14 Ekim 2016 Cuma

DARBE’NİN CILKI ÇIKTI; TÜRKİYE ARTIK GÜNCEL VE ÖNEMLİ SORUNLARI ÇÖZMEYE YÖNELMELİDİR….

DARBE’NİN CILKI ÇIKTI; 
TÜRKİYE ARTIK GÜNCEL VE ÖNEMLİ SORUNLARI ÇÖZMEYE YÖNELMELİDİR….
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
Enerji Uzmanı – Gazeteci Yazar
Sevgili Okurlar, 15 Temmuz 2016 başarısız Darbe girişiminin ardından bu güne, aradan 2,5 aydan fazla bir zaman geçti. Darbe ile yatıp, Darbe ile kalkıyoruz…
Bu sebepten,Türkiye’nin önemli bir çok sorunu unutturuluyor,ya da öteleniyor….
Artık ötelenen, ya da unutturulmaya çalışılan önemli sorunları çözmeye çalışmamız lazım…
Darbe ve Darbe sonrası yapılan resmi açıklamalar ve gelinen nokta itibarıyla, önemli birkaç konuya kısaca değindikten sonra;
Esas konulara girmek istiyorum…
1-3 Ekim 2016 Çarşamba. BİR GÜN Gazetesi’nin haberine göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, şöyle bir beyanat vermiş:
OYUN OLDUĞUNU SANIYORLAR
Erdoğan Darbenin kendi oyunu olduğu iddialarına;
Nasıl oluyor da ölüm için bir oyun tezgâhlıyorsunuz?
Sözleriyle tepki gösterdi.
İnsanların ağzı çuval değil ki, büzesin!...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN bu sözlerle;
15Tenmuz 2016 Cuma akşamı, Darbe girişiminde bulunanlara direnirken, hayatlarını kaybeden sivil vatandaşlarımızı kast ediyor.
Böylesi bir konu, Toplumun büyük bir kesiminin, cevabını merak ettiği, önemli bir sorudur….
Bir iktidar değişikliği olmadan, 15 Temmuz 2016 Askeri Darbe girişimini, kim yaptı, niye yaptı, nasıl oldu gibi bazı önemli sorulara, tam olarak cevap verebilmek, maalesef mümkün değil…
Ama doğru mantık yürüterek, cevaplanması gereken, önemli soruları ortaya, koyabiliriz.
Çoğu insanın kafasındaki soru şu:
MİT Müsteşarı Hakan FİDAN saat 15’te Kışlalar ve Askeri hava alanlarındaki olağan dışı hareketlilikten, Darbe yapılacağını, ya da yapılabileceğini tespit ediyor,
Saat 16’da Genel Kurmay Başkanlığı’na giderek,
Genel Kurmay Başkanı’nı durumdan haberdar ediyor.
Mevcut durum bu ise;
Ortalık daha günlük güneşlik iken; Tanklar Kışlalardan çıkmadan, Jetler daha Hava alanlarından kalkmadan;
Genel Kurmay Başkanlığı önlem alamaz mıydı?...
Öncelikle, bu sorulara cevap verilmesi lazım…
Darbe girişimini;
Cumhurbaşkanı; Eniştesi’nden, Başbakan; Akrabalarından ve Korumalarından öğreniyor…
Bu gibi Makamlar da bulunanların böylesi açıklamaları, çok vahim, en azından; doğru bir şey değil…
Zira Devlet’in bütün imkânları, Onların elinde…
Eğer MİT Müsteşarı Hakan FİDAN, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ı haberdar etmediyse, ya da edemediyse,
Genel Kurmay Başkanı, görevini yapmadıysa, ya da tapamadıysa;
Bu Kişiler, hala niye görevlerine devam ediyorlar?...
Tiyatro gibi acayip bir Darbe girişimi…
Gece saat 21’de Jetler, Ankara’nın üstünde alçaktan uçmaya başlıyorlar,
Tanklar saat 23’te Boğaziçi Köprüsünü ve bazı Hava alanlarını kapatıyorlar, uçuşa yasaklıyorlar…
Bizim bildiğimiz Darbeler hep, gece yarısından sonra yapılır…,
Bu bilgilerden sonra ,şöyle bir şey söylenebilir:
Eğer ortalık henüz, gündüz iken, Askeri darbe girişimi önlenseydi, ya da, önlenebilseydi;
O zaman 246 vatandaşımız da, hayatını kaybetmezdi…
Öyle inanıyorum ki, böylesi bir Darbe girişimi;
Darbe öncesi ve Darbe sonrası gelişmelerle de ilgili olarak, ele alınacak ve derslere, konu olacaktır…
4 Ekim 2016 Salı, Aydınlık Gazetesi
Darbe girişiminden bir gün önce, Ankara’ya gelen, Rusya Devlet Başkanı PUTİN’in özel Temsilcisi DUGİN;
Darbe yapılacağı konusunda, Hükümet Yetkililerini uyarmış…
8 EKİM 2016 Cumartesi Akşamı, Kızılay- Metro İstasyonu’ndan geçerken;
 Orada,15Temmuz 2016 Darbe girişimi vesilesi ile bir fotoğraf sergisinin olduğunu gördüm.
Ve biraz durup, resimleri dikkatle incelemeye başladım.
Tankların ve zırhlı araçların üstüne çıkmış olan inanların, kendi siyasal görüşlerini ortaya koyan el işaretleri dikkatimi çekti.
Aslında bu işaretlerden;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın çağrısına uyup, meydanlara çıkan,
Ve Darbecilere kendi yöntemlerine göre engel olmaya çalışırken, hayatlarını kaybeden
Vatandaşlarımızın;
Siyasi görüşleri hakkında da, bilgi vereceğini düşünüyorum.
Tankların ve zırhlı araçların üstüne çıkan vatandaşlarımızın çoğu;
4 Parmakla Rabia işareti yapıyorlardı.
Bazıları işin özünü bilmedikleri için olmalı ki; 4 parmak yerine, 5 parmakla ellerini açmışlardı.
Diğer bir çoğunlukta, diğer parmaklarını kapatıp, sadece işaret parmağını dik tutuyorlardı.
Tek parmak işaretini;
Bildiğim kadarıyla Dinci kesimler kullanıyor. Din bir, Allah bir, Kitap bir gibi
Bozkurt işareti yapan, bir genç gördüm. Biliyorsunuz Boz kurt işareti, MHP’nin sembolü
Bir genç de, yumruğunu sıkmıştı. Bu da sol bir görüşten olmalı...
Ilımlı olan diğer Parti ve Görüşlerden de, mutlaka katılanlar olmuştur. Ama çoğunluğun;
AKP ve diğer Dinci kesimlerden olduğunu düşünüyorum.
Görevli Polisler ve Özel Harekâtçılar hariç, direnişte hayatını kaybeden sivil vatandaşlarımızın;
Hangi siyasi görüşe mensup oldukları hakkında da, yetkililerce, bir araştırma, bir tespit yapılmış olabilir…
Bu Darbe girişimine karşı durup, hayatlarını kaybeden, ya da yaralanan vatandaşlarımıza;
Diğer şehit ve yaralılarımızdan farlı muamele edildiği,daha fazla maddi imkân sağlandığı da, ortada…
Bu kapsamda, Yazılı Basınımızda, Resmi dairelerde de personelden para alınması, ya da kesilmesi hususunda en az ve en çok miktarın belirtildiği örnekler gördük.,
Hatta bazı büyük marketlerin duyurusunda;
Yapacağınız şu kadar alış- verişin, şu kadarı, 15Temmuz Demokrasi şehitlerinin hesabına aktarılacak diye kampanyalar var…
Şunu demek istiyorum:
PKK ve diğer terör örgütleri ile mücadele ederken, hayatlarını kaybeden, ya da yaralanıp, gazi olan Asker, Jandarma, Polis ve diğer güvenlik mensupları ve yakınlarına da;
Aynı ilgi, ihtimam ve itibarın gösterilmesini,
Bu gibilere de, aynı maddi imkânların tanınmasını,
Ve sorunlarının giderilmesini diliyoruz….
15 TEMMUZ 2016 DEMOKRASİ ŞEHİT VE YARALILARIYLA, GÖREV ŞEHİTLERİ VE YARALILARINA TANINAN MADDİ İMKÂNLAR…
15 Temmuz 2016 Demokrasi Malulü isen:               Terörle mücadele Malullü isen:
3203 TL maaş…                                                                  2200 TL maaş…
Demokrasi şehitlerinin Geride kalanlarına:                Terörle mücadele şehitlerinin Yakınlarına:
327 Bin TL tazminat…                                                      En fazla 260 Bin TL tazminat…
Demokrasi şehitlerine daha faza maddi imkân tanınması, daha fazla itibar gördüğü görüntüsü;
Toplumda, Hükümet’e olan güveni azaltır, ayrımcılığı da körükler.
Zira görev şehit ve malullerinin içinde, her Mezhepten, her Etnik  kökenden ve her Siyasi görüşten insan var…
Bizim insanımızın ortak özelliği şudur:
Askerlik görevi, Onlar için kutsaldır. Ve Asker ocağını, Peygamber ocağı olarak görürler.
Bizde Askerlik yapmayanı, Adam yerine koymazlar, kız vermek istemezler.
Bu yüzden, her Mezhep, her Etnik köken ve her Siyasi görüşten bütün Aileler;
Çocuklarını Askere gönderirken, ellerine kına yakar, Düğün-Bayram sevinci içinde, Akraba, Komşu, Eş-Dost hayır dualarla, Terminale kadar gider, eller üstünde atıp-tutarak, en büyük Asker, bizim Asker sloganlarıyla Otobüse bindirir ve Otobüs oradan ayrılıncaya kadar da, beklerler.
Askere yolcu edilen Gençlerde, aynı düşünce, aynı heyecan ve aynı sevinçle, Birliklerine varır teslim olurlar.
Söz konusu Vatansa, gerisi teferruattır düşüncesi ile eğitim alır,
Günü geldiğinde canlarını ortaya koyarak, kendilerine verilen görevi, yerine getirmeye çalışırlar…
Vatan savunmasında, kendisine verilen görevi yerine getirirken ,Çocuklarının şehit olduğunu duyan Ailelerin yürekleri, Evlat acısıyla yanar ama
Vatan sağ olsun der, teselli bulmaya, gözyaşlarını ve acılarını, gizlemeye çalışırlar…
Onun için diyorum ki;
Bizi Biz Yapan, Bizi Diğer Toplumlardan ayıran bu Hasletler; ideolojik  saplantılar ve siyasi hesaplar uğruna, asla zafiyete uğratılmamalı,
Şehit ve Maluller arasında;
Sebep, ne olursa olsun; asla ayrım, yapılmamalıdır…
Ve aradaki bu fark, mutlaka düzeltilmelidir….
Eğer işler böyle devam ederse,
Aileler çocuklarını, niye askere gönderdiklerini sorgulamaya başlarlarsa,
Vatan Borcu Namus Borcudur diye; günü geldiğinde seve seve askere koşan gençlerimiz, niye Askerlik yaptıklarını sorgulamaya başlarlarsa,
PKK, IŞİD, DEAŞ ve daha başka terörist gruplarla, canlarını ortaya koyup, mücadele ederken;
Kimin için vurulup sakat kalacaklarını, ya da kimin ve niçin hayatlarını kaybedeceklerini sorgulamaya başlarlarsa;
Gün gelir; Askerlik yapacak, Vatan için canını verebilecek kimse kalmaz…
Ve böylesi bir durumdan, Türkiye zarar görür.
11 Ekim 2016 Salı, SÖZCÜ Gazetesi ve yürekleri sızlatan bir manşet;
Hayret !Ne oldu Sise.Darbe girişimi vesilesiyle kendilerine verilen görevi, bir şeylerden habersiz yerine getirmeye çalışırken ve sonrasında;
Onlara yapılan kötü muamele ve işkenceyi, ekranlardan hep beraber gördük…
Bu vesile ile Darbe girişimini kim ve nasıl önledi konusundaki kanaatimi de, burada tekrar söylemek istiyorum.
Darbeyi asıl önleyenler, rütbesiz Askerlerdir, bizim Çocuklarımızdır.
Eğer bu askerler; Komutanların sözünü dinleyip, tankları, Halkın üzerine sürselerdi
Ya da Makineli ile tarasalardı, silahsız ve korumasız insanlar, ne yapabilirdi ki?!...
O zaman 246 değil, yüzlerce, binlerce insan ölürdü ve kimsede, bir şey yapamazdı…
Onun için diyorum ki; Mehmetçiğin hakkını yemeyelim…
Başarısız Darbe girişimini bahane edip. OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararnamelerle;
Türk Silahlı Kuvvetleri TSK’nın temel yapısıyla oynanıp, tarumar edilmesini, Taşınmazlarına ve Arazilerine el konmasını da, kaygıyla ve endişeyle izliyoruz.
3 Ekim 2016 Çarşamba, BirGün Gazetesi’ne göre;
Cumhurbaşkanı sözlerine şu değerlendirmelerle devam ediyor:
Gezi olayları ile başlayan Toplumsal hareketleri ve bazı Devletlerin davranışlarını da;
AKP Hükümeti’ni ve Kendisini devirmeye yönelik girişimler olarak görüyor.
Bu vesile bu gibi konularda da, kısaca bir şeyler söylemek isterim.
Gezi olayları;
İstanbul-Taksim meydanında, ağaçların kesilip, yerine AVM ve Tarihte İrticai ayaklanmanın bastırıldığı yer olarak bilinen ve Topçu Kışlası diye adlandırılan mekânın yeniden yapılmak istenmesine;
Başlangıçta 3-5 duyarlı genç’in karşı çıkmasıyla başlayıp, genişleyen,
Ve başka sebeplerle yapılan ağaç ve yeşil alan katliamlarına karşı da devam eden bir Toplumsal hareketin, sembolü olmuştur
Dolayısıyla Gezi olayları ve devamının, Hükümeti devirmeye çalışmakla ilgili bir yanı yoktur…
Şimdi Artvin– Cerat Tepe’de Maden ocağı açma tartışmaları, yeniden alevlendi…
Halk, ağaç katliamı yapılacağından, doğanın tahrip olacağından endişeli ve bu yüzden karşı çıkıyor.
Pekii Artvinliler de mi, Hükümeti devirmeye çalışıyor?
Ağaç katliamı yapmadan, doğayı tahrip etmeden de, burada bir maden ocağı açmak, mümkün olabilir…
Ama böylesi bir durum, ek masraflar getirir ve ihaleyi alan kişi az kazanır…
Eğer bir işi birilerine mutlaka vermek isterseniz;
O zaman şartları zorlamak ve işi kitabına uydurmak için, ne gerekiyorsa, yapmak zorunda kalırsınız.
Böylesi bir ortamda, ne kendi teknik elemanlarınızın, ne Maden Mühendisleri Odası, ne Çevre Mühendisleri Odası gibi konusunda uzman, Sivil Toplum Kuruluşlarının önerilerini, ne de Halkın itirazını, tepkisini göz önüne alırsınız…
Bu gibi uygulamaların, başka türlü izahı, olamaz.
Manisa-Soma ve Karaman - Ermenek Maden ocağı kazalarında da gördük;
Gerekli teknik önlemler alınmadığı için, bu gibi maden kazalarında, katliam yapmışçasına, çok sayıda insan hayatını kaybediyor…
Çalışma Bakanlığı’nda da bilgili, tecrübeli ve namuslu Mühendisler, Müfettişler, mutlaka vardır…
İhale aşamasını geçtik; eğer birilerini koruyup- kollamak istiyorsanız, o zaman;
Namuslu ve işinin erbabı Elemanların önerilerini de, dikkate almazsınız…
Ve işi yine, Kitabına Uydurmaya çalışırsınız.
Ben Eneri Uzmanı bir Yüksek Mühendisim 30 Yıla yakın bir süre, Enerji Bakanlığına bağlı, Türkiye Elektrik Kurumu TEK’te çalıştım.
Hayatım Termik Santrallerde ve Kömür ocaklarında araştırma yapmakla geçti
Yer altı Kömür ocaklarında değil ama Termik Santrallerin verimli işletilebilmeleri açısından;
Açık kömür ocaklarında kı işletme konusunu ve sorunlarını iyi bilirim.
Yeni Plan ve Projelerle, Türkiye’nin Enerji Sorunlarını çözmeye talip olduğumu, bu vesile tekrar söylemek isterim…
Sonuç itibarıyla Bürokrasiyi, Devlet’in işleyişini, sorunların nerede ve nasıl tıkandığını da, iyi bilirim.
Bunlar genel kurallar…
Bu gibi ek çıkışlardan sonra, tekrar Artvin – Cerattepe Maden ocağı konusuna geliyorum.
Peki Artvin – Cerattepe’de ki Maden ocağı ihalesini alan kişi kim? Mehmet CENGİZ.
Peki Mehmet CENGİZ kim?
Millet’in…….A’sına koyarım diye, Millet’e küfreden birisi.
Pekii  böyle birisine, Devlet ihalesini niye veriyorsunuz?…
Şimdi diğer bir konu:
Yabancı Devletler de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ı devirmek istiyorlar iddialarına gelince;
Devletlerarasındaki ilişkilerde; karşılıklı çıkarlar, esastır.
Yabancı Devletlerin, her zaman Türkiye’nin, ya da bir Siyasi’nin yanında yer alacağını düşünmek,
Onlardan iyilik beklemek, en azından bir saf dilliktir.
Bir Amerikan yapımı olan ve Ortadoğu ülkelerini bölüp-parçalamaya yönelik olan BOP’un Eş Başkanlarından biri olduğunuzu ve bu kapsamda, Diyarbakır’ın bir Yıldız olabileceğini siz söylediniz…
BOP kapsamında, Diyarbakır’ın nasıl bir Yıldız olacağının belirtilerini, yakın bir zamanda yaşadıklarımızla hep beraber gördük
Sözde Barış sürecinde PKK, silah ve mühimmat yığınağı yaparak, bölgeyi silah deposu haline getirdi…
7 Haziran 2015 Milletvekili seçiminde AKP oy kaybına uğrayıp, tek başına iktidar olmayı kaybedince, PKK ile mücadele etme gereğini duydunuz.
Bu mücadele sonunda, başta Sur ilçesi olmak üzere, Diyarbakır’in birçok yeri, harabeye çevrildi,
Güvenlik güçlerinden ve sivil Halktan çok sayıda, hayatını kaybedenler oldu
Şimdi Güneydoğu Bölgemİz’in başka Yerlerinden de, neredeyse her gün, şehit haberleri gelmeye devam ediyor…
Hep kan ve gözyaşı…
Güney sınırımızın büyük bir kısmı, Suriye tarafında, başta PYD, IŞİD, DAEŞ ve başka terör örgütlerinin kontrolüne geçince,
Aynı zamanda, başta Gaziantep ilimizin Kilis ilçesi olmak üzere, bazı yerleşim yerlerine roketlerin düşmesi, mal ve can kaybına neden olması ve bir türlü önlenememesi ,
Canlı bomba eylemleri ile de, Türkiye’nin her tarafını savaş alanına çevirdikleri gibi gerekçelerle
Türk Askeri Suriye’ye girmek ve sınırımızı terörist gruplardan, temizlemek zorunda kaldı.
Ve hala Suriye’de
Türk Askeri PKK ve PKK’nın Suriye’deki kolu PYD ile mücadele etmeye başlayınca
Bu nokta da çıkarlar çatıştı ve Amerika ile ters düştünüz…
Yahudilerden üstün hizmet ve cesaret madalyası aldınız,
Sonra İsviçre-Davos’ta, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon  Peres’e   one minute deyip, tepkilerini üzerinize çektiniz…
Ve sonunda Eyyy Amerika…,Eyyy  İsrail,…eyyy  Birleşmiş Milletler…,Eyyy Rusya…, eyyy  PUTİN…,dediniz…
Hatta yıllar önce ölmüş ve Dünyanın en prestijli bilim ödülleri, NOBEL yarışmalarının kurucusu, Alfred NOBEL’i de;
Ey Nobel, şunu da gör diye suçladınız…
Nobel’e de çatmanın sebebi aslında şu:
Mısırlı Nobel ödülü sahibi Prof Dr. Muhammet ELBARADEY.
Bu kişi, Dünya Atom Enerjisi Başkanı idi. Sonrasında Mısır’da Müslüman Kardeşlerin Lideri,  Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin, Sisi tarafından yapılan Askeri bir darbe ile uzaklaştırılması sonucunda;
Nobel Ödüllü Bilim adamı Prof. Dr. Muhammet ELBARADEY, Üst bir makama getiriliyor…
Devrik Lider Muhammed Mursi ise; bilindiği üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın İdeolojik açıdan dostu ve arkadaşı.
Sizler, Ona olan muhabbetini 4 parmaklı Rabia işareti ile tanıyorsunuz.
Sayın ELBARADEY, Batı standartlarında ve Batı düşüncesinde biri olduğundan,
Muhammet Mursi’ye yaklaşım tarzı;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın hoşuna gitmiyor,
Ve Sayın BARADEY’e Nobel ödülü verildiği için;
Eyyy Nobel!...şunu da gör diye çıkış yapıyor
Ve yıllar öncesinde ölen ve bu ödülün kurucusu Alfred  NOBEL’i suçluyor…
Bu örneklerle burada, şu hususa dikkat çekmek istiyorum:
Eyyy…ile başlayan bu gibi örneklerle
Bir şekilde herkesin tepkisini üzerinize çektiniz…
Bu gibi çıkışlar;
iç politikada, bazı seçmenlerin oyunu almakta bir işe yarar ama
Uluslar arası Camiada, bir getirisi yoktur ve olmaz da…
180Derece tutum ve davranış değişikliği; sahibine de ülkesine de, zarar verir.
Bu gün yaşadığımız birçok önemli sorunun temel nedenin;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, dün öyleydi, bu gün böyle şeklinde gibi
İş yürütme şeklinden kaynaklandığı, söylenebilir….
ABD’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın üstünü çizdiği, çoğu kişi tarafından bilinen bir husus…
İçeride de Vatandaşlarımız açısından, önemli bir bilinçlenme ve muhalefetin oluştuğu da ortada…
Ve sonuçta AKP ve onun fiili lideri konumunda ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN da
İktidarı kaybetmemek için, bir şeyler yapmakta kararlı görünüyor.
Bu soruya en bariz örnek şu:
7 Haziran 2015 Milletvekili seçiminde AKP, tek başına iktidar olma şansını yitirdiği halde;
Bir koalisyon Hükümeti’nin kurulmasına imkân sağlandı  mı?...
Sonuçta hep kazanan AKP oluyor…
Sonuç itibarıyla AKP,15 yıldır iktidarda ama
Dış ilişkilerde bu gün, Türkiye’nin geldiği nokta; onların tabiri ile değerli yalnızlık…
İçeride de Ekonomi, Eğitim,Üretim, İşsizlik konusu gibi temel konularda da, işlerin iyi gittiğini, maalesef söyleyemeyeceğiz..
Dünyada Ülkelerin ve Siyasilerin iş yapabilmelerinde ve sözlerinin dinlenmesinde asıl kriter şudur:
Ne zaman ki önünüze Amerika, Almanya, Japonya, İngiltere, Fransa gibi, her konuda gelişmiş bir Dünya devleti olmak gibi bir hedef koyarsanız, buna Rusya ve Çin de dahil edilebilir,
Ve böylesi bir Devlet olmayı;
Kendi maddi imkânlarınız ve kendi Beyin gücünüzle başarma hedefini önünüze koyar ve başarırsanız;
O zaman OYUN KURUCU ve Sözünü dinletenlerden biri, Siz olursunuz…
Bizlerde böylesi bir durumdan, bir Vatandaş olarak, büyük bir mutluluk duyarız…
2-OHAL KARARNAMELERİ İLE ÜLKE YÖNETİLEMEZ…
Adalet ve Kalkınma Partisi AKP;
15 Temmuz başarısız Darbe girişimi vesilesi ile büyük bir fırsat yakaladı.
Olağanüstü Hal nedeniyle Meclis’in Bakanlar Kurulu’na Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi verdikten sonra;
Çıkarılan KHK’lar ile
Bir yandan, Devlet içinde çöreklenmiş olan Fethullah GÜLEN Terör Örgütü mensubu militanlar yakalanıp, ceza evine konulurken,
Diğer yandan, bu Örgüte mensup olmayan, FETÖ ile uzaktan yakından bir ilgisi, ilişkisi olmayan muhalif insanların bile
Sırf birilerinin sözde ihbarları neticesinde;
İşten atıldığı, ya da yakalanıp, hapse atıldığı da, iddia ediliyor…
Haksızlığa, ya da iftiraya uğradığını iddia edenler için, CHP bir komisyon kurmuş durumda.
İlginç bilgiler olduğu söyleniyor…
Bank Asya’ya para yatırdıysanız, bu husus; soruşturma geçirmenize, ya da içeri alınmanıza, vesile olabiliyor.
Ya böyle bir şey olur mu?
Bu Bankanın açılmasına kim onay verdi?..
Ya da FETÖ’nün yurtlarında kalmak ya da onun okullarında okumak gibi hususlarda, soruşturmaya ve bir şekilde zarar görmeye, vesile olabiliyor.
Peki bu yurtlara, bu okullara, faaliyet izni veren kim?...
Tabi ki, FETÖ ile ilgisi olmadığı halde, işinden gücünden olup, içeri alınanlar;
Yargılama sonucunda, beraat edecekler ama
O zamanda suçsuz insanlara; kusura bakmayın, pardon; yanılmışız diyecekler…
Böylesi bir yöntemle;
AKP’’nin kendi ideolojisine uygun bir yönetim biçimi oluşturmak için;
Kendi taraftarına yer açmak istediği görüşü de hakim…
SÖZCÜ Gazetesi’nin haberine göre;
Bir yandan Devlet kurumları, FETÖ’cülerden temizlenirken;
Boşalan kadrolara, başka Tarikat mensuplarının yerleştirildiği iddia ediliyor.
Bu durumu 9 Ekim 2016 Pazar.SÖZCÜ Gazetesi;
GİDİYOR PENSİLVANYA, GELİYOR MENZİLVANYA başlığı ile duyurmuş.
Olağanüstü Hâl OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararnameler KHK’lar ile
Bakanlar Kurulu’na belli bir süre için, verilen yetkiye dayanılarak;
Kalıcı bazı önemli işlerde, bu KHK’lar ile yapılmaya başlanmıştır.
Örneğin Türk Silahlı Kuvvetleri TSK’nın ana yapısı;
Sivilleşme kapsamında, tarumar edilmiş,
TSK’nın siyasallaşmasının önü açılmış,
Mallarına ve arazilerine el konulmuş,
Ve sonuç itibarıyla, TSK’nın vurucu gücünün
Ve dolayısıyla Türkiye’nin güvenliğinin de, zaafa uğratıldığını söylemek mümkün…
Böylesi temel ve çok önemli bir konu, bir siyasi Partinin tek başına yapacağı bir konu olmadığı gibi,
Kanun Hükmündeki Kararnameler ile yapılabilecek konular, asla değildir…
Cumhuriyet Halk Partisi CHP, mevcut Anayasamıza da aykırı olan bunun gibi uygulamaların iptali için;
Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Ama biraz geç davranıldı…
Meclis’te KHK’ların iptali için verilen önergenin de;
Gündeme alınmasını oyalama taktiği ile engellemek isteği belirtiliyor.
Meclis, Kanun Hükmünde Kararnameler çıkarma yetki önergesine, 3 aylık süre için onay vermişti.
1,5 ay içinde de, kaldırılabileceği de söylendi ama
Cumhurbaşkanı verdiği beyanatta, OHAL’ın 12 ay, belki daha fazla sürebileceği gibi sözler sarf etmesinden sonra;
Meclis, OHAL’in 3 ay daha uzatılmasına karar verdi.
Anlaşılan o ki OHAL, 3 aylık uzatmalarla devam edecek…
Danıştay eski Baş Savcısı Tansel ÇÖLAŞAN, KHK’lar ile ilgili şu açıklamayı yapıyor:
Kanun Hükmündeki Kararnameler ile yapılan uygulamalar;
OHAL süresi ile ilgilidir .
İnsanların İşten çıkartılması ve TSK’nın temel yapısının tarumar edilmesi, mallarına el konulması gibi işler;
Kanun Hükmündeki Kararnameler ile yapılamaz. Zira bu gibi işler ve uygulamalar;
kalıcı sonuçları olan işlerdir…
Dolayısıyla bu gibi uygulamalar, Anayasa’ya aykırıdır.
Sözcü Gazetesi’nden Başyazar Rahmi TURAN, yorumunun bir yerinde şöyle diyor:
ADALET Bakanı Bekir BOZDAĞ, bir Televizyon konuşmasında şöyle demiş:
Kanun Hükmündeki Kararnameler, Anayasa’ya aykırı bile olsa
Uygulamalar devam edecek…
3- 
1 Ekim 2016 
SÖZCÜ Gazetesi: "LOZAN’ı bırakın, bu güne bakın!.."
YUNANİSTAN, 17 ADAMIZI İŞGAL ETTİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Ege Adaları konusunda, Lozan Antlaşmasını ve bu Anlaşmaya imza koyan, Rahmetli İsmet İNÜNÜ’ye çatarken;
2004’ Yılı’na kadar bize ait olan Ege Denizi’nde ki 17 Adamızın, bu tarihten itibaren, teker teker  işgal ettiğini biliyoruz.
Bu adaların gerçek sayısının küçük ada ve kayalıklarla beraber, toplam sayının 152 olduğu da;
Emekli Deniz Tüm Amiral Türker ERTÜRK tarafından ifade edilmektedir.
17 Adamızın Yunanistan tarafından Meclis’te başta CHP eski Milletvekilleri Gürkut ACAR ile rahmetli Kamer Genç  ve başka Milletvekilleri tarafından, defalarca gündeme getirildi ama maalesef. AKP Hükümeti tarafından bir şey yapılmadı…
Bu Ada, Adacık ve Kayalıkların kıta sahanlığı, hava sahasının olduğu;
Bu vesile ile yakın ve uzun zamanda, başımıza, nice yeni sorunların açılabileceğini tahmin edebilirsiniz.
Bir iktidar değişikliğinde, bu Adalarımızı geri almak istediğimizde;
Kimbilir, kaç gemimiz batacak, kaç uç.ağımız düşecek,ç Askerimiz ölecek…
Daha önemlisi Yunanistan bu Adaları şimdiden silahlandırıyor ve Türkiye için, yeni bir tehlike…
Bu Ada Adacık ve Kayalıkların yer altı zenginlikleri konusunda da, ilgisizlik nedeni ile
Haklarımızdan, feragat etmiş oluyoruz…
Bu durum kabul edilemez…
Saygılarımla,
13 Ekim 2016 Cuma
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
Enerji Uzmanı – Gazeteci Yazar