015 Cumartesi günü, Vecdet Hoca ile görüşmek için İstanbul’a gittim.
Kendisi CERRAHPAŞA Hastahanesi, Adli Tıp Enstitüsü’nde Öğretim Üyesi.
 Ayrıca Devlette Müsteşar olarak ta görev yapmış bir kişi. Bu itibarla Devlet İdaresini de tanıyor.
Adli Tıp çok önemli, çok yönlü ve çok zor bir branş…
Vecdet Hocanın Tıp bilgisinin dışında, ekonomik, sosyal, siyasal ve tarih konularında da bilgisi vardı.
Vecdet Hoca çok yönlü bir kişi. Avrupa’yı, Amerika’yı ve oradaki doğru ve güzel uygulamaları da yakından biliyor.
Kendisi, Samsun’un, Çarşamba ilçesinin bir köyünden. Yanı Halkın içinden çıkıp, Adli Tıp gibi çok önemli bir konuda Profesörlüğe kadar çıkmış birisi.
Vecdet Hocanın Özgeçmişi hakkındaki detaylı bilgileri, kendi kaleminden; benim web sitemde, siyaset bölümünde de bulabilirsiniz…
Vecdet Hoca konusunda şu gözlemlerimi de sizlerle paylaşmak isterim:
Hoca, Büyüklerine saygılı ve nezaketi onlardan esirgemeyen birisi. Sonra dayatmacı ve ihtiraslı birisi de değil. Eğer karşı tarafın söyledikleri doğru ve mantıklı ise; sonunda kabul eden yapıcı bir kişiliği var.
 Birde çalışmayı ve bir işi zamanında yapmayı seviyor, ihmalkâr da değil.
Bu yönleri ile bana da çok benziyor.
Saydığım bu olumlu vasıflar;
Bir siyasi parti Genel Başkanı için yeterli hususlar…
1Eylül 2015 Salı günü, Beşiktaş’ta bir mekânda, çoğu Bilim adamı ağırlıklı ve Kurucu olarak ta yer alacak 10 kişi bir araya geldik. Faydalı bir toplantı oldu…
Neticede şunu söylemek isterim:
İstanbul’dan olumlu intibalarla Ankara’ya döndüm.
Şimdi Vecdet Hocayı Toplumda ne kadar kişinin tanıdığı konusunda da bir şeyler söylemek istiyorum.
Evet, Vecdet Hocayı Toplumun çoğu tanımaz ama Demokrat Parti’nin çoğu teşkilatları tanır. Zaten Merkez Sağ, bir ayağa kalkarsa; bu camianın bile oyları yeter ve artarda…
Bu itibarla yeni kurulan Adalet Partisi’ni ve Vecdet Hocayı Topluma yeterince tanıtmak; biz Yazarlara ve Merkez Sağ camiaya gönül verenlere düşüyor…
MERKEZ SAĞ NEDEN ÇOK ÖNEMLİ?...
Merkez Sağ; 1950 yılından başlayarak, Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğruyol gibi değişik adlar altında kurulan siyasi partilerle doğrudan, ya da birkaç koalisyonla da olmak üzere 50 yıl gibi uzun bir süre Türkiye siyasetine damgasını vurmuş, bir siyası oluşumdur.
Merkez Sağ, her zaman bütün inançlara saygılı olmuş, Atatürk İlke ve İnkilapları ile Cumhuriyet değerleri ve onu kuranlarla, hiçbir zaman bir sorunu olmamıştır.
Bazıları Adnan Menderes ve Süleyman DEMİREL dönemini ve uygulamalarını eleştirirler.
Muhtemelen onlarında yanlışları, hataları olmuştur.
Ama Merkez Sağ İktidarlar döneminde şimdi olduğu gibi Türkiye; hiçbir zaman bölünüp-parçalanma noktasına gelmemiş, kardeş kardeşe düşman olmamış, komşuları ile de dostane ilişkilere, her zaman önem vermiştir ve Türkiye şimdiki gibi terör mağduru bir ülke haline, hiçbir zaman gelmemiştir.
Ekonomik gelişmelere ve diğer konulara girmiyorum…
Tabi ki Türkiye’nin daha üst noktalara gelmesini hepimiz isteriz. Ama tüm bunlar, Türkiye’nin imkânları ile de sınırlı.
Rahhmetli Süleyman DEMİREL’in şu sözünü unutmamak lazım:
                Elimizdeki kumaşa göre, elbise dikebiliriz…
                Eğer Merkez Sağ canlanırsa, çoğu sorun çözülür…
Bu konuda Vecdet Hocanın başlattığı girişimi çok önemsiyorum, Bu husus, Türkiye için önemli bir fırsattır ve bu girişim  desteklenmelidir.
Zaten AKP ve onun lideri Tayyip ERDOĞAN’ın parlatılıp, iktidara hazırlanması ve sonuç itibarı ile bu zor günlere gelmiş olmamız ve AKP’nin 13 yıl gibi uzun bir süre iktidarda kalması da
Merkez Sağın çökertilmesi sonucunda olmuştur. Bu gibi konuları merak edenler, benim web sitemde yer alan;
Türkiye’nin Siyaseten Geldiği Noktada Çözüm Önerileri başlığını taşıyan makale ile
 7 Haziran’da ki seçim bildirgeme bir göz atsınlar.
Malûmunuz olduğu üzere ben; 7 Haziran 2015 seçiminde Ankara 1. Bölgeden Bağımsız Milletvekili Adayı idim.
                Yeniden kurulan Adalet Partisi’ne ve onun Kurucu Genel Başkanına, başarılar diliyorum.
                Türkiye için hayırlı ve uğurlu olsun. 9 Eylül 2015 Çarşamba
    Saygılarımla.
                        Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ