5 Ocak 2018 Cuma

İYİ PARTİ GERNEL BAŞKANI MERAL AKŞENER’İN SİYASETE DAİR SÖYLEMLERİ… VE TÜRKİYE SİYASETEN İÇİNE DÜŞTÜĞÜ ÇUKURDAN, NASIL KURTULUR?...

İYİ PARTİ GERNEL BAŞKANI MERAL AKŞENER’İN SİYASETE DAİR SÖYLEMLERİ…
VE TÜRKİYE SİYASETEN İÇİNE DÜŞTÜĞÜ ÇUKURDAN, NASIL KURTULUR?...
Sevgili Okuyucular, bu Makale ile amaçladığım husus şudur:
İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral AKŞENER de;
17 Kasım 2017’de FOX – TV’, Çalar Saat Programı’ında İsmail KÜÇÜKKAYA’nın konuğu idi,
Yaptığı açıklamalar ve sorulara verdiği cevaplarda, sorunlara bakış açısını ortaya koymuş oldu…
Bu noktadan hareketle
Türkiye’nin içinde bulunduğu zor durumdan nasıl çıkılacağı konusunda;
En uygun bir seçim stratejisi ortaya koymaya çalışacağım,
İYİ PARTİ ve O’nun Lideri Meral AKŞENER’in Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu Siyasi ortam ve Yeni Anayasa çerçevesinde,
Bir sıçrama yapıp, yapamayacağı gibi sorulara cevap bulmaya çalışacağım.
AKP ve MHP hariç;
İYİ PARTİ ve diğer tüm Siyasi Partilerin,
Göz önünde bulundurması ve asla hafife almaması gereken husus şudur:
MHP;
AKP’nin, yani Devletin bütün imkanlarını elinde bulunduran, İktidarın yanında yer alacağını açıkladı…
Ama AKP’ye karşı olan diğer bütün Partilerin;
Yeni Anayasadan kaynaklanan büyük sorunları var,
Seçim güvenliği konusunda endişeleri var,
Eşit şartlar altında seçime gidilmeyeceği endişesi var…
Yargı bağımsızlığı konusunda ciddi endişeleri var,
Ve AKP’nin, iktidarı bırakmak istemediği ve bu konuda kararlı olduğu görüntüsü var…
Bu itibarla, İYİ PARTİ ve diğer bütün siyasi Partilerin;
Bireysel davranışlar yerine, birlikte hareket etmeleri gerektiğini vurgulamak istiyorum.
Bu Yazıyı, 2017’nin son gününde yayına koymayı düşünürken, 2018’den gün aldık.
Hepinize iyi bir yeni yıl geçirmenizi temenni ediyorum.
Ama 2018 Yılı’nın ekonomik ve siyasal açıdan,
Çok daha zor bir yıl olacağını söylememiz, bilmemiz gerekir.
Daha da önemlisi;
Ülkemizin refahı, huzuru ve mutluluğu açısından bir şeyler yapmak arzusu ve kararlılığında olan bütün Siyasi Partilerin, baskın bir erken seçim ihtimalini düşünerek,
Hazırlıklı olmalarını söylemek isterim.
Meral AKŞENER’in görüşlerini açıkladığı, 17 Kasım 2017’den günümüze, 1,5 Aydan fazla bir zaman geçti ve bu geçen zaman içerisinde, yeni gelişmeler oldu,
Ve tahminlerimizde yanılmadığımız da, anlaşıldı.
Şimdi kaldığımız yerden devam edeceğiz.
FOX TV Yönetimini;
Siyasi Parti Liderlerini konuk ettiği,
Düşüncelerini özgürce ortaya koymalarına imkan sağladığı,
Böylece zor zamanlarda, Halkımızın doğru bilgilenmelerine vesile oldukları için,
Kutluyorum.
Böylece Meral AKŞENER ile Liderler turu da, tamamlanmış oldu.
Ve biz şimdi daha sağlıklı, ortak önerilerde, bulunabileceğiz.
Bu Makale,
İYİ PARTİ ve Meral AKŞENER’i, veya başka bir Siyasi Partiyi,
Mevcut durum karşısında;
Tek başına bir umut olarak gören, bazı Vatandaşlarımız,
Ve tüm Halkımız için de, bir mesaj niteliğindedir.
Bu gün Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğundan bu güne,
Tarihinin en zor, en karanlık günlerini yaşıyor…
Bu zor günlerin, en az hasarla atlatılmasını,
Parlamenter Sisteme yeniden dönülmesini,
Ülkemize huzur ve güven gelmesini dilerim.
Daha da önemli, bu zor günlerin;
Silkinip, kendimize gelmemize ve Ulusça her alanda kalkınmış bir Dünya Devleti, bir Süper güç olmamıza vesile olmasını temenni ederim.
Burada incelemeye alacağımız çok önemli bazı konular şunlar:
1-İÇERİDE VE DIŞARIDA GELDİĞİMİZ NOKTA
1)Yolsuzluk ve rüşvet zanlısı ZARRAP olayında görüldüğü üzere;
Sanki Türkiye’de gereği yapıldı da; Amerika’yı suçluyorlar,
Reza ZARRAB konusu;
4 Eski Bakanın da, rüşvet ve yolsuzluk skandalına bulaşmış olması,
AKP’yi ve onun fiili Lideri konumundaki, şimdinin de Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip ERDOĞAN’ı çok zora sokacağı anlaşılıyor…
Endişemiz odur ki, Türkiye’de kapatılan bu rüşvet ve yolsuzluk davasının;
Reza ZARRAB’ın Amerika’da tutuklanması ve davaya Amerika’nın da taraf olması sonucu,
Elde edilen bilgilerin,
Türkiye’nin aleyhine tavizler koparılması noktasında,
Cumhurbaşkanı’nın sıkıştırılacağı ihtimalidir.
Bu güne kadar, hiçbir Hükümet zamanında, Türkiye Cumhuriyeti, böylesi bir olayla karşılaşmadı.
Dolayısıyla, Devleti Yönetenlerin, bu gibi parasal konularla ilişkilendirilmesi,
Türkiye’yi zora sokar.
Bu iddiaların, bir Amerikan kumpası gibi benzetmelerle geçiştirilmesi, hafife alınması da, doğru bir yaklaşım değildir.
2)Sırbistan’dan 5000 Ton et ithal edildi, Bulgaristan’dan saman ithal edildi,
İthal edilen tarım ürünlerinin tam listesini, aşağıda SÖZCÜ’nün haberinde de göreceksiniz.
Ama her nasılsa, % 11 gibi rekor bir büyüme olmuş.
Ben şahsen böylesi bir büyümeye, inanan birisine, rastlamadım.
3)15 Temmuz 2016 Başarısız FETÖ darbe girişiminden bu yana,
Aradan 1,5 sene gibi uzun bir süre geçmesine rağmen, Türkiye hala Olağanüstü Hal Yönetimi altında,
Ve Kanun Hükmündeki Kararnameler KHK’lar, başka bir adla, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile yönetilmeye devam ediyor,
Meclis Devre dışı…
4)Hatırlanacağı üzere şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN;
Öncesinin Fethullah GÜLEN Cemaati için;
Ne istediler de vermedik demişti.
Aynı Cemaat, 17-25 Aralık 2013 Yolsuzluk ve Rüşvet olaylarının ortaya çıkmasından sonra Fethullah GÜLEN Terör Örgütü FETÖ olarak, ilan edilmişti.
Dolayısıyla FETÖ terör örgütünün,
Ne Devlet içerisinde yapılanmasından,
Nede FETÖ’YE BAĞLI Subayların gerçekleştirdiği 15 Temmuz 2015 Askeri Darbe girişiminden, Halkımız sorumlu değildir ama
Bu süreç sonrasında, FETÖ ile bir ilgisi, bir ilişkisi olmayan kişiler, işlerinden oldu, içeri alındı. Bu şekil de içeri alınanların Aileleri de perişan oldu.
TSK’nın yapısı değiştirildi,
Taşınmazlarına ve Arazilerine el konuldu.
Burada özellikle TSK’NIN MARUZ KALDIĞI BU DURUM,
Bir Siyasi Partinin tek başına karar verebileceği konular değil…
7 Haziran 2015 Milletvekili seçiminde, AKP gerilediği, tek başına iktidar olma şansını kaybettiği halde,
Bir koalisyon Hükümetinin kurulmasına imkan tanınmadığından, ya da istenmediğinden olmalı ki;
Bir Koalisyon Hükümeti kurulamadığından,
AKP Hükümeti istifa etmedi.
Sonuçta Halkın iradesi, yerini bulmadı.
Tüm bu gelişmeler, duyarlı olan herkesi kaygılandırıyor
Bu ve başka örneklerden;
Seçimlerin eşit şartlar altında yapılacağından ve bir iktidar değişikliği olacağından kaygılıyız
5)İktidar Dış ilişkilerde, Amerika ve Rusya arasında yalpalarken,
Amerika ve Rusya sınırlarımıza yerleşiyor, bize komşu oluyor,
Sonuçta kazanan Amerika ve Rusya oluyor,
İllaki Beşar ESAT gitmeli saplantısından dolayı, kaybeden hep, Türkiye oluyor.
6) KUDÜS’ün İsral’in Başkenti ilan edilmesi konusuna, Amerika’nın girişimini ve İsrail güvenlik güçlerinin, Filistinlilere uyguladığı şiddeti kınıyoruz ama
Türkiye’nin Ege Denizi’ndeki 18 Adasının Yunanistan tarafından işgal edilmesini,
Ve bu konuda AKP!nin sessiz kaldığını, yadırgıyoruz…
Balyoz, Ergenekon ve Askeri Casusluk gibi kurgulandıkları ortaya çıkan uyduruk kumpas davaları sonucunda ve nihayet, başarısız FETÖCÜ Subayların gerçekleştirdiği darbe girişimi neticesinde,
Toplamda 450 Savaş Pilotunun Hava Kuvvetlerinden atıldığı, ya da ayrılmak zorunda kaldığı,söylenmektedir
Aynı şekilde, bu gibi sebeplerden dolayı,
Deniz Kuvvetleri’nde de, bir güç kaybının yaşandığı,
Bu noktada Ülke güvenliği ve Ülkemizin hak ve menfaatlerinin korunması noktasında, endişeliyiz….
Çok sayıda Gazeteci ve Yazarın, Milletvekillerinin yargılanmadan içeride tutulmaları;
Türkiye’nin dışarıdan görüntüsünü,
İçeride de, huzur ve güvenliğin sağlanması açısından, doğru değil…
Demokrasinin askıya alındığı, ya da askıya alınmak istendiği görüntüsü hakim.
2-2018’DEN GÜN ALINIRKEN;
AKP İLE 15 YILDA, TÜRKİYE’NİN NEREYE GELDİĞİNİ GÖSTEREN HABERLER.
1)30 Aralık 2017 Cumartesi, SÖZCÜ
Burada haber niteliği taşıyan çok önemli 4 konu var.
Birincisi, dışarıdan ithal edilen bazı tarım ürünlerinin sebze ve meyvelerin isimleri ve hangi Ülkelerden ithal edildiklerinin listesi var.
Ben topluca ve büyük olarak görülsün diye, bir defa da yazmak istedim.
KURU FASULYE:Çin, Mısır, Peru, Arjantin, AYÇİÇEĞİ:Bulgaristan,Moldova, Romanya,
NOHUT:Meksika, Hindistan, SALATALIK:Rusya, Belarus, Gürcistan,
KURU SOĞAN:Hollanda, İran, Rusya, NAR:Rusya, Peru, Şili,
SAMAN:Bulgaristan, ELMA:,Şili, İtalya, Fransa, Bosna- HerseK, ABD,
HAVUÇ:Avustralya, KIRMIZI BİBER:KKTC,
KABAK:Ukrayna, Rusya, Çin, Güney Afrika, YULAF:Ukrana,Macaristan,Fransa, İspanya,
KAVUN VE KARPUZ:İran, BEZELYE:Rusya, ABD,Kanada,Macaristan ve Almanya,
KEREVİZ:İspanya, PATATES:Hollanda, Almanya, Fransa, KKTC,
CEVİZ:ABD, DOMATES:KKTC, Romanya, Ukrayna,
Türkiye’nin Dünyada, kendi ihtiyaçlarını kendisi karşılayabilen 7 Ülkeden biri iken;
Tarım ürünlerini ve et ihtiyacını bile dışarıdan karşılayan bir Ülke konumuna gelmiş olmamız,
Eskiye nazaran, içeride ve dışarıda da, sorunlar yaşamamız, kabul edilemez.
Böylesi bir görüntü;
Gelişmiş Batı standardı Toplumlarda, asla yaşanmaz…
BU GİBİ KONULARDA, bütün Siyasi Partilere sorulması gereken soru şu:
Yerli üretim, teşvik edilecek, köylü desteklenecek gibi klasik çözümlerin dışında;
Bilimsel ve uygulama ağırlıklı çalışmalarınız ve kadrolarınız var mı?
Eğer yoksa,bu işi nasıl başaracaksınız?...
İşsizlik, Eğitim, sanayi tarım, hayvancılık dahil, her sorunun çözümü var.
Ama bu işi organize edecek, yönlendirecek, nitelikli Uzman sorunu var.
Eğer;
NİÇİN OLMAMZ GEREKEN YERDE DEĞİLİZ başlığını taşıyan Makaleyi okursanız;
Bu konular dahil,
Türkiye’nin her bakımdan gelişmiş bir Dünya Devleti ve bir Süper güç haline nasıl geleceğinin, ipuçlarını
Yakalayabilirsiniz.
Aynı tarihli SÖZCÜ Gazetesi’nde çok önemli başka haberlere bakalım
İkinci konu;
KANAL İSTANBUL VE ÇEVRESİNDE 250 Milyarlık rant.
Bu çok önemli konuda şu soruyu soralım:
AKP ya da başka bir İktidar;
Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye düşürecek, Rusya ile ilişkilerimizi de bozacak nitelikte vahim sonuçları olacak bir konuda,
Tek başına karar verebilir mi?
Muhalefet Partilerinden hangisinin, böylesi çok önemli bir konuda,
Bir itirazı olmuş mu dur?
Yargıya bir müracaatı var mı dır?
Bu projenin, MONDRÖ Türk Boğazları anlaşmasını delmeye yönelik olduğu söylenebilir.
Bu Projenin, Amerika’da John Hopkins Üniversitesi’nde hazırlandığı iddiaları var.
Sonra, bu projenin Türkiye’ye bir katkısı olmadığı, hatta gereksiz olduğu,
Binlerce Dönüm arazinin su altında kalacağından, büyük bir toprak kaybının yaşanacağını, söyleyebiliriz.
Kanalın uzunluğu 46 Kilometre, genişlik te1000 Metre’den fazla.
Bu durumda 50 Km2 alanın su altında kalacağı söylenebilir.
Trakya bir sanayi bölgesi ve aynı zamanda, ayçiçeği üretiminin de çoğunun bu bölgede yetiştiği, kıymetli bir tarım alanı.
Siz hangi gerekçe ile bu kadar alanı, su altında bırakıyorsunuz?
Sonra başka teknik sorunlar da var,
İklim değişikliğine neden olabilecek mahzurlar var…
Eğer bu proje gerçekleşirse;
Kanal çevresindeki arazilerin bir rant alanı haline geleceği,
Daha da önemlisi, bu arazilerin büyük paralar karşılığı, Yabancıların eline geçebileceği,
Ve zamanla Trakya bölgesinin Türkiye’den kopması ihtimali de vardır.
Diğer bir önemli haberde şu:
Çekmeköy’de Kışla ormanı imara açılmış…
Yaa Arkadaşlar;
Siyasetçinin görevi plan-proje üretip, sorunların çözümüne, bir şeyler yapmaya, üretmeye katkı koymak mı?
Yoksa arazileri, Devletin varlıklarını satmaya devam edip,
Günü kurtarmak mı?
3-EĞER BİR İKTİDAR DEĞİŞİKLİĞİ OLMAZSA;
Milletçe yaşadığımız Balyoz, Ergenekon gibi kurgulandığı anlaşılan kumpas davalarının ve neticede Türk Silahlı Kuvvetleri TSK’nın yapısının değiştirilmesi,
Çevremizde Suriye, İran, Irak gibi ülkelerde yaşananlar,
Ve nihayet yine oldubitti ile yürürlüğe konan Yeni Anayasa gibi çok önemli konuların gerçek nedenlerini,
Tam olarak, hiçbir zaman öğrenemeyeceğimizi,
Herkesin bilmesi ve anlaması lazım.
4-BİR İKTİDAR DEĞİŞİKLİĞİ VE CUMHURBAŞKANI’NIN TEKRAR TARAFSIZ KONUMA GELMESİ;
ASLINDA CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN’I DA ÇOK RAHATLATIR.
Böylesi bir husus;
Amerika’nın çıkarımıza olmayan talepleri karşısında,
Cumhurbaşkanı’nın Topu Taca Atması açısından,
Çok önemli bir fırsat olur…
Bir iktidar değişikliğinin olması için,
Meral AKŞENER dahil bütün Muhalefet Partilerine,
Türkiye’nin içinde bulunduğu çok zor şartlar nedeni ile
Bireysel olarak değil, birlikte hareket etmeleri,
Ve bir Blok oluşturmalarının gerektiğini, özellikle, vurgulamak istiyorum.
5-REKLAM PANOLARINDA YENİDEN YER ALDIĞI GÖRÜLEN;
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN SÖYLEMLERİNİ,
NASIL YORUMLAMAK LAZIM?...
KUDÜS bizim, Kırmızı Çizgimizdir,
Güçlü Olanların Haklı değil;
Haklı Olanların, Güçlü Olduğu, bir Dünya.
Bize Boyun Eğdiremeyeceksiniz,
Bizi Yıldıramayacaksınız,
Başaramayacaksınız…
Dünya Beşten Büyüktür
Burada beş kelimesi ile Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi kast edilmektedir.
Amerika, Rusya, ÇİN, İngiltere, Fransa
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın bu son söylemlerini,
Kime karşı ve ne maksatla söylendiğini tahmin ediyorsunuzdur.
Kast edilen Ülkeler, Amerika ve İsrail….
Şimdi bu konuda kısaca bir şeyler söylemek isterim.
Osmanlı İmparatorluğu askeri ve ekonomik açıdan güçlü iken,
Kudüs ve Filistin, Suriye ve Irak, Osmanlı Toprağı idi,
Ve Osmanlı İmparatorluğu, askeri ve ekonomik açıdan güçlü olduğu zaman, 3 Kıtaya hakimdi.
Ne zaman ki Bilim ve Teknolojiden uzaklaştı;
O zaman Toprak kaybetmeye başladı,
Neticede Allahın bir lütfu olmalı ki,
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Liderliği ve Türk Milleti’nin mücadelesi ve azmi sayesinde,
Anadolu;
Şikayetçi olduğunuz Emperyalist devletlerin işgalinden kurtuldu ve bu günlere geldik.
Eğer biz, Bilim, Akıl ve Mantığı kendimize rehber edinip, önümüze Amerika, Rusya, Almanya, İngiltere, Fransa, Japonya ve ÇİN gibi her alanda gelişmiş bir Dünya Devleti bir Süper Güç olma gibi bir hedef koymazsak, bizleri bu coğrafyada rahat bırakmazlar, yaşatmazlar.
Bu itibarla bu gibi söylemlerin, Dış Dünyada, bir geçerliliği yoktur, olamazda…
Üstelik Ülkeler arasında, soğukluk yaratır, gerilim oluşturur,
Ülkemize yarar değil, zarar getirir.
Bu ve sarf edilen diğer sözler, bir meydan okuma gibi görünse de;
Böylesi bir tavırla, seçmen nezdinde puan toplamak,
Ve seçim yatırımı olarak ta değerlendirmek,
Daha doğru bir yaklaşım tarzı olur…
Seçmenin hoşuna giden bu gibi sert beyanların, tersi uygulamalarını çok gördük…
Ama Milletçe hafızamız zayıf oğlundan,
Bunları çabuk unutuyoruz.
Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlamak için, öncelikle Halkımızın bilinçlendirilmesi,
Okuma ve araştırma alışkanlığının kazandırılması lazım.
Öncelikle 50 yaş ve daha yukarı yaştaki vatandaşlarımızın, bilgisayar kullanmayı ve internete erişimi öğrenmesi lazım.
Bu gibi konularda, Siyasi Partilere, çok önemli görevler düşüyor.
İçeride ve dışarıda karşılaştığımız bütün sorunların;
Büyük Ortadoğu Projesi BOP ile az ya da çok bir ilişkinin olduğunu, olabileceğini,
Herkesin bilmesi, anlaması lazım…,
6-MERAL AKŞENER ÖZETLE MEALEN ŞUNLARI SÖYLEDİ:
1)İYİ PARTİ, Türkiye’ye iyi gelecek.
2)İYİ PARTİ, iddia edildiği üzere, bir Proje Partisi değildir.
FETÖ ile bir ilgimiz, bir ilişkimiz yoktur.
Yakın çevremde, yolsuzluk ve hukuksuzluğa bulaşan kimse söz konusu değildir
Biz Ailecek temiz ve düzgün insanlarız.
3)MHP LİDERİ Devlet BAHÇELİ, ip atma konusunda uzmandır.
4)CHP gibi büyük Partilerle işbirliğine girmeyiz,Demokrat Parti gibi küçük Partiler ile iş birliğini düşünürüz gibi beyanlarda bulundu.
5)Kadromuzda, gelişmiş Batı devletlerinde eğitim görmüş, ya da ihtisas yapmış kişiler vardır.
Böylesi bir Kadro ile Türkiye’nin sorunlarını çözeceğiz
6)Cumhurbaşkanlığına, aday olduğunu söyledi.
Şimdi, Meral AKŞENER’in bu gibi söylemleri konusunda, bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Meral AKŞENER;
DOĞRUYOL Partisi’nde de, Bakanlık yapmış bir Parlamenterdir.
Merkez Sağ tarafından da, tanınan, bilinen bir Siyasetçidir.,
Son zamanlardaki mücadelesi ve dik duruşu nedeni ile
Çoğu insanın beğenisini kazanmıştır.
Bu güne kadar, yazılı ve görsel basınımızda, Meral AKŞENER hakkında, şaibeli bir duruma rastlanmamıştır.
Bu itibarla dürüstlük ve düzgünlük konusunda,
Meral AKŞENER’in söylediklerine inanmamız gerekir.
Her öne çıkan Siyasilere ve kurduğu Partiye;
Bir Proje Partisidir, şunun la bununla ilgisi vardır gibi benzetmelerde bulunmak ta, doğru bir yaklaşım değil…
Bu itibarla Meral AKŞENER’in hareketli, düzgün ve bir mücadele Kadını, bir Siyasetçi olması;
Merkez Sağ’dan bazı Arkadaşları da etkilemiş olmalı ki,
Belki de, bir umut ile Sayın AKŞENER’in kadrosunda, yer aldıklarını görüyoruz.
Ama şu gerçeği de, unutmamak lazım:
Devlet BAHÇELİ’nin beklenmedik bir zamanda, Başkanlık Sistemi ve yeni Anayasa’ya yol veren çıkışları ve böylece AKP’nin Değirmenine su taşıyor görüntüsü vermesi,
MHP’nin kuruluş felsefesinden uzaklaşması,
Meral AKŞENER ve bazı Arkadaşlarının, böylesi bir U dönüşüne karşı çıkıp, bayrak açmaları, neticesinde MHP’den atılmaları,
Kongre toplanması yönündeki hukuki tüm çabaların sonuçsuz kalması,
Demokrasi ve Türkiye’nin geleceği açısından, elbette doğru bir hareket tarzı değildir.
Bu gibi konularda, Yargı’’nın engellendiği kanaati hâkim.
Dolayısıyla İYİ PARTİ;
MHP’ye alternatif olarak kurulan bir Siyasi oluşumdur.
Bu nedenle Merkez Sağ seçmenden, fazla oy beklememek gerekir.
Başka olumsuzluklarda var.
Örneğin Koray AYDIN;
Yargı önünde aklansa bile Halkımızın vicdanın da aklanmamıştır.
Bu kişinin Yönetim kadrosunda olması, başlangıçta, olumsuz bir hava yaratmış,
Bundan sonra da, yaratacağına inanıyorum.
Meral AKŞENER Toplumda olumlu bir hava yaratsa da,
Bu oluşumun Halkımızda bir MHP algısı yarattığını belirtmemiz lazım
Meral AKŞENER;
Merkez Sağdan da kadro desteği alarak, bu algıyı silmek istese de,
Başarılı olacağını pek sanmıyorum.
MHP ideolojik temelde bir Siyasi Partidir.
AKP’de ideolojik temelde kurulan bir uç Parti dir.
İdeolojik Partilerde, biat kültürü hâkimdir, Liderin görüşü ve ne dediği esastır.
Bu itibarla İdeolojik Partilerle
Ilımlı bir düşünce yapısına sahip Vatandaşlarımız,
Ve Merkez Sağ temeldeki Partiler arasında,
Bir doku uyuşmazlığı vardır
Bu sebepten olmalı ki;
50 Yıla yakın bir süre Türkiye, Merkez Sağ İktidarlar;
DEMOKRAT PARTİ, ADALET PARTİSİ, DOĞRUYOL PARTİSİ tarafından büyük çoğunluğu doğrudan,
Kısa bir dönemde, Koalisyonlarda yer almasıyla yönetilmiştir.
Dolayısıyla Merkez Sağ Yönetimler zamanında,
Kimsenin Etnik kökenine, Dini inancına, siyasi görüşüne bakılmadan,
Bazı sorunlarımız olsa da, Halkımız, rahat bir dönem yaşamıştır,
Ve böylesi bir Yönetimin yeniden canlanmasını bekliyor.
Bu gün Merkez Sağ’ın gerçek anlamdaki temsilcisi ADALET PARTİSİ;
2 Yılı aşkın bir süre önce, Kitap ve Güneş logosu ile yeniden kurulmuştur
Yaşadığımız sorunların büyük bir kısmı;
Değişik adlar altında kurulan İdeolojik Partilerin,
Kendi düşüncelerine yakın olan, bazı Vatandaşlarımızın duygularını kendi amaçları doğrultusunda şekillendirmeleri,
Ve bu durumdan siyaseten yararlanmak istemelerinden kaynaklanmaktadır.
Uç Partilerden bazılarının Dış destekli oldukları, söylenebilir…
7-İYİ PARTİ’NİN DEMOKRAT PARTİSİ İLE BİRLEŞECEĞİNİ BEKLERKEN!...
Eğer Demokrat Pati ile birleşseydi;
Hazır bir Teşkilat vardı, geniş bir tabanı da vardı.
Bu gibi avantaj ve kolaylıklar nedeni ile
Daha ilk anda, bir umut gibi görüp.İYİ PARTİ’de yerlerini alan tanıdığım isimler vardı.
Ama ben bu 3 Partinin birleşeceği kanaatinde değildim.
Sonuçta, düşündüğüm gibi bir birleşme de olmadı.
Anladığıma göre;
İYİ PARTİ, aslan payının, kendisinde olmasında, ısrarcı olmuş….
Yukarıda da belirttiğim üzere;
İdeolojik Partilerle, Merkez Sağ Partiler arasındaki doku uyuşmazlığı,
Birlikte iş yapma, birleşme söz onusu olduğu aman,
Öyle kolay kolay giderilemez.
Bu konuda, kendim bizzat yaşadığım bir örnekten bahsetmek istiyorum.
Daha İYİ PARTİ kurulmamıştı ve sadece bir söylenti halindeydi.
Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ ile bir mekanda, sohbet babında kısa bir görüşmemiz oldu.
O’na şöyle şöyle sordum:
İltihakla değil, ittifakla, kuruluş aşamasını tamamlamış olan ADALET PARTİSİ’nin yanında yer alsanız,
Meclis’e girildiğinde,
İster AP ile aynı çatı altında yola devam edersiniz,
Yada AP’den ayrılıp, müstakil devam edersiniz dedim.
Ümit Hoca, yok, olmaz, biz kendimiz bir Pati kuracağız demişti.
İşte bu gibi yaklaşım tarzları nedeni ile
Bir Sağ Blok oluşturma noktasında;
İYİ PARTİ Yöneticileri arasında sorunlar yaşanacağını tahmin ediyorum.
8-MHP LİDERİ DEVLET BAHÇELİ’DEKİ TAVIR DEĞİŞİKLİĞİNİN NEDENİNİ ANLAMADAN;
BU GÜNKÜ ZOR DURUMU ANLAYAMAYIZ…
MHP;
Türk Milliyetçiliği temelinde kurulan, bir uç Partidir.
Başka etnik kökene sahip bazı kişilerin de, bu Partide yer aldığını,
Bu Partiye oy verdiğini biliyorum.
MHP’li Vatandaşlarımızın, vatanseverliği konusunda, bir şüphem yok…
Ancak MHP Lideri Devlet BAHÇELi’nin geçmişte ve şimdi, herkesi şaşırtan şu davranışları görmezden gelemeyiz:
1)2002 Yılı’nda, ECEVİT Hükümeti’nde Koalisyon Ortağı iken,
Ortaya bir erken seçim konusunu atmış ve ECEVİT Hükümeti’nin dağılmasına neden olmuştur.
2) Böylece bir erken seçim yapılmasında,
Ve 3 Kasım 2002’de Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’nin iktidara gelmesinde etkisi ve katkısı vardır.
3) Zor zamanlarda, AKP’yi bir şekilde kurtardığını görüyoruz.
4) Recep Tayyip ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinde de, bir şekilde o’nun etkisi ve katkısı vardır.
5)Beklenmedik bir zamanda, Başkanlık Sistemini ortaya atmış ve bu günkü kaos ortamına girmemize vesile olmuştur.
6)Bu gibi tavırları ile Türk Milliyetçilerini hüsrana uğratmış ve bazı Milletvekillerinn ve taraftarlarının, MHP’den kopmalarına vesile olmuştur
7) Ve nihayet bir seçimde AKP’nin yanında yer alacağını beyan etmiştir.
Dolayısıyla zor zamanlarda, bir şekilde AKP’ye yardımcı olmasının nedenini bilmeden,
Günümüzde siyaseten içine düştüğümüz zor durumun,
Nedenini de tam anlayamayız..
Öyle anlaşılıyor ki;
Türkiye bu gün, muhtemelen bir Dış yönlendirmenin de etkisiyle
Bir komplo ile karşı karşıyadır.
Türkiye’nin yeniden Parlamenter demokrasiye geçiş yollarını aramalıdır.
Siyasi Parti Liderlerinin de;
Cumhurbaşkanlığı ve kimin aday olacağı gibi konuları daha sonraya bırakıp,
Öncelikle Parlamenter demokrasiye nasıl geçeriz gibi temel sorun üzerinde, kafa yormaları lazım.
Bu itibarla bu gün;
Meral AKŞENER, ya da başka bir Parti Liderinin;
Ben kimseyle ittifak yapmam, yada yapmak istemem gibi kesin ifadelerden vazgeçmesi lazım..
Cumhurbaşkanı’nın kim olacağı veya nasıl seçileceği konusundaki önerilerimi de, ayrıca ortaya koyacağım.
İYİ PARTİ’NİN BÜYÜK KONGRESİ
11 Aralık 2017 Pazartesi, YENİÇAĞ Gazetesi
İYİ PARTİ cesur insanların eseri.Ankara’da toplanan 1.Birinci Olağan Kurultay’da Genel Başkanlığa seçilen Meral AKŞENER,
İYİ PARTİ’nin zorlu engellemeler aşılarak, fedakârlıklarla kurulduğuna dikkat çekti.
Bu gazetede, İYİ PARTİ’nin dışında dikkat çeken, çok önemli başka bir konu var.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN:
HEDEFİMİZ 2023.
Sivas’ta AKP İl Kongresi’ne katılan Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, Sivaslıların, 16 Nisan’daki referandum başarısını,
2019’daki Cumhurbaşkanlığı seçiminde de tekrar etmesini istedi.
ERDOĞAN, 2002’de başladıkları hizmet seferlerini,
Adım adım 2023’e taşıyacaklarını söyledi.
Buradaki mesaj çok açık.
Bir tarafta Devletin bütün imkânlarını elinde bulunduran bir Cumhurbaşkanı,
Aynı zamanda iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’nin de, Genel Başkanı.
2019 ve 4 yıl sonrası, 2023 yılı içinde Halktan destek istiyor.
Buradan sorulması gereken soru şu:
Böylesine eşit olmayan şarlar altında yapılacak seçimlerde;
Siyasi Partiler, Meclis’e girme konusunda,
Nasıl başarılı olacak!?...
Dolayısıyla iktidara talip olanların, Meclis’e girmek isteyenlerin,
Bu gibi zorlukları nasıl aşacaklarını, şimdiden çok iyi düşünmelidirler.
Bu zor durum ve zor şartlar;
Siyaseten yükselmek ve Türkiye’ye hizmet etmek açısından, bir fırsattır aslında.
Liderler, zor anlarda kendini gösterir.
Eskiden, bazı sorunlar olsa da, bir şekilde aşılıyordu.
Zira Cumhurbaşkanı, Devlet’in başı olma sıfatıyla tarafsız olması gerekiyordu.
Eski Başbakanlardan rahmetli Süleyman DEMİREL ve Turgut ÖZAL;
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, Anayasa gereği Partileri ile ilişkilerini kestiklerinden,
Partileri dağıldı ama
Kazanan Demokrasi ve Türkiye oldu….
NİÇİN SEÇİM İTTİFAKI YAPMAK LAZIM?...
Bu konunun üzerinde çok durmamın asıl sebebi şu:
Siyasi Parti Liderlerinin kendilerine güvenmeleri, bir kararlılık içinde olmaları, elbette çok önemlidir,
Türkiye’nin sorunlarını çözmek için, iyi bir kadro kurduklarını iddia etmek,
Bütün engelleri aşacağını beyan etmek de güzel bir şey ama
Eğer yaşanan örneklerden yola çıkarsak;
AKP’nin İktidarı bırakmak niyetinde olmadığını,
Tüm politikaların böylesi bir temel üzerine kurgulandığı ya da oturduğunu görmez, ya da anlamazsak,
Hayal kırıklığına uğrarız…
16 Nisan 2016 Yeni Anayasa’nın Referanduma sunulmasında da, gördük ve anladık;
Halkımızın % 50’nin üzerinde, belki % 55-60 oranındaki bir çoğunluk,
HAYIR oyu kullanmış olmalı ki;
İktidar telaşa kapılıyor,
Yüksek Seçim Kurulu YSK, kendisi koyduğu kararı delerek,
Aykırı bir şekilde, mühürsüz zarf ve oy pusulalarını geçerli kabul ederek,
Bütün itirazlar reddedilerek,
Yeni Anayasa, şaibeli bir şekilde kabul edilmiş ve yürürlüğe konulmuştur.
Bu yeni Anayasa’nın, Meclis’e getirilmesi, Komisyonlarda tartışılması, Genel Kurul aşaması, hepsi tartışmalı…
Her şey bir oldubitti, her şey bir dayatma….
Muhalefet Partileri’nin itirazlarının dikkate alınmadığı, teamüllere uyulmadığını da göz önünde bulundurursak;
Halkımızdan gizlenen bir plan ve bir projenin olduğunu, var sayabiliriz.
YSK’nın mühürsüz zarf ve oy pusulalarının geçerli sayması sonucuna itiraz eden, yorum yapan Muhalefet lideri Kemal KILIÇDAROĞLU’na Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN,
O’na şöyle hitabetti:
Eyyyyy Kemal KILIÇDAROĞLU!,
Atı Alan Üsküdar’ı Geçti!...
Bu itibarla bu gün Siyaseten gelinen nokta da, yaşanan bu örnekleri görmezsek,
Yeni Anayasa’ya göre 2019’da yapılacak olan Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin;
Hak, Adalet ve Özgür bir ortamda yapılacağını, kim garanti edebilir?...
9-AKP’Lİ BAZI BELEDİYE BAŞKANLARININ GÖREVDEN ALINMASINI;
BİR SEÇİM HAZIRLIĞI GİBİ GÖREBİLİRİZ…
16 Nisan 2016 Yeni Anayasa referandumunda;
AKP’nin Ankara, İSTANBUL, İzmir gibi Büyük Şehirlerde AKP’nin oy kaybetmesi,
Bu Belediye Başkanlarının iyi çalışmadıkları anlamına gelmez.
Bu Şehirlerde HAYIR’ın fazla çıkmasının nedeni,
AKP’ye verilen bir güvensizlik oyu, bir Kırmızı Kart niteliğindedir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın bu Belediye Başkanlarını görevden almak suretiyle Halkımıza vermek isteği mesaj bence, şöyle okunabilir:
Sözde bu Belediye Başkanlarını görevden almak suretiyle,
Usule uygun olmayan imar yasalarından, betonlaşmadan,
Halkı rahatsiz eden tüm uygulamalardan,
Onları sorumlu tutmak istiyor.
Halbuki bu Belediye Başkanlarının, yukarısının bilgisi ve onayı olmadan, bu gibi işlere kendi başlarına karar vereceklerine, kimse inanmaz
Bu gibi uygulamalarla;
AKP’nin yeniden dizayn edilerek, seçime hazırlanması olarak değerlendirilebilir.
Bu Belediye Başkanlarının Yargıya havale edilmeden görevden alınmaları;
Hukuka ve Halkın iradesine aykırıdır.
Bu işe, CHP’li Belediye Başkanlarının da, bulaştırılmak istenmesi, bulaştırılması da,
Ayrı bir Hukuksuzluk örneğidir.
10-EŞİT ŞARTLAR ALTINNDA SEÇİME GİRMEK İÇİN, ALINACAK ÖNLEMLER
1)Örtülü ödeneklerde bir kısıtlama olacak mı?
AKP’nin kullandığı Örtülü Ödenek;
Daha önceki iktidarlar döneminde kullanılanlardan çok fazla.
Ve bu meblağın, seçim dönemlerinde arttığı, basınımızda er aldı.
Önceden sadece Başbakanlığın Örtülü ödeneği vardı.
Sonradan Örtülü Ödenek, Cumhurbaşkanı ile müşterek kullanılmaya başlandı.
Seçim öncesinde eşitlik sağlamak adına;
Örtülü Ödenek kullanımına bir sınırlama getirilmeli…
2)Recep Tayyib ERDOĞAN, hem Cumhurbaşkanı, hem de AKP’nin
Genel Başkanı.
Eğer bir seçime girildiğinde;
Bu 2 görev devam ederse,
Seçim eşitliği nasıl sağlanacak?...
Devletin imkânlarından yararlanmaya, aynen devam edecek mi?
Bu gibi soruların, şimdiden gündeme getirilmesi,
Anayasa ve Yasal düzenlemelerin, eşitlik ilkesine göre,
Yeniden düzenlenmesi lazım…
Bu itibarla önümüzdeki seçim döneminde,bu gibi konularda bir düzenleme yapılmasının da, engellenebileceğini göz önünde bulundurarak;;
MHP’nin AKP ile ittifak yapacağını açıkladığına göre
İYİ PARTİ ve O’nun Lideri Meral AKŞENER dahil, tek başına iktidar olma stratejisinden vazgeçip,
Sağ kesimin kendi aralarında ittifakla bir araya gelmeleri,
Daha sonraları bu Sağ Blok’un CHP ile yine bir ittifakla birleşip;
HAYIR Cephesinde, bir Blok oluşturmaları gerek.
Eğer HAYIR Bloku kazanırsa, şimdiden yapacakları bir Milletvekili paylaşımı ile
Yeni dönemde bir Koalisyon kurulabilir. Tabii ki kurulmasına müsaade edilirse…
Bu Koalisyon Hükümeti ile öncelikle tekrar Parlamenter Demokrasiye geçiş konusunda,
Yeni bir Anayasa hazırlanır,
Ve istenirse, yapılacak başka bir erken seçimle
Herkes kozlarını paylaşır.
En garanti çözüm, bu yol gözüküyor.
Bu itibarla Hayır Cephesi’nin uzlaşma noktasında, Türkiye’nin çıkarları ve selameti açısından, kendi düşüncelerinden,
Biraz taviz vermeleri gerekiyor.
Eğer Meral AKŞENER;
Kimseyle ittifak yapmaya yanaşmaz,
Sağ, ya da Merkez Sağ’ın, İYİ PARTİ etrafında birleşmesi gibi konularda ısrarcı olursa;
GENÇ PARTİ ve o’nun Lideri Cem UZAN’ın, seçimde % 7,5 oy toplayıp, seçim barajının altında kaldığı,
Bu durumunda AKP’nin işine yaradığı göz önünde bulundurulursa;
Meral AKŞENER’de Cem UZAN gibi bir bölen olabilir.
Her siyasi görüşten temsilen, birkaç Milletvekili, Meclis’e girmeli,
Baraj altında kaldı gibi nedenlerle
Birilerinin aldığı oylar,
Başkalarının hanesine, yazılmamalı…
Bu açıdan, tek parça bir HAYIR Blokunun oluşması şart…
10-MERAL AKŞENER VE DİĞER SİYASİ PARTİ LİDERLERİNE ÖNERİMDİR.
Biz Tarihe yön veren ve Dünya İmparatorlukları kuran bir Milletin torunlarıyız.
Bize Amerika, Rusya, İngiltere, ÇİN, ya da başka bir Emperyal gücün dümen suyuna girmek, ya da onların kendi çıkarları doğrultusunda davranmalarına kızıp,
Eyyy….lerle başlayan meydan okumaları yerine;
Türkiye’nin de Bilim ve Aklın ışığı yolunda,
Bu gibi Devletler seviyesine nasıl çıkarız gibi temel konular üzerinde kafalarını yorarlarsa,
Daha doğru bir yaklaşım olur düşüncesindeyim.
Ve her Siyasi Partinin bu sürece katkı koyması,
Bir iktidar değişikliğinde;
Yeni gelenler, önceki yapılanı tahrip etmeden,
Yapılanları takviye ederek, süreci daha üst noktalara taşımalıdırlar.
11-TÜRKİ CUMHURİYETLERİNE SAHİPLENMEK VE TÜRK BİRLİĞİNİ KURMAK LAZIM
Soydaşlarımıza sahiplenme ve Türk Brliği’!nin kurulması ve Türkiye’nin her alanda gelişmiş bir Dünya devleti olması;
Osmanlı İmparatorluğu güçlü iken,
Suriye’de, Filistin’de, Sina Yarımadası’ında, Afrika’nın kuzeyinde, nasıl ki huzur ve güven varsa;
Türkiye her alanda geliştiği ve Soydaşlarına sahip çıkıp, Türk Birliğini oluşturduğunda,
Ortadoğu ve Dünya’ya yeni bir düzen gelecektir.
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün şu sözlerini, iyi anlamak lazım:
Bu gün Sovyetler Birliği dağılacak,
Ve Sovyetler Birliği’nin egemenliği altında yaşayan Türk devletleri ve Soydaşlarımız, kendi başlarına kalacak,
Bizler şimdiden bu gerçeği görüp,
Sovyetler’’in dağılmasını beklemeden bu konuda hazırlıklar yapmamız, Soydaşlarımıza sahiplenmemiz anlamında,
Çok önemli bir hedef ortaya koymuştur.
Sovyetler Birliği, 1990’da dağıldı.Aradan geçen zaman, 27 sene…
Cumhurbaşkanlarından rahmetli Turgut ÖZAL ve Süleyman DEMİREL zamanında,
Türki Cumhuriyetleri ile Türkiye arasında, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel ilişkilerin canlandırılması konusunda bazı önemli adımlar atılmış ama
Bu gibi Liderlerin ömrü vefa etmemiştir.
Bizlerin bu gibi konulara, kaldığı yerden devam etmemiz lazım.
Ben Enerji Uzmanı bir Yüksek Mühendisi, çok yönlü bir kişi,
Bu gibi konularda da, plan ve projeleri olan bir Yazarım.
Türki Cumhuriyetleri ile Türkiye arasında her yönde iyi ilişkilerin geliştirilmesine çok önem veriyorum ve yayınlar yapıyorum.
Bu gibi yayınlara ve önerilere bir göz atmanızı öneririm.
Örneğin Hazar Denizi’nin, Karadenizi’nin bir kanalla birleştirilmesi konusu var.
Ben bu projenin adını, KANAL KARHAZ koydum.
Bu Proje Rusya, Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan ve İran’ın da, işine gelecek.
Türkiye’nin önemini daha da artıracak,
Ayrıca Orta Asya’daki diğer Türk Devletlerini ile de,
Ekonomik, Sosyal, Siyasal, Kültürel ilişkilerin güçlendirilmesi konusunda da,
Çok önemli bir adım olacak.
KANAL KARHAZ Projesi;
BOP’ün yerine geçecek ve Dünyaya huzur da getirecek, çok önemli bir proje.
Şimdi Türki Cumhuriyetleri ile Türkiye arasında ki, çok önemli bir konuya girmek istiyorum.
Türki Cumhuriyetleri’nin Üniversitelerinde alınan Diplomaların,
Rusya’da geçerli olduğu, bir sorun yaşanmadığı halde;
Türkiye’de Denklik konusunda sorunlar yaşandığını, işin yokuşa sürüldüğünü görüyoruz.
Şimdi sorulması gereken soru şu:
Biz kendi Soydaşlarımızı, niye Rusya’nın kucağına atıyoruz,
Niye hiç yoktan sorunlar yaratıyoruz!?...
O Rusya ki, 1960’da, Dünya yörüngesine ilk uyduyu yerleştiren bir Devlet,
Kozmonot Juri Gagarin, uzay aracından çıkıp, boşlukta yürüyen ilk kişi.
Bu gibi faaliyetlere, Rusya’dan sonra başladı.
Şimdi Rusya’dan geliştirilmiş S 400 Füzelerini almak istiyoruz..
Bu gibi gerçekler ortada iken;
Denklik konusunda, kendi Soydaşlarımıza, niye yardımcı olmuyoruz?,
Niye Sorun çıkartıyoruz.!?...
Bu gibi örneklerden sonra,
Şimdi tekrar günümüz siyasetine ve Siyasetçilerine geliyorum.
Mustafa Kemal ATATÜRK 1938’de aramızdan ayrıldı.
Aradan geçen zaman 79 yıl. Sovyetler Birliği’nin bir gün dağılacağını,
Ve Türki Cumhuriyetleri’nin serbest kalacağı öngörüsünde bulunduğu süre, 79 yıldan daha fazla!...
Siyaset ve Liderlik, bir öngörü işi…
Bu söylediklerim ve yazdıklarım, herkesin kulağına, bir küpe olsun!...
Ben Türki Cumhuriyetleri ile Türkiye arasında, Ekonomik, Sosyal, Siyasal ve Kültürel ilişkilerin geliştirilmesi konusunda,
En fazla çaba gösteren, plan ve proje üreten bir Yazarım.
Yaptığım yayınlara bakmanızı öneririm.
Bu amaçla Hazar Denizi’ni, Karadeniz’e bir kanalla bağlama konusunda bir öneride bulundum.
Bu proje Dünya dengelerini de, etkileyecek çok önemli bir proje.
ŞİMDİ KALDIĞIMIZ YERDEN devam ediyorum.
Dolayısıyla sadece Meral AKŞENER’den dolayı;
İYİ PARTİ’nin bir sıçrama yapması, çok zor.
Bu oluşumun;
Daha çok MHP’nin tabanından oy koparacağını var sayabiliriz.
Eğer İYİ PARTİ, geçmişte Cem UZAN’ın kurduğu GENÇ PARTİ’nin % 7,5 oranında oy toplayıp, seçim barajının altında kaldığı,
Bunun da, AKP’nin işine yaradığını göz önünde bulundurursak;
Umarım ki, İYİ PASRTİ’de bir bölen olmaz.
Şimdi durum eskiye nazaran, çok daha farlı…
Yeni Anayasa gereği, % (50+1)’i alan, hem iktidarı, hem de Cumhurbaşkanı’nı seçme hakkına sahip olacak.
MUHTEMEL İKİ BLOK ŞÖYLE OLABİLİR:
1.BLOK:
Seçimde MHP’nin bir ittifak ile AKP’nin yanında yer alacağını söylediğine göre
Eğer MHP + AKP ittifakı % ( 50+1)’i alırsa,
Cumhurbaşkanı’nın kim olacağı, şimdiden belli; Recep Tayyip ERDOĞAN olacak.
2. BLOK:
(CHP+DSP)+(İTİ PARTİ+DEMOKRAT PARTİ+ADALET PARTİSİ+SAADET PARTİSİ+Diğerleri)
Eğer böylesi bloklaşma olursa, Türkiye için hayırlı olur
Şimdi de, İYİ PARTİ’nin ağır toplarından, Prof. Dr Ümit ÖZDAĞ’ın yaklaşımları konusunda, bir örnek vermek istiyorum.
İYİ PARTİ kurulmadan, birkaç ay önceydi.
Bir vesile Ümit ÖZDAĞ ile kısa bir görüşmemiz olmuştu.
O’na dedim ki;
İltihakla değil de, ittifak şeklinde,
ADALET PARTİSİ’nin yanında yer almak ister misiniz?
Eğer kısmet olur, Meclis’e girersek:
O zaman ister bizimle devam edersiniz,
İsterseniz ADALET PARTİSİ’nden ayrılır, kendi başınıza devam edersiniz diye söylediğimde,
Hayır biz kendi Partimizi kuracağız demişti….
İYİ PARTİ Yönetimi;
Böylesi bir mantık içinde olmalı ki;
Çoğu Merkez Sağ yanlısı insanın, bu birleşmeye kesin gözü ile baktığı bir zamanda,
Maalesef umutların boşa çıktığı görüyoruz.
İnşallah bundan sonrasında, bir hayal kırıklığı olmaz ve yukarıda ön gördüğüm gibi
Türkiye’nin hayrına bir bloklaşma our.
CHP Grup Başkan Vekili Özgür ÖZER’de CHP’nin Başkaları ile birleşmeyeceğini söylemişti.
Bu vesile Onlara da, katı bir tutumdan geri durmalarını, uzlaşma içinde olmalarını temenni ederim..
12-MERAL AKŞENER’İN KADROSUNDA YER ALAN BAZI İSİMLER.
1)CHP’den istifa edip, İyi Parti’e gelen, Merkez Sağ kökenli Doktor Aytun ÇİRAY.
Bilgili, tecrübeli, donanımlı ve düzgün birisi.
İYİ PARTİ açısından, büyük bir değer.
2)Merkez Bankası eski Başkanlarndan Durmuş yılmaz.
Merkez Bankasını bilgi, tecrübe ve donanımı nedeni ile iyi bir şekilde yürüttü.
Başarılı bir Bankacı
3)Ayfer YILMAZ.
Merkez Sağ döneminde görev yapmış, bir Bankacı bir Ekonomist.
Birkaç önemli kişi ile tüm sorunların,
En mükemmel bir şekilde çözülebilmesi, maalesef mümkün değil.
Aslında tüm Siyasilerin yanıldıkları asıl sorun burada.
13-BAKANLIKLARIN TEMEL POLİTİKALARI;
İLGİLİ KURUMLARIN VE BAŞKA UZMAN KİŞİLERİN DE GÖRÜŞÜ ALINARAK HAZIRLANMALI,
HER GELENİN SİSTEMLE OYNAMASINA,
MÜSAADE EDİLMEMELİDİR.
Batı standartlarında gelişmiş Devletlerde yöntem budur.
Örneğin Eğitim konusunda, Finlandiya, Almanya, İngiltere, Fransa, Amerika, Japonya gibi Devletlerde uygulanan Sistemler konusunda, Mastır ve Doktora tezleri hazırlanmalı,
Ve bu tezler tartışılmalı,
Varsa noksanları tespit edilip, en mükemmeli hszırlanmalı.
Ben bu gibi konularda da kafa yordum ve yormaya da, devam ediyorum.
Bu gibi, en iyiyi bulma ve uygulaması;
Bütün alanlarda, aynen yapılmalıdır.
Aksi takdirde, başkalarının yaptıklarına bağımlı olmaya devam ederiz…
14-TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN YENİ TEHLİKE…
1) Vize sorununun çözümü karşılığında, Amerika’ya ne gibi tavizler verildi?
30 Aralık 2017 Cumartesi, BİRGÜN Gazetesi’nin haberi
ABD Büyükelçiliği’nin haberine göre
Türkiye,ABD Büyükelçiliği’nin açıklaması:
Çalışanlarımız tutuklanmayacak garantisi.
Bu beyanata itiraz edenler olsa da sonuç değişmez.
Ben bu kadar açıklamayı da yeterli buluyorum….
Mutlaka başka konular da vardır.
2)Reza ZARRAB davasının yansimaları.
4 Ocak 2018 Perşembe, SÖZCÜ
ABD mahkemesi taraflı karar verdi. Atilla, 6 ithamdan 5’inde suçlu bulundu.
Şimdi ne olacak?
HALK BANK’a ceza gelir mi?
Hürriyet Yazı Abdülkadir Selvi, bu konuda şöyle diyor:
Türkiye uluslar arası bankacılık sistemine entegre bir ülke.
Ankara’bazı hazırlıklar var diye biliyorum.
Bence diğer ülkelerin, ceza alan bankalarının yaptığığı gibi
Ceza miktarının aşağı çekilmesi, ya da cezanın zamana yayılması gibi konularda, pazarlıkların yapıldığına dikkat çekti.
Ankara uzlaşma yolunu seçmiş olabilir.
Tabi böylesi bir durumda, kesilecek büyük miktardaki ceza parasının,
Bizlerden kesileceği kesin.
Peki bu gibi alingirli, yanlış işleri, Halkımımız mı yaptı?
Rüşvet paralarını ayakkabı kutularında, Halkımız mı sakladı?...
Çok daha önemli başka bir tehlikede şu:
Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu,
ZARRAB davası ile ilgili olarak,
Eğer Türkiye Teröre Destek veren Ülkeler katagorisine sokulursa,
Bunun sonuçlarının Türkiye açısından, çok vahim sonuçları olacağına, dikkat çekiyor..
Sonuç olarak tekrar Parlamenter Demokrasiye geçmemiz gerektiğini,
Hukukun üstünlüğünün sağlanması gerektiğini vurgulamak stiyorum.
Saygılarımla.5 Ocak 2018 Cuma.

Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
Enerji Uzmanı – Gazeteci Yazar
a_yalvac@hotmail.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder