17 Mart 2016 Perşembe

ÖNCELİKLE; HUZUR VE GÜVENE İHTİYACIMIZ VAR…

ÖNCELİKLE; 
HUZUR VE GÜVENE İHTİYACIMIZ VAR…
Sevgili Okurlar, 13 Mart 2016 Pazar günü, Ankara –Kızılay’da, PKK’lı olduğu söylenen, biri kadın, diğeri erkek 2 teröristin, içinde bulundukları ve patlayıcı yüklü aracı, infilak ettirmeleri sonucunda;
Kendileri ile beraber, 37 kişi hayatını kaybetmiş, 125 kişi de yaralanmıştır.
Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza, Tanrıdan rahmet, kederli ailelerine de, baş sağlığı ve sabırlar diliyorum.
Milletimizin başı sağ olsun
Yaralı vatandaşlarımıza da, acil şifalar…
Ölen vatandaşlarımızın önemli bir kısmının, Üniversite Seçme ve Yerleştirme Sınavı ÖSYM’den çıkan öğrenciler olduğu bilinmektedir.
7 Haziran 2015 Milletvekili seçiminden sonra, terör tırmanmaya başladı.
Diyarbakır, Şırnak, Cizre, Silopi…gibi yerlerde,PKK terör örgütü militanları ile yapılan mücadele,Polis ve Asker gibi güvenlik güçlerimizden, her gün şehit haberleri, dışarı çıkma yasağı gibi hususlar, Halkımızı canından bezdirdi
Çatışma bölgelerinde yaşayan vatandaşlarımız, güvenli yerlere ve Batıya göç etmeye başladı.
Türkiye her geçen gün, Irak,  Suriye, Filistin gibi Ortadoğu ülkelerine benzemeye başladı.
Çarşıda, pazarda, şu gün bir patlama oldu, şu kadar ölü, şu kadar yaralı…
Biz Ortadoğu Ülkelerine benzeyemeyiz, benzememeliyiz…
Terörle yaşamaya, niye mahkûm olacağız?
Bu gün geldiğimiz noktanın sebebini düşünüp, bulmamız lazım.
Onun için diyoruz ki, öncelikle; huzur ve güvene ihtiyacımız var
Halkımızın büyük bir kesimi, gidişattan memnun değil; huzursuz ve kendini güvende hissetmiyor. cinnet getirme noktasında..
Durup, dururken başımıza birde Suriye ve Suriyeliler sorunu çıkardık.
Kendi sorunumuz yetmiyormuş gibi birde bu sorunlar çıktı.
Asker ve Jandarmayı geriye çektik, sınırlarımızda güvenlik zafiyeti yarattık.
Savaştan kaçan Suriyelilerle beraber, içeri hırsızlar, uğursuzlar, ajanlar, teröristler doldu…
Yakın ve uzak bir zamanda;
Bu yanlış Suriye politikasının zararını, olumsuz yansımalarını, birçok alanda daha, çok göreceğiz…
Sözde, Ülkemizin yararı için, Barış ve Kardeşlik için, Analar Ağlamasın, Babalar Bağırmasın sloganları ile
 Açılım-Saçılım adı altında, PKK terör örgütü Elebaşları ile Oslo’da kapalı kapılar ardında, gizli toplantılar yapıldığını, onlara Türkiye’nin aleyhine olan birçok vaatlerde bulunulduğunu, sonradan öğrendik.
Bunları şimdi saymaya gerek yok. Zaten internette de var.
 Bu vaatler çerçevesinde olsa gerek ki;
Asker ve Jandarma Güneydoğu bölgemizde kışlasına, Polis karakola çekildi,
Teröristlere karşı operasyona izin yetkisi, İllerde ki Valilere verildi.
Valilerin de, aman Açılım-Saçılım bozulmasın gerekçesi ile
Görevlerini yaptıkları da söylenemez.
Boşa geçen bu zaman içerisinde, PKK terör örgütü, dağlarda ve yerleşim yerlerinde silah depoladı, tahkimatlar yaptı, Teşkilatını güçlendirdi ve bu günkü zor günlere gelindi
Bu gün yaşadığımız ve hayatımızın bir parçası haline gelen terör mağduriyetimizin temelinde;
Bu yanlış, Açılım-Saçılım politikalarının da, elbette, büyük bir rolü vardır.
Teröristlerle pazarlık yapılamayacağını, Ülkemiz adına yararlı bir sonuç alınamayacağını, herkesin, özelliklede Yönetimi elinde bulunduranların bilmesi, anlaması gerekirdi…
Bu gerçeği bilmeyenlere, şu Atasözümüzü hatırlatmak isteriz:
Geçti Bor’un Pazarı; Sür Eşeği Niğde’ye…
Biz burada, Basınımızdan da özetlerle, siyaseten geldiğimiz, getirildiğimiz noktaya, açıklık getirmeye çalışacağız.
Koyduğumuz gazete manşetletleri, jipeg hale getirildiğinden, küçülen gürüntü ve yazıları, okunacak şekilde büyütebilmek için;
Eğer bilgisayarınızın mausunun sol kısmına tıklarsanız, resim ve yazılar okunacak hale gelir.Böylece haber niteliğindeki bazı konularla, bazı Yazar Arkadaşlarımızın görüşlerini de, bu vesile öğrenmiş olursunuz.
Bu son patlama, Ankara’da 5 ay içinde, 3.canlı bomba eylemidir…
Bakın bu hususu, 15 Mart 2016 SÖZCÜ Gazetesi, nasıl çarpıcı bir örnekle, ortaya koymuş!...
Patlamada arkadaşı feci şekilde ölen bir genç, isyanını şu sözlerle haykırdı:
İktidarınız batsın, Paranız batsın, Başkanlığınız batsın…
15 Mart 2016 Cumhuriyet.
17 Şubat2016 saldırısının ardından, alınacak denilen tedbirler, lafta kaldı, Ankara 13 Mart 2016’yı yaşadı.
Merasim Sokak saldırısından sonra, ABD yeni saldırının adresini verdi ama sonuç değişmedi.
Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne 5 ay sonra, asaleten atama..
15 Mart 2016 günü bir TV kanalında, İstanbul’da, Ankara- Kızılay katliamını protesto eden 50 kadar boykotçuya polis, cop ve biber gazı ile karşılık vermiş…
Benzer manzaralar, Ankara’da yapılan protesto eylemlerinde de, yaşanmış.
Eğer protestocular; Devletin ve vatandaşın mal ve can güvenliğine bir zarar vermiyorlarsa;
Niye cop ve biber gazı kullanıyorsun ki?!...
Daha önceleri de Polis, İstanbul’da Taksim-Gezi Parkı eylemleri n de, ağaçlar kesilmesin diye direnen göstericilere de; tazyikli su, biber gazı sıkmıştı.
Tabi cop da, Polisin sıkça kullandığı, yardımcı  aletlerden biri.
Polisin hedef alarak sıktığı plastik mermiler sonucunda, ki bunlardan bir kısmının doğruluğu, kamera kayıtlarından da görüldüğü üzere;
Çok sayıda vatandaşımız yaralandı, gözünü kaybedenler oldu, sakatlananlar oldu, hayatını kaybedenler oldu.
Gezi olaylarında yaşananları protesto etmek için, Türkiye’nin değişik yerlerinde yapılan protesto eylemlerinde de, benzer manzaralar yaşandı, hayatını kaybedenler oldu.
Manisa-Soma’da, Karaman-Ermenek’te yaşanan maden kazalarında, yakınlarını kaybeden acılı vatandaşlarımıza yapılan uygun olmayan davranış ve sarf edilen sözleri gördük…
Yakın zamanlarda, Ankara –Kızılay’da yaşanan bu son olaydan önceleri de;
Özellikle Karadeniz bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızın, Nükleer Santral, Hidro Elektrik Santrali HES’lere karşı çıkmaları, bu yüzden protesto eylemleri yaptıklarında da;
Güvenlik güçlerinin, özellikle Polislerin; orantısız güç kullanılıyor diye de özetleyeceğimiz, karşı hareketleri sıkça görüyoruz, duyuyoruz.
Karadeniz bölgesinden, sözde geçirilecek yayla yolu projesi ne karşı çıkıp, ağaçlar kesilirse; doğanın tahrip olacağına inanıp, protesto eden Köylü vatandaşlarımızın, sembol haline gelen Havva nineye,
Ya da yine, Artvin ilimizde Fırtına Deresi’inde yapılmak istenen HES projesine; doğanın tahrip edilmesini istemiyoruz diye karşı çıkan, sıradan vatandaşlarımıza;
Ülkemizin gelişmesini istemiyorlar gibi yakıştırmalarla ve onların arkasında birileri var diyerek,
Bu gibi toplumsal olayları küçümseyip, şiddet kullanmak, doğru bir şey mi?...
Enerjiye de ihtiyacımız var. Ama doğayı tahrip etmemiz de doğru değil…
Ben bir Enerji Uzmanıyım. Açın bakın sayfama, neler, ne gibi önlemler önermişim, neler söylemişim?...?
Sosyal medyada, yüzlerce, beklide binlerce mesaj, twet arasından eleştiri mahiyetinde olan bazılarını cımbızla çeker gibi bulup,, hakaret anlamında değerlendiriyor, davalar açıyorsun da;
Niye halkı rahatlatacak, sorunları çözecek bu projelere, önlemlere destek vermiyorsun, ya da görmüyorsun?
Bu sözü sadece bir Kesimi hedef alarak değil, herkes için söylüyorum.
Özellikle Karadeniz bölgemizde rahatça uygulanabilecek ve toprağın su altında kalmasına, insanların yerlerinden, yurtlarından uzaklaştırılmasına gerek kalmayan, benim geliştirdiğim yeni nesil bir HES projesi var.
  Bu aynı zamanda bir sel ve heyelan önleme projesidir de.
Niye bana destek vermiyorsun, niye ekranlarını bana açmıyorsun?...
Demek istediğim husus şudur:
Eğer sen, vatandaşlarımızın demokratik haklarını kullanıp, kendilerince yanlış işleri ortaya koymak açısından, yaptıkları her protesto eylemini;
Bunlar, Hükümeti devirmeye çalışıyorlar gibi algılayıp, Polisi vatandaşlarımızın üzerine sürer, orantısız güç kullanmalarına da ses çıkarmazsan;
Bu Memleketin hali ne olur?...
İşte siyaseten geldiğimiz noktanın özü, özeti bu…
Halkımız bir bunalım içinde…
Bu gibi konularda söylenecek çok söz var. Ama konumuz, sadece bunlar değil.
Bu gibi konulara, yaşanan son patlama vesilesi ile hatırlatma babında, mecburiyetten girdik…
Merak edenler, site arşivinden, geçmişte yazılan makalelere, bir göz atabilirler.
Böylesi bir gidişattan, Ülkemiz adına endişe duyuyoruz.
AKP döneminde bazı önemli projeler yapılmış olsa bile;
Bu yapılanlar, huzur ve güvenden, daha önemli olamaz…
Eğer AKP, vatandaşın hayrına bazı işler yaptıysa, bunu görevi olduğu için yapmıştır.Onun için, bu gibi konuları fazla abartmamak lazım.
Ama öncelikle huzur ve güvene ve özgürce yaşamaya ihtiyacımız var.
Ankara’daki bu son patlama sonrasında;
CHP İstanbul Milletvekili İlhan KESİCİ, Dr. Erol MÜTERCİMLER’in de konuk olduğu;
Gürkan HACIR’ın  yönettiği , HALK TV’deki bir programda, çok yararlı şeyler söyledi…
Ama  özetile şöyle dedi:
AKP Hükümeti  ve şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN,  uyguladığı yanlış dış ve iç politika ve gerginlik siyaseti ile
Türkiye’yi çok yordu…
Sayın KESİCİ’nin bu gibi değerlendirmeleri, yerinde ve doğru bir tespit…
SİLAHLI KUVVETLERİMİZİN VE GÜVENLİK GÜÇLERİMİZİN ,TERÖRLE MÜCADELESİNİ ÖNEMSİYOR VE DESTEKLİYORUZ AMA
SÖYLEYECEKLERİMİZ DE VAR….
Konuya yukarıda da değindik;
Eğer PKK Terör Örgütü ve mensupları ile müzakere yerine, mücadele strateji sibenimsenip, uygulanmış olsaydı,
Asker, jandarma ve Polis gibi güvenlik güçlerimizin, zamanında eli kolu bağlanmamış olsaydı;
Bu gün çok sayıda şehit verip, özellikle Güneydoğu bölgemizde, yeniden sağlamaya çalıştığımız, bazı yerlerde sonuç aldığımız terörle mücadele ve Devlet Otoritesinin yeniden tesis edilmesi;
Daha az şehitle başarılabilir ve terör eylemleri, büyük şehirlerimizin, göbeğine kadar giremezdi,
Türkiye Geneline yayılamazdı…
EĞER CUMHURBAŞKANI, BEN BU ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KARARINA UYMUYORUM DİYORSA, YA DA ANAYASA VE YASA HÜKÜMLERİ UYGULANAMIYORSA;
       YENİ BİR ANAYASA YAPMAYA NE GEREK VAR, YA DA BAŞKANLIK SİSTEMİ GELSE, TÜRKİYE ŞİMDİKİNDEN DAHA MI İYİ OLACAK?
       HAZİRAN’DA YA DA EYLÜL’DE BİR ERKEN SEÇİM OLABİLİR Mİ?
       VE AKP’DE GİDİŞAT NE DURUMDA?
                Sevgili Okurlar, tüm bu soruların cevabı;
İçinde bulunduğumuz kaos ortamından, nasıl kurtulacağımızın da cevabıdır aslında…
Adalet ve Kalkınma Partisi AKP, 3 Kasım 2003’ten beri , İktidarda…
Yani yaşanan tüm gelişmelerden,  birinci derecede AKP sorumlu.
Meseleye öncelikle bu açıdan bakmak lazım…
Şimdi konuya giriyoruz.
29 Şubat 2016 Pazartesi çıkan gazetelerde hep;
                Anayasa Mahkemesi’nin, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can DÜNDAR ile Ankara Temsilcisi Erdem GÜL’ün tutuklu olmasında; hak ihlali olduğu kararına varmış ve bu Gazetecilerin tahliye edilmesine karar vermişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN ise;
Ben Anayasa Mahkemesi AYM’nin  bu kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum  açıklamasını, yapmıştı.
Şimdi 17 Mart 2016 Perşembe itibarı ile aradan 17 gün geçti  .Böylesi bir sözün topluma bazı yansımaları oldu.
Şimdi biz burada, bu yansımaya bir örnekle işe başlayıp, sonrasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın;
Bu açıklamalarının, ne anlama geldiğini, yine Basınımızdan örneklerle ortaya koymaya ve konuyu açmaya çalışacağız.
Böylesi bir açıklama ile Sayın Cumhurbaşkanı, kendi meşruiyetini bile tartışılır hale getirmiştir.
1) 2 Mart 2016 Cumartesi SÖZCÜ Gazetesi
İmam  böyle yaparsa, cemaat de böyle yapar!...
Mahkemeye de kararına da SAYGI DUYMUYORUM.
Çete kurmaktan yargılanan sanıklar, Mahkeme heyetinin yüzüne bakarak; Mahkemeye de, kararına da saygı duymuyorum. Siz paralelcisiniz, diye çıkıştı….
Bu örnekten de görüldüğü üzere, Cumhurbaşkan’nın malûm beyanatından kısa bir süre sonra yaşanan bu örnek;
Cumhuriyet tarihimizde, ilk defa rastladığımız çok vahim bir örnek olsa gerek…
Dolayısıyla, bundan sonrasında; bu gibi vahim örneklere daha,çok rastlarsak, kimse şaşırmasın…
Şimdi tekrar başa dönüp, Cumhurbaşkanı’nın malûm açıklamasının Basınımızda yansımalarına örnekler vermeye
Ve böylesi bir beyanatın, ne anlama geldiğini açmaya çalışalım.
2) 1 Mart 2016 Salı, SÖZCÜ Gazetesi, şöyle bir başlık atmış: Bizde seni tanımıyoruz
29 Şubat 2016 Pazartesi, SÖZCÜ Gazetesi: Birde Başkan olursa, vay bu ülkenin haline
Peki Amerika Birleşik Devletleri’nde, Almanya’da, Fransa’da, ya da diğer Batılı devletlerde, bir cumhurbaşkanı, böylesi bir ifade kullanabilir mi? Elbette kullanamaz.
Eğer kullanırlarsa, halk sokaklara dökülür ve yasalarda; gereğini yapar….
Demek ki Türkiye’de yapılmak istenen yeni bir Anayasa, ya da getirilmek istenen Başkanlık sistemi;
Daha Demokratik ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir Yönetim şekli değil de;
AKP’nin ve onun fiili Lideri konumundaki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın ihtiyaçlarına cevap verebilecek, maddeleri içeren bir Anayasa ile
Yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir Yönetim şekli olacak.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ, BU KONUYU ACİLEN ELE ALMALIDIR.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN; ben bu Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararı tanımıyorum, ona uymuyorum dese de;
Mevcut Anayasanın kendisine tanıdığı haklar ve sorumluluk çerçevesinde, Milletvekili seçilip Meclis’e girmiş, Başbakan olmuş ve nihayet, Cumhurbaşkanı seçilmiştir.
Ve bu Anayasa ve hükümleri de, ha lâ yürürlüktedir.
Bu itibarla, sorunun çözüm yeri, öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Ve de öyle olmalıdır…
Peki bu güne kadar, bu konuda bir şeyler yapıldı mı? Hayır…
Sadece cevaben bazı kişisel açıklamalar, kısır çekişmeler…
Ve yaratılan yeni gündemler, ya da ortaya çıkan yeni gelişmeler…
Ortada CHP, MHP ve HDP’nin kurumsal kimlikleri ile ortaya konulan, ortak bir girişim, ortak bir tavır, Maalesef yok…
Zaten bu güne kadar gördüğümüz örneklerden de anlaşılacağı üzere;
Meclis’teki 3 Muhalefet partisi ,CHP, MHP ve HDP’nin 7 Haziran 2015 Milletvekili seçimi sonrasında ortaya çıkan, bir Altın Fırsatı; bir Koalisyon Hükümeti kurabilme imkânını değerlendiremediklerini de göz önünde bulundurursak;
Türkiye’de bir İktidar sorunu ile beraber; birde Muhalefet Partilerinin beceriksizliğinden kaynaklanan, çok yönlü bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.
Bu noktada, mevcut Muhalefet Partilerinin Liderleri ile
İçine düştüğümüz sarmaldan, öyle kolay çıkabileceğimizi, maalesef söyleyemeyeceğim.
Ama ben, Gelecek adına, bütün zorluklara rağmen, umutsuz değilim.
Türkiye’de yeni bir Oluşuma ihtiyaç vardır ve içine düştüğümüz durumun vahameti ve çözüm yolları;
Mantık kuralları çerçevesinde ve gelişmiş Batı devletlerindeki uygulamalardan da örneklerle, Halkımız bilgilendirilmelidir…
Bence Türkiye’nin en acil sorunu,;Anayasa ve yasa ihlallerinin, nasıl önleneceğidir.
AKP Grubu için, bir şey söyleyemem ama
Muhalefet Partileri; CHP, MHP ve HDP, birlikte hareket etmeli ve gereğini, mutlaka yapmalıdır…
Ayrıca bu gibi konularda, Anayasa ve Yasa ihlâllerinde, ettiği yemine aykırı hareket etme gibi durumlarda;
Fazla teferruata girmeden, pratik ve hızlı yöntemler geliştirilmeli, gelişmiş Batı devletlerindeki uygulamalardan da, yararlanılmalıdır.
PEKİ CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN, BEN BU ANAYASA MAHKEMESİ’NİN VERDİĞİ KARARI TANIMIYORUM VE BU KARARA UYMUYORUM DİYORSA, NE OLUR…?
Öncelikle Türkiye’nin Dış dünyada itibarı kalmaz.
Türkiye’yi kimse ciddiye almaz…
Yabancı şirketler ve girişimcilerde;
 Hukukun üstünlüğünün olmadığı, yargı kararlarının uygulanmadığı, ya da uygulamada, zorlukların yaşandığı, bir ülkeye, yatırım yapmak içinde, gelmek istemezler.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın bu ve buna benzer çıkışları;
İç politikada bazı kesimlerde; ya, kimseyi takmıyor, ne cesaretli bir adammış algısı yaratsa bile
Oy avcılığından başka bir işe yaramaz…
ADALET VE KALKINMA PARTİSİ AKP’NİN, İKTİDARI BİR DAHA BIRAKMAK İSTEMEDİĞİ ANLAŞILIYOR.
AKP, Mustafa Kemal ATATÜRK ve Silah Arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin nimetlerinden yararlanarak iktidara gelmiştir. Ama Cumhuriyet rejiminden ve bu Cumhuriyeti kuranlardan, hoşlandıkları da söylenemez. Bunu, yaşanan birçok örneklerden görüyor ve biliyoruz.
Mevcut Anayasa ve Hukuk düzenine uyacakları konusunda, bu güne kadar gelen standart yemini ederek, Meclis’e girmişler ve iktidar olmuşlardır ama bu gün;
Bu yemine uymadıkları, uymak istemedikleri de ortada…
Ve Türkiye’nin her geçen gün; adım adım dikta rejimine doğru gittiğini, yine birçok örneklerden görüyoruz ve anlıyoruz.
Ve AKP’nin, bir daha iktidarı bırakmak istemediğini ve bunun zeminini hazırlamakta kararlı olduğu da,anlaşılmaktadır….
Bu tespit, çok önemli bir husustur
CUMHURBANI TAYYİP ERDOĞAN’IN; 
EYY AMERİKA!, EY Y  PUTİN!,EY RUSYA! EY BİRLEŞMİŞ MİLLETLER! GİBİ SÖYLEMLERİNİN DE; TÜRKİYE’YE BİR GETİRİSİ OLMAZ…
Bu gibi söylemler aslında, Türkiye’nin içine düştüğü, düşürüldüğü yalnızlığın, çaresizliğin, dışa vurması olarak ta algılanabilir.
Devletler arasındaki ilişkilerde, bu gibi söylemlerin bir etkisi, bir katkısı olmaz.
Devletler arasındaki ilişkilerde geçerli olan şey; güç, kuvvet ve imkânlar meselesidir….
Bu gibi söylemler de; tribünlere oynamak gibi bir şey…
Eğer bir referandum, ya da bir erken seçim olursa;
 Böylesi bir durumda, oy avcılığında, işe yarayabilir.
Zaten AKP, algı operasyonundan, hep yararlanıyor.
Şimdi  Sayın Cumhurbaşkanı’nın, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri ile de yaşadığı gerginliğin nedenini  ve Eyy Amerika, Eyy  Putin, Eyy Birleşmiş Milletler gibi çıkışlar yapmasının nedenlerini de kısaca sıralamaya çalışalım
1-Suriye bizim, Güney komşumuz.
ABD, Kuzey Irak’ta Özerk Kürt Yönetimi bölgesindeki petrol ve doğal gazı, doğrudan Akdeniz’e akıtabilmek için, Suriye’nin Kuzeyi’nden, Akdeniz’e bir koridor açmak istiyor. Bunu artık bilmeyen kalmadı. Bu konuda ABD, şu an itibarıyla hayli mesafe aldı. Nerede ise; koridor, tamamlanacak.
2-Türkiye Güney sınırında, Suriye tarafında; PYD, PKK, IŞİD ve daha başka terörist guruplar tarafından, kuşatılmış durumda. Böylesi bir husus,Türkiye’nin güvenliği  açısından da, büyük bir tehlike.
3-Şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN,AKP Hükümeti’nin Başbakanı iken; Kendisinin BOP Eş Başkanı olduğunu ve BOP’un faziletlerinden bahsediyordu..
Bu kapsamda, ABD’in yanında yer alıp, Suriye Lideri Beşar ESAD devrilmek istendi…
İşler ters gitti, 2011’den beri,Besar Esad’ı deviremediler..
4-Koridor tamamlanmak üzereyken, Beşar ESAD, Rusya’dan yardım istedi.
ABD’nin isteği ile olduğu kuvvetle ihtimal, 25 Kasım 2015’de Türk F-16’LARI TARAFINDAN, Rus savaş uçağı, Türk hava sahasını ihlal etti gerekçesi ile düşürüldü.
Bu uçak düşürme senaryosu ile
Türkiye’nin Suriye konusunda, dışlanmak istendiğine vurgu yapılmaktadır.
Sonuç itibarı ile de öyle olduğu anlaşılıyor.
5- Rus savaş uçağının düşürülmesi sonucunda, savaş uçaklarımızın, Suriye sınırına yaklaşma konusunda çok temkinli davrandıklarını
Ve bu yüzden, Suriye tarafındaki terörist guruplara ancak 40 Km. menzilli Fırtına Obüsleri ile karşılık vermek zorunda kaldığımız da, bilinmektedir.
6-Rusya ile yaşanan uçak düşürme krizi sonrasında,
 Rusya ile ekonomik ilişkilerimizde bozulmuş ve Türkiye’nin minimum 9 Milyar ABD Doları zarara uğradığı da,
 Yetkililer, ya da Uzman kişiler tarafından ifade edilmektedir.
7-PKK Terör Örgütü, yukarıda da, vurgulamaya çalıştığımız üzere Açılım-Saçılım sürecinde, silahlanıp, teşkilatlanmasını da, en üst noktaya getirdiğinden;
Koridor açma planının bir parçası olarak, Suriye tarafında, Amerika’nın yanında yer aldığı,
Türkiye tarafında ise içeride terör estirdiği, Devlet otoritesini yıkmaya çalıştığı, vatandaşlarımıza zarar verdiği gibi nedenlerle,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, PKK ile mücadele etmek zorunda kaldı.
8-PKK ve bunun Suriye’deki uzantısı PYD’nin terörist gurup olduğu
Ve bunlarla mücadele konusunda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN,ABD ile ters düştü…
9-Zaman değişti, çıkarlar çatıştı…
Ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN şimdi çok sıkıştı, kendi iktidarını ve geleceğini, Yeni bir Anayasa ve Yasalarla, garanti altına almak istiyor…
10-PKK İLE MÜCADELE ETMEK ZORUNDA KALINDIĞINDAN BU GÜN İÇİN; 
YENİ BİR ANAYASA YAPMA KONUSUNDA, HDP’NİN DESTEĞİNİN  OLMAYACAĞI  DA ANLAŞILDIĞINDAN; 
UFUKTA, YENİ BİR ERKEN SEÇİM GÖRÜNDÜĞÜNÜ SÖYLEYEBİLİRİZ.
11-AKP’de Parti içinde, gelinen noktadan rahatsız olunduğu, Bülent ARINÇ gibi  bazı Kurucu ve Ağır topların muhalefetini de, göz önünde bulundurduğumuzda;
AKP’nin zayıflayacağı, ya da, dağılma sürecine girebileceğini de,söyleyebiliriz.
Saygılarımla 17 Mart 2016 Perşembe
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ

11 Mart 2016 Cuma

KIBRIS SEMPOZYUMU KONUŞMACILARIN İSİM VE ÜNVANLARI

             KIBRIS SEMPOZYUMU 
KONUŞMACILARIN İSİM VE UNVANLARI
Tarih    : 12 Mart 2016 Cumartesi. Saat: 10-18 arası
Yer      : Kıbrıs Türk Kültür Derneği Genel Merkezi Konferans salonu.
Adres   : Tuna Cad.Halk Sok. No: 17 / 2 - Yenişehir-Sıhhiye / Ankara.
            ORGANİZATÖR VE MODERATÖR:
            ATASEN Ata Eğitim-Bilim Çalışanları Sendikası Adına:
            Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
            Enerji Uzmanı – Gazeteci Yazar.
İRTİBAT TELEFONU: 0532 695 19 77
Web site: ahmetyalvac1946blogspot.com.tr
Mail: a_yalvac@hotmail.com
ATASEN BAŞKANI: Cem KANIBİR.
NOT: Burada Kıbrıs Sempozyumu Konuşmacılar başlığı altında yayınlanan isimler; doğrudan, konuşmalarda görev alan arkadaşlarımızdır.
Siyasi Partiler ve Protokol gereği, konuşacak kişiler; bu listeye dahil değildir.Ama video kayıtlarında yer alacaklardır.
Protokol Konuşmacılarına, öncelik tanınacak, böylece Protokol Konuşmacılarının, hiçbir konuşmacının etkisi altında kalmadan, Kıbrıs sorunu konusundaki resmi görüşleri, doğrudan öğrenmiş olacağız.
            KONUŞMACILAR:
 1- Prof Dr. Anıl ÇEÇEN          Ankara Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi
            2- Makine Yüksek Mühendisi Mehmet Arif DEMİRER
            3- Dr. Emekli Tuğ Amiral Ergün MENGİ
            4- Kıbrıs Büyükelçiliği Müsteşarı
            5- Protokol Konuşmacıları
  6- Cem KANIBİR      ATASEN Eğitim-Bilim Çalışanları Sendikası Başkanı

2 Mart 2016 Çarşamba

KIBRIS PANELİ & DUYURU VE DAVET

KIBRIS PANELİ
DUYURU VE DAVET
Yer                  : Kıbrıs Türk Kültür Derneği Genel Merkezi – Konferans salonu
Tarih – Saat    : 12-13 Mart 2016 Cumartesi-Pazar; 10.00 – 18.00 Arası
Adres              : Tuna Cad. Halk Sok. No: 17 / 2, 06420 Yenişehir Ankara
KIBRIS PANELİNİN ÖZETİ VE ELE ALINACAK KONULAR
Türkiye’de Yeni bir Anayasa yapma ve Başkanlık Sistemine geçme gibi ısrarla gündemde tutulmaya çalışılan, siyasal amaçlı çalışmalar ile Bir türlü bitmek bilmeyen terör faaliyetleri ve Güvenlik Güçlerinin onlarla yürüttüğü mücadele;
Ve Siyasi Partiler arasındaki söz düellosu ve bitmeyen kısır çekişmeler nedeni ile
Başta Kıbrıs konusu olmak üzere, birçok önemli konu, unutulur gibi oldu,
Bu arada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti KKTC’de Cumhurbaşkanı Mustafa AKINCI’nın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle başlayan dönemde;
Sözde Kıbrıs sorununun çözümü adı altında yürütülen görüşmeler sonucunda; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile KKTC’nin yeniden bir araya getirilip, sonuçta KKTC’nin de sonunu hazırlayacak bir girişimin sonuna gelindiği, ayrıca; sözde Avrupa Birliğine geçiş adı altında;
 Para birimi olarak ta, EURO’ geçileceği söylenmektedir.
Böylesi bir girişimin sonuçlanma aşamasına gelmiş olması; Kıbrıslı Soydaşlarımızın kazanılmış haklarının kaybedilmesi anlamına geldiği gibi KKTC’nin zaman içerisinde, Türkiye’den kopacağı neticesini doğuracağından; KKTC’de ki siyasal gelişmeler kendi haline bırakılamaz. KKTC’nin varlığının devam etmesi, Kıbrıslı Soydaşlarımız için, ne kadar önemli ise, Türkiye’nin Akdeniz’deki güvenliği ve çıkarlarının korunması açısından da, o kadar önemlidir.
1974 Kıbrıs Barış Harekatının yapılmasından bu yana, geçen 40 yıl içerisinde, Kıbrıslı Soydaşlarımız, huzur ve güven içinde yaşadığı gibi, KKTC’de Türkiye’nin yardım ve desteği ile, bu günlere geldi. Halâ bazı sorunlar olmasına rağmen, bu gün KKTC’nin turizm potansiyeli, eğitim kurumları ile, küçük bir devlet görünümü aldığını biliyoruz.
Sonra Türkiye tarafından, denizin altından çekilen bir boru hattı ile KKTC Toprağına bağlantı yapıldığını ama iç dağıtım şebekesi tamamlanmadığı için, suyun boşa aktığı, kullanılamadığı da söyleniyor.
Bu noktada, bu konu da dahil, KKTC’de neler olduğunu, sorunlarının ne olduğunu,
KKTC’nin varlığını devam ettirebilmesi noktasında, eğer Türkiye tarafından yapılması gereken ilave yardım ve destek gerekiyorsa, bunun detaylarını da öğrenmek isteriz.
BU SEMPOZYUMA HERKES DAVETLİDİR.
ÖZELLİKLE İKTİDAR PARTİSİ’İNDEN, SİYASİ PARTİLERDEN VE KKTC’Yİ İDARE EDENLERDEN; RESMİ GÖRÜŞLERİ ORTAYA KOYAN KONUŞMACILARI DA BEKLİYORUZ.
ELE ALINACAK KONULAR:
Kıbrıs’ın idaresinin Osmanlı’dan İngiltere’reye geçişi ile başlayan dönem 1950’ de başlayan EOK ve MAKARİOS dönemi ve Demokrat Parti DÖNEMİNDE KURULAN Kıbrıs Cumhuriyeti… 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ve sonrasında kurulan KKTC ve sonrasında, yürütülen sözde barış görüşmeleri… Bu günkü KKTC… Kıbrıs çevresindeki doğal gaz ve yeraltı zenginlikleri…. 
Saygılarımla. 
02 Mart 2016 - Çarşamba
Not: Konuşmacıların listesi ayrıca yayınlanacaktır.
ATASEN Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası Adına;
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ Enerji Uzmanı – Gazeteci Yazar
            Cep: 0532 695 19 77
            Mail: a_yalvac@hotmail.com
                  Web: wwwahmetyalvac1946blogspot.com.tr